Sevgili okurlarım, bazı dostlarım “Neden yazılarını paylaşmaya ara verdin ” şeklinde sitemde bulunuyorlar! Baş etken sağlık sorunlarımdır. Birde buna yazma hevesimi ve gücümü kıran çeşitli etkenler eklenince “Ölene kadar vatana hizmet” sloganım kesintiye uğradı!..
Üzülerek belirtmeliyim ki neyi okuyup neyi seyredeceğimizi şaşırmış durumdayız. Adeta televizyonun okunduğu ve fakat kaleme alınanların elinin tersiyle itildiği bir dönemden geçiyoruz. Çevresinde olup bitenlerden habersiz bir gençlik yaratılmaya çalışılıyor. Ne yazık ki bu uygulamada başarılı olunduğunu da belirtmeliyim..
Doğal olarak bu vurdum duymaz yaklaşım, benim gibi özveriyle kalem kullananlarında şevkini kırıyor.
Biliyorsunuz bu dönem; medya sektörünün görsel iletişim bombardımanıyla özümüzdeki iyi nitelikleri nasıl yitirdiğimizi gösteren bir dönemdir de!
Medya patronlarının(!) güdümünde olan ekran cambazları (!) izleyici oranlarını ( reyting) artırmak adına halkı ana hedeften saptıracak akıl almaz rezillikleri beyinlerimize enjekte –zerk- etmekten çekinmiyorlar!.. Bu kepazeliğe verilecek örnekler sayısızdır!.
Yazma gücümü kıran olgulara devam edelim.
Büyük Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün ilke ve inkılaplarını şiar edinmiş vatandaşlar olarak ne yazık ki uzun zamandır büyük umutlarla girdiğimiz seçimlerden hep boynu bükük çıktık!.
İşte esas kolumu kanadımı kıran , ümitlerimi yıkan olgu budur!..
Dile getirdiğim gerçeklerin suya yazılmışçasına kaybolup gittiğini, ve peşimizi bir türlü bırakmayan çarpık ‘Seçim Sistemi’nin , ‘Partiler Yasası’nın bu sürede bir türlü değiştirilemediğini görmekten her vatansever insan gibi benimde sağlığım, umutlarım ve şevkim yerlerde!..
Hak etmediğimiz yaşantıyı bizlere reva görenlerin aynı sıkıntıları yaşamasına şahit olmak maksadıyla sağlık sorunlarımı çözmem gerekiyordu. Nedenleri budur yazmayışımın!..
Yukarıda sıraladığım nedenlerle eskisi gibi sık olmamak kaydıyla sizlerle doğruları paylaşmaya devam edeceğimden hiç şüpheniz olmasın.
*****
Malumunuz(!) yaşadığımız coğrafya, son derece stratejik ve jeopolitik konumdadır. Başka bir deyişle : “Coğrafi konumumuzun bizlere siyasi üstünlük sağlaması ve belirlenen hedeflere üstün nitelikli bir askeri güçle ulaşma imkanını bahşeder olmasıdır ” diye de açıklanabilir. Böyle oldukçada emekli olan her Türk vatanseverinin ‘Kutsal Topraklarda Olan Hizmeti Ölene Kadar Olmalıdır!..’ diye değerlendirmekteyim.
Yazımın özünü teşkil eden başlığa bağlı kalındıkça ve bu temel inanç ve düşünce yaşatıldıkça ülkemizi hiçbir güç, ne yıpratmaya, nede yok etmeye imkan bulamayacaktır..
Şimdi siz okurlarımla; Ulu Önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün tarih sayfalarını süsleyen önemli bir tespitini paylaşmam gerekiyor.
Emekli bir insanın köşesine çekilip ölümü beklemesini ifade eden kalemşorları umarım bu açıklama utandırır.
Hatırlarsınız! Televizyonlarda gövde gösterip ahkam kesen medyanın zehir kusan kalemşorlarını!
Ne diyorlardı : “Emekli askerlerin, vatanı kurtarmak gibi aktif görevleri olamaz”
O nedenledir ki yandaş kalemşorların emekliler hakkındaki art niyetli düşüncelerini çürütmek vatanseverlerin vazgeçilmez görevi olmalıdır diyorum.
Gelelim anekdota:
“Atatürk , erkanı ile birlikte Behçet Kemal Çağların eseri olan "Çoban" piyesini izledikten sonra gururla "İşte ben bu nedenle ülkeyi Türk gençliğine emanet ediyorum" şeklinde düşüncesini beyan ediyor.. Yanında bulunan yaşını başını almış ve/fakat aynı yola baş koymuş arkadaşlarının alındığını hissediyor.
Yüce Atatürk’ün, yaşlı konumda olan dava arkadaşlarının yüreğine su serpen ve göğsünü kabartan cevabı art niyetlilere ders olur inşallah!..
“Benim anladığım gençlik; bu inkılâbın fikirlerini ve ideolojisini benimseyip gelecek kuşaklara götürecek kimselerdir. Benim nazarımda 20 yaşında bir yobaz ihtiyar, 70 yaşında bir idealist ise zinde bir gençtir.”
İşte o kadar!..