HABER: MELİKE BİRGÖLGE

Yeni yıla girilen ilk günlerin, mis gibi kokan yeni umutları, yeni heyecanlara doğru yol almışken, gelen bir davet, o buluşmada, sanatın, sanata sevdalı insanların, yıldız tozlarına bulanarak daha parlayacağının müjdesini vermişti bile!

5. Uluslararası İstanbul Opera ve Bale Festivali’nde bu kez Carmina Burana sanatseverlerden tam not aldı 5. Uluslararası İstanbul Opera ve Bale Festivali’nde bu kez Carmina Burana sanatseverlerden tam not aldı

ÜSTÜN AKMEN’İN MİRASI, SANAT DOSTLARI!

Şaylan Akmen’in davet çağrısında, değerli Üstün Akmen’in mirası olduğumuzu belirterek, şayet lütfedersek, gidersek; yeni yılın ilk günlerinde, Üstün Akmen’i de aramıza alarak, hep beraber olmayı sunuyordu! Böyle bir teklife kim ‘Hayır’ diyebilirdi ki?

Davet saatinde, birer ikişer gelenlerin sohbet keyfiyle başlayan gecede, kimler yoktu kimler…Anta Toros, Ayşen İnci, Bensu Orhunöz, Betül Arım, Güler Berkin, Gülçin Üstüntaş, İsak Behar, Kaan Erkam, Murat Batıkan Avcı,Murat Nalbant, Neriman Uysal, Nuri Şekerciler, Okan Bayülgen, Özgür Efe Özyeşilpınar, Pınar Ender Çekirge, Sevtap Çapan, Yetkin Yüksel...

ayı

Davet sahibi Şaylan Hanım’ın güleryüzü, şen şakrak hali ve keyifli misafirperverliği eşliğinde; sohbetler edildi, yemekler yenildi, şarkılar söylendi, fotoğraflar çekildi. Paydada sanat vardı haliyle; tiyatro, oyunlar, projeler, yaşananlar, anılar… Arada da gökkubbeye uçuşan kahkahalar…

Gece yarısını geçen davette, Sevgili Üstün Akmen de, pastadaki mum üflenerek anıldı. Ki o anlarda, ‘Sanatla insanları bir araya getirmiş olmanın mutluluğu ve gururuyla’ onu hatırladığımız gülümsemesiyle, aramızda olduğunu hissetmek zor değildi tabii!

Ortak konu sanat ve tiyatro olunca, anılar paylaşılmadan o davet biter mi? Bitmez elbette! Hatta o anlatılan anılar ki, o geceyi, o daveti, sanatı taçlandırır!

‘YETENEKLİYSEK SUÇ BİZİM Mİ?’

Anıların kutusunu Betül Hanım açıyor ilk. Anlattığı anılardan ikisi bile, tebessümü yüzlere yaka çiçeği yapmasının yanı sıra sanatın yüceliğini ve güzelliğini bir kez daha fark ettiriyor, hayatın içinden geçerken!

Yıllar önce bir gün… Şehir Tiyatroları’nda, Gencay Gürün döneminde, bir oyun sahnelenecek. Ferhan Şensoy, İsmet Ay gibi usta isimler var. Provalarda, bir oyuncu, sağdan çıkması gerekirken soldan çıkıyor, soldan çıkması gerekirken sağdan çıkıyor.Bir, iki, beş… Bir gün yine aynı durum… Ferhan Şensoy, ‘Ben bu kişiyle evleneceğim, evimin kadını yapacağım’ diyor. Neyse, prömiyer günü… Oyun başlamış. Sahnede sağdan çıkması gereken kişi, ne sağdan ne soldan çıkmıyor! O güne kadar sakin kalıp, küfür etmeyen Ferhan Şensoy, ‘Neredeysen çık be yeteneksiz!’ deyince, İsmet Ay, altta kalır mı hiç? Her zamanki gibi ince zekası ve müzipliğiyle, Ferhan Şensoy’a, ‘Yetenekliysek suç bizim mi?’ diyor.

