Merve Dizdar’ın ülkemize yaşattığı gururdan sonra Fikret Kuşkan’da yüzümüzü aydınlattı, kalbimizi ısıttı. İtalya’nın Puglia bölgesinde gerçekleştirilen uluslararası film festivali Oarest’te oyuncu Fikret Kuşkan En İyi Aktör seçildi.Çekimleri geçtiğimiz aylarda tamamlanan Hamit İzol’un aynı isimli kitabından uyarlanan “Roza” filminin festival yolculuğu başladı. Yapımı Akiz Yapım’a ait filmin genel koordinatörlüğünü Irmak Çığ Erlertürk, yönetmenliğini Mustafa Kotan üstlenirken senaryosunu Sultan Turan Kızılay kaleme aldı.Mevsimlik işçi olarak Şanlıurfa’dan Mersin’e göç eden bir ailenin dramını aktaran “Roza” filmi için sevindirici haber İtalya’dan geldi. İtalya’nın Puglia bölgesinde gerçekleştirilen Oarest Uluslararası Film Festivali 3-7 Haziran tarihinde gerçekleştirildi. “Roza” filmindeki performansıyla usta oyuncu Fikret Kuşkan En İyi Aktör ödülüne layık görüldü. Eğitimsizliğin, ekonomik sıkıntıların ve törenin nasıl yıkıcı etkileri olduğunu gözler önüne seren filmin kadrosunda Belçim Bilgin ve Fikret Kuşkan ile birlikte Bahar Şahin, Burak Sevinç, Deniz Bolışık, Ümit Çırak, İzzet Yüksek, Berk Bakioğlu, İrem Sultan Cengiz, Ayça Kuru, HasanBalay yer alıyor. Hadi daha çok, daha çok…
BEN KALENDER MEŞREBİM
Türkiye'yi kantoyla tanıştıran sanatçı NurhanDamcıoğlu İzmir'de yaşamını yitirdi. Çocukluğumda hep bir gün bende kanto söyleyeceğim derdim, nasıl özenirdim anlatamam. Sahneyi kurar, onun gibi “yangın varrrrr” diye bağırırdım. Yıllar geçti, stand-up yapmaya karar verdim, hemen “ben kalender meşrebim” oyun müziklerimin içine eklendi. Sahne açılışımı onunla yaptım, ne eğlendim söylerken, çok keyifliydi. Kanto kraliçemiz hayatını kaybetti. Belki de kalbi bize kırık gitti. Belki hakettiği değeri uzun zamandır görmüyordu. Eskilerin meslek aşkı nasıldır en iyi bilenlerdenim. Ve ne yazık hep kırgın olarak sessiz gemilere binip gidiyorlar.Hepimiz bilsekte ben hakkında bölümü yapmak istiyorum Kantoların kraliçesi için. NurhanDamcıoğlu 1 Mayıs 1941'de Adana'da doğdu. Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü çocuk bölümüne 9 yaşında başlayan sanatçı, çok küçük çağlarda tiyatro eğitimi aldı. Bale dersleri alan Damcıoğlu Radyo Çocuk Kulübünde 9 yıl çalıştı. 16 yaşından itibaren de Devlet Tiyatrosunda oynadı. Çok sayıda tiyatro oyununda rol alan Damcıoğlu 1969'da ilk olarak kanto türü şarkı söyledi. Anavatanı Fransa olan kantoyu kısa sürede Türkiye'ye tanıtıp büyük kitlelere sevdiren Damcıoğlu, 56 yıl sahnelerde gösteriler yaptı. Kantoyu ilk kez Ermeni asıllı İstanbullu operet Toto Karaca'dan dinlediğini söyleyen Damcıoğlu, Mücap Ofluoğlu’nun teşviki ile 1969’da ilk olarak kanto türü şarkı söyledi. Ardından tiyatroyu tamamen bırakarak kendisini tümüyle kantoya verdi. Maksim Gazinosu'nda sahneye çıkan NurhanDamcıoğlu, burada Zeki Müren, Sevim Tuna ve Behiye Aksoy gibi isimlerle çalıştı.
Kanto sanatını modernize ederek Türkiye'nin kanto kraliçesi olarak hafızalara kazındı.
