Bu mektup kendime
İşin bir de latife tarafı var elbette. Sanatalemi.net ağnetinin icracısı Ahmet Öztürk Ali Hakkoymaz’ın kitabı için, ‘Nasıl buldun’ sorum üzerine ‘Bırak abi ya kız defteri gibi’ dedi. O an bu tesmiye çok ilgimi çekti. Biraz da yılların hukukunun getirdiği rahatlıkla Şerif Aydemir’e takıldım. ‘Bak ne güzel tabir etti, sen şu kadar hikayecisin, şu kadar şairsin böyle güzel tesmiye edebilir miydin ‘ dedim. Şerif her zaman ki alicenap tavrıyla ‘Yok canım nerde!’ diye karşılık verdi.
Zaman zaman çok yakın olduğum insanlar bir zaman sonra kaderin takdiriyle, hayatın akışının sevkiyle uzağımda kalıyorlar. Ama dostluk kurduğum her insan mutlaka bir takım faziletlerin sahibidirler. O yüzden bir zaman dostum oluyorlar. Faziletli insanlara bir meylim var, hatta zaafım var.
Sadettin Kaplan
Söz gelimi değerli edebiyatçı, şair, romancı, hikayeci, çocuk edebiyatçısı, araştırmacı, oyun ve senaryo yazarı Sadettin Kaplan iyi bir arkadaş, iyi bir ağabeydir, Cömerttir. Onunla beraberken hiçbir musibet karşısında yalnız kalmazsınız. Ama çabuk kızar, olanlara çok olumlu bakmaz. Onu dinlediğinizde hayatından, insanlardan, yönetimden, iş başındakilerden hep şikayetleri vardır. Ama aynı Sadettin Kaplan son derece de insan sevgisiyle doludur.
Ali Osman Özcan
Eğitimci ilim adamı Ali Osman Özcan, onunla pedagoji sınavlarına girdiğim günlerde göz göze gelmiştik. Tek kelime konuşamamıştık. Ama o bakışmada ‘Ben seni biliyorum ve dost görüyorum’ mesajları alınıp verilmişti. O sırada Ali Osman Özcan Beglan Toğrol hocanın asistanıydı. Ben de üniversiteyi bitirmenin eşiğinde bir öğrenciydim. Aradan uzun uzun yıllar geçti. Ben 6 yıllık öğretmenlik tecrübesinden sonra lise yıllarında başlayan mesleğime gazeteciliğe geri dönmüş ve emekli olmuştum. Küçük Ayasofya’nın bitişiğindeki medrese Erdoğan Aslıyüce tarafından tamir ettirilmiş, çekip çevirilmiş ve Hoca Ahmet Yesevi Vakfı’nın merkezi haline getirilmişti. Ali Osman Özcan da üniversiteden uzaklaştırılmış, emekliliğini istemeye de yanaşmıyordu. Dolayısıyla o da benim gibi boştaydı. Yıllarca beraber gezdik, tavla oynadık, iki çay parasını ödeyebilmek için birbirimizin gözüne baktık. Ama hep düşündük, yazdık, konuştuk. Sonra iyi günlere ulaştık, o kendi alanında, ben kendi alanımda.
Mehmet Cemal Çifçigüzeli
Şimdilerde Mehmet Cemal Çifçigüzeli ile sık görüşüyoruz. Çünki ben onu önceleri gıyabında tanıyordum. İlk gençlik yıllarımda mensup olduğum islam’a hizmet öbeğini tercih etmişti. Ama hem aynı şehirdendik, hem 163 adlı kitabıyla hizmet ettiğine inancım tamdı. O yıllarca Ankara’da, TRT’de çalıştıktan sonra İstanbul’a yerleştiğinde bir araya geldik ve tanıştık ve dost olduk. Şimdilerde her bakımdan ondan yararlanıyorum, feyizleniyorum. Mehmet Akif adına bir vakıfın başkanlığını yapıyor ve yurt dışında Mehmet Akif’i tanıtmaya yönelil saygıya değer emekleri var. Yazıları da bilgi ve tecrübe dolu.
Bu mektup bu kadarla kalmalı ki başka mektuplar da yazabilelim değil mi ya!