‘Zeka, başka bir şey’ diye düşünerek gülümserken, bir anı daha patlattı Betül Hanım. Şehir Tiyatroları’nda bir oyunla, kırk kişilik bir ekiple turneye gidiyorlar Türkiye’nin güneyine. Teknik ekipten şakacı bir arkadaşlarına telefon geliyor. Telefondaki kişiye dediği  ‘Hadi ya, iptal oldu demek!’ cümlesine inanmıyorlar. Çünkü öncesinde bu tarz şakalar yaptığı için! Ama bu kez, turne gerçekten iptal! Şehre varmaya az kaldığı için, Betül Hanım, ‘Evlilik yıldönümümüz. Kalıp, kırk kişi bu şehirde kutlayalım bari! diyor. Gülüşüyorlar. Otuz beş kişi dönüyorlar. Kalan beş kişiyle, o şehirde, üç – dört gün kalarak kutluyorlar.

OYNAYAMAZSAM, GİDER KENDİMİ DENİZE ATARIM!

Anlatılan anı, evlilikle ilgili olunca, Gülçin Hanım alıyor bu kez sırayı. Ordu’da, OBKT’nin kurulma aşamasında, Gençlik Tiyatrosu’nun son döneminde, bir oyun sahnelenecek. Gülçin Hanım’a da rol öneriliyor, ‘Senatör’ adlı bir oyunda! Gülçin Hanım şaşırıyor, onca okuduğu oyunun arasında, bu isimde bir oyun yok! O gece, uykusu kaçıyor, ‘Hangi oyun acaba bu?’ diye!Ertesi gün okuma provasında bir araya geliniyor. En son oyunun yönetmeni Aydın Üstüntaş geliyor, masada, Gülçin Hanım’ın karşısındaki boş sandalyeye oturuyor. İlk sayfayı okumaya başladıklarında, Gülçin Hanım, ‘Bu oyun ‘Sevgili Yosma’ oyunu, neden başka bir isim dediniz?’ diye sorunca, ‘Sevgili Yosma’ desek, kabul etmezdin ve oyunda oynamazdın’ cevabını alıyor. Çok utangaç olan, Gülçin Hanım, ‘Oyunda gerekenler yapılacak’ diyor. Provalar vs… Prömiyer günü gelip çatar. Gülçin Hanım çok heyecanlıdr. ‘Oyunculuğu beceremezsem, oynayamazsam, gider kendimi denize atarım’ düşünceleri aklından geçer. Oyun başlamadan, sahnede yerini alan Gülçin Hanım’ın yanına yönetmeni gelir. Kendisine başarılar dileyeceğini sanan Gülçin Hanım’n duyduğu cümle şudur: ‘Benimle evlenir misiniz?’

O yıllarda, ikili ilişkilerin olduğu sahneler konusunda rahat olunamayan sahnelerde, o çok utangaç olan Gülçin Hanım, aynı zamanda oyuncu olan Aydın Bey’le olan sahnelerinde bambaşka biri olur, rahatlık konusunda. Ve o oyundan her çıkan seyirci, ‘Bunlar kesin evlenir’ der.

1964'te kurulan OBKT'nin ilk oyunu, aynı zamanda Gülçin Hanım’ın da rol aldığı ilk oyun olan 'Sevgili Yosma'nın başında perde açılmadan, sahnede yerini alan Lizzi'ye, bir cesaret "Benimle evlenir misiniz?" dediği kişiyle gerçek hayatta da evleneceğini kim bilebilirdi ki? 'Tiyatro aşkı' dedikleri bu olsa gerek.

Anlatılırken tekrar yaşanan anıların, yüzlere mutlulukla kurulan tebessümlerin, keyifli sohbetlerin, eşlik edilen şarkıların, bu güzel buluşmanın tek bir suçlusu vardı! Kim mi? Tabii ki SANAT!

Tiyatronun, oyunların, anıların, kahkahaların, sanatın, hayatın buluştuğu davet sona ererken, çoğu kişinin dilinde, ‘En yakın zamanda, tekrarı olmalı!’ cümlesi vardı. Bu güzel temenniye Üstün Bey de, gökteki bir yıldız aracılığıyla göz kırpmıştır, eminim!