BULUŞ KENDİNLE
Canım, güzel kalplim, eski ama eskimeyen gamzeli güzelim Açelya Akkoyun “Buluş kendinle” diyor bize. Tanıtımına katılamadım ama hemen aldım ve okudum, gördüğüm yerde de eline kalemi tutuşturacağım imza için.Yediveren yayınlarından çıkan kitabında ‘İnsan kendini ilk fark ettiği günden beri, ruhuna ilk dokunduğu, kendine ilk merhaba dediği günden beri aradığı tek şey var olma sebebidir. “Ben neden bu dünyadayım?”, “Benim yeteneklerim ne?”, “Benim bu dünyadaki görevim ne?” soruları kafasını hep kurcalar durur. Bunu içindeki öğrenme merakı ve hazla aramaya koyulur.
Bazen bu arayışı dışardan gelen bir motivasyon için; anneden, babadan, öğretmeninden gelen bir “aferin” için ya da yakın çevresi tarafından beğenilmek için yaptığını sanır. Oysa bu tamamen varoluşunun dünyaya katkısını arayıştır. Ve bu nedenle de aslında en çok aradığı şey, en çok bulmaktan keyif aldığı, bulduğu zaman da yapamayacağı hiçbir şey olmadığına inandığı ama aynı zamanda bulduktan sonra az da olsa kaybetmekten korktuğu; kaybetmemek için neler yapabileceğini hem zihnen hem aklen hem de kalben düşündüğü özgüvenidir.
Doğduğumuz günden beri aradığımız ve bulmaya çalıştığımız en kıymetli şey özgüvenimizdir. Özgüvenin de temeli kendini tanımaktır. Kendini tanımakla başladığımız bu yolculukta özgüvenimizi kucaklamaya ve kendimizle buluşmaya hazır mıyız?
Bu kitap senin için hazırlandı. İlk adımı at, kendi seyrüseferini gerçekleştirmek için doğru zamandasın ve “ BULUŞ KENDİNLE” tanış evrenle’… diyor. Bol satışlar, bol okuyucular diliyorum.
UYAN ARKADAŞIM
Okuldaşım, Devlet Tiyatrosu sanatçısı, 'Beyaz Gelincik', 'Kurtlar Vadisi', 'Behzat Ç.', 'Tek Başımıza', 'Karadayı', 'Şefkat Tepe', 'Cesur Yürek', 'Arıza', 'Arka Sokaklar', 'Teşkilat', 'Yürek Çıkmazı', isimli dizi ve sinema filmlerinde rol alan sevgili Şekip Taşpınar yoğun bakımda. Neden? Üç kuruş daha kar etmek için insan canını hiçe sayan, kaçak içkiyi dükkanına sokan kendini bilmez bir restorant yüzünden. Umarım Şekip sağlığına kavuşur ama her şekilde de o ailede büyük acılar yaşandı. Herkes kötü, Şekip canıyla savaşıyor, aile hayata kavuşması için sadece dua edebiliyor. O restorantın açılmamak üzere kapanması ve sorumlulularının en ağır cezayı alması dileğimiz. İnsan hayatı bu kadar ucuz değil.
200 YIL SENİN OLSUN AL’CİM
Hollywood’un yaşayan efsanelerinden Al Pacino bir süredir kendinden yaşça bir hayli küçük sevgilisi NoorAlfallah’ın hamilelik haberleriyle gündemdeydi. NoorAlfallah’ın doğum yaptığı ve Pacino’nun da dördüncü kez baba olduğu açıklandı.Haziran ayının başında gelen Haber herkesi şaşkına çevirmişti. Hollywood’un gelmiş geçmiş en büyük oyuncularından Al Pacino’nun sevgilisinin hamile olduğu ve 3 çocuğu olan ünlü aktörün bir kez daha babalık heyecanı yaşadığı öğrenilmişti.
