BU İNSANLIK AYIBI ASLA UNUTULMAYACAKTIR..!

Abone Ol


Tarih; yaşanmış gerçeklere tanıklık eder, geleceğe yön verir. Tarihin derinliklerinde kalmış ama bilinen öylesine yaşanmışlıklar vardır ki, sessiz çığlıklarıyla sarsılır Kıbrıs adası gecenin ıssızında…
Duymazdan gelinse de, unutulsa da, vicdanlarda sorgulanmasa bile..!
Kıbrıs adasının 60’lı yıllarının ortasına geldiğimizde, Akdeniz’in tam ortasındaki bu ada parçasında yeni kurulan bir devleti ‘Kıbrıs Cumhuriyetini’ görürüz…
Kuruluşuna ortak iki halk; birisi Rum, diğer ise, Türk…
Dönemin tarihi sayfalarına, o süreçte adada yaşanan olaylara bakıldığında ise; tarihin hiçbir döneminde bir arada yaşamamış, yaşayamamış bu iki halkın en acılı yıllarını anlatır o sayfalar, o sayfalara yazılı kapkara geceler…
21 Aralık 1963 tarihi de o kapkara gecelerin en karasıdır!
Çünkü Hıristiyan âleminin en kutsalı olan Noel gecesinde öylesine olaylar yaşanmıştır ki adada!
Yaşlı dünyamızın yakın tarihi bir kez de, 1992 yılında Yugoslavya’nın iç savaşında Srebrenista’a yaşayacaktır bu insanlık ayıbını;
Adı: Soykırım olan..!
Evet, 1963 yılı; adada ki sözde dostları Rumlar tarafından bir gecede yok edilmek istendiği acılı bir süreç yaşatmıştır, Kıbrıs Türk Halkına…
21 Aralık gecesi; E.O.K.A Rum çetelerinin ele başısı Yunanlı General Grivas’ın komutasındaki bu eli kanlı terör sürüsü, 103 Türk köyünü yakıp, yıkmış; yüzlerce şehit, kayıp verilmiş, 30 bin Kıbrıs Türk’ü evlerinden, topraklarından sürülmüş, göç etmek zorunda kalmıştır.
Kimi olaylar vardır; yaşanan coğrafyada asla unutulmaz. Kimileri unutsa da, unutturulmak istense de! Tarihin unutmaz hafızasında kazılı kalır.
Böylesine unutulmaz olayların içerisinde, kimi insanların yaşadığı öylesine acılar vardır ki, olayların simgesi olarak anılır…
İşte o kanlı Noel gecesi adada görevli Kıbrıs Türk Kuvvetleri Alayının Baştabibi Binbaşı Dr. Nihat İlhan’da bu isimlerden birisi, Hipokrat yemin etmiş bir doktor, kahraman bir Türk Subayıdır





Dr. Binbaşı Nihat İlhan o süreçte görevi başında ameliyat ettiği insanların hayatını kurtarırken, ne acıdır ki, eşi ve üç çocuğu Lefkoşa’nın Kumsal semtinde eli kanlı Rum çeteleri tarafından kaldıkları evin banyosunda alçakça katledilmiş; bu elim olay, tarihin unutmaz hafızasına yazımın girişindeki fotoğraf ile kazınmıştır.
(Bu acı olaydan sonra Dr. İlhan Türkiye’ye dönmüş, uzun ve başarılı bir çalışma hayatından sonra T.S.K.’dan Tuğgeneral rütbesiyle emekli olmuştur.)
Hala Rumlar tarafından kahraman olarak tanımlanan E.O.K.A sürülerinin gerçekleştirmiş olduğu bu insanlık ayıbı, asla unutulmayacaktır.
2007 yılında kendisiyle tanışmak onuruna eriştiğim bu değerli komutan, o acılı olaydan sonra sadece bir kez, rahmetli Denktaş’ın daveti üzerine K.K.T.C.’ye gelerek, o acılı dönemde yaşanan gerçekleri yazılı, görsel medya ile paylaşmıştır.
1963’ün 21 Aralığından bugüne tam 53 yıl geçti…
Bu acılı dönemin simge fotoğraf karesi geçen yarım asra rağmen hiç unutulmadı. Her 21 Aralık geldiğinde Kıbrıs Türk’ü bu acılı dönemi ‘Şehitler Haftası’ olarak andı, anmaya devam ediyor…
Ama hiç kimse Dr. Nihat İlhan’ın o dönemde yaşadığı o büyük acının nasıl bir şey olduğunu, olabileceğini tahmin dahi edemedi, bilemedi…
Böylesine büyük bir acıyla kanayan Dr. İlhan’ın yüreği neler hissetti, Elazığ’da kendi elleriyle toprağa verdiği üç çocuğunun ve eşinin yokluğu, onun yüreğinde nasıl bir acı, nasıl bir hasret bıraktı tahmin dahi edilemez?
Ancak, yıllar öylesine çabuk geçiyor ki, her fani gibi bu büyük acının muhatabını Değerli Komutanım Tabip General Nihat İlhan da ne yazık ki, tedavi gördüğü hastanede hakkın rahmetine kavuştu.
Kıbrıs Türk’ünün acılı tarihine simge olmuş bu büyük insanı, Dr. Nihat İlhan’ı ve Şehit ailesini rahmetle anıyor, aziz hatıraları önünde saygı ve sevgiyle eğiliyorum.
Dr. İlhan, 25 Kasım 2016 Cuma günü, Elazığ’da kendi elleriyle hakka emanet ettiği şehitlerinin yanına defnedildi…
Eminim ki, 53 yıllık hasreti sona erdi. Şimdi şehitleriyle baş, başa hasret gideriyorlar; yaşanan o insanlık ayıbını konuşuyorlardır.
Tıpkı ardında bıraktığı, kendisinde insanlık fazileti bulunan, bu acılı fotoğraf karesini unutmayanlar gibi…
Ya o alçak katliamı/ları yapıp da; bugün hala hayatta olan ama hiçbir şey yapmamışçasına elini kolunu sallayarak dolaşanlara ne demeli?
Bu insanlık suçuna yarım asırdır ses çıkarmayanlara, onları araştırıp bulmayanlara, insan hakları mahkemesinde yargılamayanlara nasıl hitap etmeli?
Ya, Kıbrıs’ta yaşanan bu vahşeti yok saymak gafletinde bulunanlara ne demeli?