BU NASIL BİR BAKIŞ ?

Abone Ol

Kureyş kâfir ve putperestleri;

Hz. Muhammed, gözlerinin önünde büyüdüğü,

Çok doğru, çok dürüst, çok emîn ve güvenilir,

Kısaca eşsiz ve benzersiz bir ahlâk nümunesi olduğu;

Ve bunu gördükleri, bildikleri ve beğendikleri hâlde,

Velhasıl, gözleri önünde bir gül fidanı gibi,

Hem maddeten, hem de mânen boy atıp yetişdiği,

Etrafına mis gibi, mânevî rayiha ve kokular saçan;

Hz. Muhammed’in şahsiyetini öğe öğe bitiremedikleri hâlde,

O’ndan birbirlerine övünç ve kıvançla bahsedip dururken,

O’ndan söz etmekten âdeta zevk aldıkları,

Bu hususta birbirleriyle yarıştıkları hâlde,

Ne zamana kadar?

Ta ki,

Peygamber olduğunu söyleyene kadar.

Ta ki,

Hakikat çiçeklerinden söz edip,

Kendilerine sunana kadar.

“Hak bir. Ben Peygamber.

Hakk’ı tanıtmak için Ben’den sizlere büyük bir haber,

Sonsuz kıymette, değerli, İlâhî bir müjde,

Rabbanî bir muştu ile gönderildim.

Üstelik, sadece size değil,

Tüm insanlığa!” diyene kadar.

Bu ihbar, bu hatırlatış ve bu kendini sunuş;

Kureyş’e karalar bağlatana,

Onları hüzne boğana,

Gam ve kedere gark edene,

Kureyş’in gündüzünü gece edene kadar!

Evet, işte insan bu idi.

“Bana değmeyen yılan, bin yıl yaşasın!”

Hükmünden hareket ediyor!

Gayri meşru fayda ve çıkarına gölge düşürecek;

Her şeye ve herkese karşı çıkıyor!

Geçici dünya menfaatı için,

İnsanları ezmek, sömürmek, onları na-meşru işlerine;

Âlet etmek imkânından, kendisini mahrum bırakacak

Her şeye ve herkese karşı çıkmayı;

Menhus emel ve gayelerinin zarurî bir gereği olarak görüyor!

Bu nasıl akıl ki, geçici uygunsuz menfaat ve yararı için,

Ebedî hayatını, ayaklar altına almaktan kaçınmıyor!

Âdeta, sonsuz saadetli hayat ve yaşamını;

Geçici kıymetsiz şeyler için, heba etmekten geri kalmıyor!

Bu nasıl bir bakış?

Cehenneme doğru, bir akış!

Başka değil, ancak;

Cevherleri verip, çakıl taşları alış!