Pacino’nun sevgilisi 29 yaşındaki NoorAlfallah’ın hamilelik haberi herkesi şaşkına çevirmişti. Çiftin ilk fotoğrafları Nisan 2022’de ortaya çıkmış; sonrasında ise ikilinin koronavirüs pandemisi döneminde yakınlaşıp sevgili olduğu söylenmişti.Al Pacino’nunsa bu hamileliği şüpheli bulup sevgilisinden henüz hamileliği devam ederken DNA testi istediği bile konuşuldu. Taraflar hiçbir açıklama yapmadığı için sürekli ortaya atılan bu spekülatif haberlere ise Al Pacino geçen hafta konuyla ilgili sessizliğini bozarak son vermişti.
Bu yaşta bebek sahibi olacak olmaktan mutluluk duyduğunu açıklayan Al Pacino böylece ayrılık ve benzer söylentilere de son vermiş oldu ve bir kaç gün önce bebeğine kavuştu. Bilimin 200 yıllık bir yaşama iğnesi bulacağının hayalini kurarak bizde 'Allah analı babalı büyütsün' diyelim bari.
ACUN ILICALI VE YENİ SURVIVOR KONSEPTİ
Ocak ayında başlayan Survivor 2023, önceki akşam final yaptı. Yeni sezonla ilgili konuşan Acun Ilıcalı, değişiklikler yaptıklarını söyleyerek "Seneye seyirci oylaması olmayacak. Hodri meydan, iki takım da All Star olacak. Aday konseyinde ismi çıkan yarışmacılar düelloya çıkacak ve kaybeden elenecek" dedi. TV8'de 15 Ocak'tan bu yana izleyicilerle buluşan Survivor 2023 Ünlüler Gönüllüler, 5 ay sonra 13 Haziran'da sona erdi. Kıran kırana geçen mücadelenin sonunda Survivor 2023'ün şampiyonu Nefise Karatay oldu. Gecenin sonunda Survivor 2024'le ilgili konuşan Acun Ilıcalı, yeni konsept hakkında da ilk kez konuştu.Survivor 2024'te All Star yapacaklarının müjdesini veren Acun Ilıcalı, yeniliklerle ilgili "Yeni konseptle geliyoruz. Yeni sezonda yarışmacıları daha erken açıklayarak hazırlanmaları için zaman vereceğiz" dedi.Ilıcalı, "Yarışmacıların bazıları performansta hak ettik ama oylamada elenmekten yakınıyordu. Seneye SMS'siz Survivor ile geliyoruz. Seyirci oylaması olmayacak ve iki takım da All Star olacak. Şimdi hodri meydan. Bakalım kim iyiymiş. Aday konseyinde ismi çıkan yarışmacılar düelloya çıkacak ve kaybeden elenecek" dedi.Acun Ilıcalı'nın açıkladığı Survivor 2024 konsepti eski yarışmacılar tarafından alkışlarla karşılandı.
BENİM BARBİE OPPENHEİMER’İ DÖVER
Yaz sezonunun en büyük hesaplaşmasına – Christopher Nolan'ın "Oppenheimer" ve GretaGerwig'in "Barbie" filminin aynı anda vizyona girmesine yalnızca altı hafta kaldı.
Her iki filmin de 21 Temmuz'da vizyona gireceği bir yılı aşkın süredir biliniyor ve Barbie'nin renkli, neşeli dünyasıyla, ünlü atom fizikçisinin ciddi dramının yan yana gelmesi sosyal medyada eğlenceli yorumlara neden oluyor.
Oppenheimer filmi, J. Robert Oppenheimer'ın II. Dünya Savaşı sırasında Los Alamos'ta gerçekleştirdiği nükleer bomba projesini konu alıyor. Film, bombanın Hiroşima ve Nagazaki'ye atılmasından sonra Oppenheimer'ın yaşadığı psikolojik süreci anlatacak.
Barbie filmi,yaşadığı dünyanın koşullarına uymayan bir kadın olan Babie'nin hikayesi. Yaşadığı dünyanın "mükemmel kadın" imajına uzak olduğunu farkeden Barbie, yaşadığı fantastik dünyadan dışlanır ve kimsenin iletişim kurmak istemediği biri halini alır.
Her ikisi de büyük beklenti oluşturan filmlerden hangisinin gişede daha başarılı olacağı ise çok büyük bir merak konusu. Bu konu sinemaseverler tarafından tartışılırken, sektörel araştırmalara da konu oluyor.
