Yaşamımızı yıllık periyoda göre şekillendiriyoruz. Her vakte bir değer biçip, duygusal hassasiyetimize göre bazen öncelik verdiğimiz durumlar doğrultusunda ön plana çıkardığımız günler olur. Milli ve dini bayramlarımız, kadınlar, anneler, babalar ve doğum günü gibi, sevdiklerimizle beraber kendimizle özdeşleştirdiğimiz daha pek çok zaman birimlerini sayabiliriz.

Benim için bu günü özel kılan; yaşamımın farklı dönemlerine yaptığı mucizevi dokunuşlarla geçmişimi şekillendirip, geleceğime yön veren rahmetli Babamı da anarak, babalar gününü ele almak istiyorum. Zira biz kızların kuşkusuz, rahatça sırtımızı dayadığımız tek dağ, hata yapmaktan korkmadığımız tek alan, kendimizi prenses gibi gördüğümüz tek şato ve en güvenilir hissettiğimiz tek yer babamızın o itimatlı kollarının arasıdır.

Küçük yaşlarımızda babamızın gözünde bir melek iken, bizler onu kahramanımız; gençliğimizde ise sırdaşımız, yaşam rehberimiz ve hayatımızın geri kalanın yegane güvencesi olarak görürüz. Onlar ise hangi yaşta olursak olalım, sert görünümleriyle bizi herkesten, hatta kendi gözlerinden sakınmaya çalışırlar. Ayrıca kendimize olan özgüvenimizin ilk temelini atan babalar, o sert ve babacan görünümlerinin altında yatan naif sevgileri ile de ruhumuzu beslerler. Bundan ötürü ne olursa olsun babamızın bize karşı duyduğu o karşılıksız sevgisinin azalmayacağını ve ne hata yaparsak yapalım, yine canı pahasına bizi koruyup, kollayacağını biliriz. Özellikle fedakarlıklarıyla kızlarının gönlünde büyük yer edinen babaların kaybı, benim gibi genç yaştaki fertlerin hüznü kelimelerle ifade edilemez. Dolayısıylaprenseslik unvanımızı kaybettiğimiz ve hata yapmaktan korktuğumuz gün; o hayattaki tek şövalyemizi-babamızı kaybettiğimiz gündür. 

Son olarak konuyla ilgili babamdan bir örnek verecek olursam; ben daha yedi yaşımdayken çekilen bir fotoğrafımı 1989 yılından 2016’ya, yani vefat ettiği güne kadar cüzdanında taşımasıydı. Babamın o fotoğrafımı taşıdığını öğrendiğim günden bu yana anladım ki, bizler onların hep küçük prensesleriymişiz. Bu durumun ben de yarattığı bir diğer etken ise bir daha özenle foto çektirmeyi sevmemekle beraber, babamın cüzdanında taşıdığı fotoğraftan önce ve sonrasında çekilen başka bir fotoğrafıma da o fotoğraf kadar önem vermedim ya da veremedim. Bu da bilinçli veya bilinçsiz, kendimce babama göstermiş olduğum saygıya bağlıyorum, sanırım.

“Baba” derken boğazı düğümlenmeyen yani babası hayatta olanların bu özel günü dopdolu ve büyük bir coşkuyla kutlamalarını umut ediyor; kaybedenlere de sabır ve babalarına rahmet diliyorum.

Yaşamım boyunca aldığım ve alacağım her nefes kadar Mevla’m sana rahmet yağdırsın, BABAM.