Yayın öncesi film takibiyle ilgilenen bir araştırma web sitesi olan The Quorum, her hafta 2.000'den fazla kişiyle yaklaşan filmler hakkında anket yaptıklarını ve ardından "kritik ve eyleme dönüştürülebilir içgörüler sağlamak için verileri uzman analiziyle incelediklerini" iddia ediyor.Hem "Barbie" hem de "Oppenheimer" için gişe tahminleri içeren sonraporlarına göre, "Barbie" Amerika gişesinde yaklaşık 45 - 55 milyon dolarlık bir açılış hasılatı elde edecek. "Oppenheimer"ın ise 30 - 35 milyon dolarlık bir açılış yapması bekleniyor. Her iki filmin de yaklaşık 100 milyon dolarlık yapım bütçesi var.
"Oppenheimer"ın sorunu farkındalık eksikliği gibi görünüyor. Geçen yıl birden fazla fragmanın yayınlanmasına rağmen site, filmin bilinirliğinin hala %24 oranında olduğunu söylüyor, “Barbie” için bu oran %53.
ÇILGIN KADIN VE MARİDE KEYFİ
Yıllardır Bodrum’a adım attığımda enerjisini içime çekmek için ilk kahve keyfimi Maride Cafe’de yaparım. Maride pek çok kaynağa göre M.S. 4. yüzyıl dolaylarında Mardin şehrine verilen isim. Maride Café’nin sahibesi Sevil Erol’un doğduğu topraklara bir minnet bu aslında. Hikaye 2006 yılında İstanbul’da başlıyor. Bu yıllarda Erol’un doğal deodorant satışı yaptığı firmasının adı Maride. Seneler sonra daha doğal yaşamak için ailece Bodrum’a taşındıklarında ve bir mekan açmaya karar verdiklerinde bu isimden başkasını düşünmüyorlar bile.
Maride; iyi enerjisi, doğal ve organik olana yakınlığı ile Bitez’in çok merkezi bir noktasında bulunuyor. Cheesecake’leri ve 3. nesil kahve seçenekleriyle Bodrum’un yeme&içme dünyasında önemli bir boşluğu dolduruyor. Kahve, Maride Café’nin ayırıcı özelliği. Ailenin diğer ferdi Akın Erol hem mutfaktan tüm leziz tatları çıkartan, özel reçeteler yaratan mekanın baş aşçısı hem de baristası.Sevimli bir aile işletmesi olan Maride Café pek çok etkinliğe, buluşmalara ve özel toplantılara da ev sahipliği yapıyor. İster geniş bahçesinde isterseniz sakin ve huzurlu iç mekanında saatlerinizi geçirebilirsiniz. Üstelik bu sırada Maride Mini Dükkan’a uğrayıp organik kozmetik ya da kişisel bakım alışverişinizi de yapabilirsiniz! Demedin, haberimiz yoktu demeyin.
ANLAYANA
İçimden gelen bir hikayeyi paylaşmak istiyorum sizinle.Hintli bir yaşlı usta, çırağının sürekli her şeyden şikayet etmesinden bıkmıştı. Bir gün çırağına şöyle dedi:“Git biraz tuz al gel.” Hayatındaki her şeyden mutsuz olan çırak döndüğünde ekledi:Usta: “Şimdi bir avuç tuz al ve bir bardak suya atıp iç.”Çırak, yaşlı adamın söylediğini yaptı ama içer içmez ağzındakileri tükürmeye başladı.Usta “Tadı nasıl?“ diye sordu. Çırak, “Acı” dedi. Usta gülerek çırağını kolundan tuttu ve dışarıya çıkardı. Sessizce az ilerdeki gölün kıyısına götürdü ve çırağına bu kez de şöyle dedi:“Şimdi de göle bir avuç tuz at ve gölden su iç bakalım.” Söyleneni yapan çırak ağzının kenarından akan suyu koluyla silerken usta aynı soruyu sordu. “Tadı nasıl?”Çırak “Ferahlatıcı” dedi. Daralmış kalbini bir göl gibi genişlet. Bir bardak kadar olan kalbini büyüt ve çevrendeki her şeyden şikayet etmeyi bırak.
Kalplerimizin göl gibi genişleyeceği bir hafta olsun. Sevgi ve ışıltınızla kalın.