Dünya kadınlar gününde çok özel bir kalp göçtü bu dünyadan. O muhteşem bir cesur yürekti. Herkeseilhamveren, güç veren, savaşçı birkadındı. O umudun ve cesaretin adıydı.
Muhteşem bir anne, iyi bir kız evlattı. Dosttu, arkadaştı, kardeşti. İçinde binlerce fırtına koparken bile sakinliğini korudu, kocaman kalbini açtı.
10 yıldır kansere meydan okuyordu. Onu tanıyan herkese, yaşama tutkuyla bağlanmayı öğretti. Binlerce kadını cesaretlendirdi. Kırmızı rujunu hiç eksik etmedi dudağından. Pembe kurdelasıyla gittiği her yerde ip atladı, örnek oldu kadınlara. Kadınların ağrılarını dindirebilmek için araştırmalar yaptı, markasını yarattı. Videolar çekti, "kanser korksun kadından" diyerek güç verdi, umut oldu. Mücadelesini son nefesine kadar bırakmadı.
Kasım sonuydu, sürpriz yapıp hastane ziyaretine gitmiştim. Yorgundu, "gücüm azaldı" demişti. "Vazgeçemezsin" dedim. "Sen herkese yol gösterensin, bırakamazsın" dedim. "Bitti, sona geliyorum" dedi. İtiraz ettim, " sen neler başardın" dedim. Öleceğine hiç inanmadım.
8 Mart’ta o çok önem verdiği günde, tanıştığımız günde aramızdan ayrıldı. Geride bizlere yüreğimizde koca bir boşluk bıraktı. Melek yüzlü, melek kalpli kadın; umut olduğun kadınlar, hayatlarına dokunduğun herkes, hiçbirimiz seni unutmayacağız. Seninle gurur duyuyoruz.
Yeşim’in de içinde bulunduğu, büyük bir heyecanla yarattığı Radika-Aromaterapi markasından bahsetmek istiyorum size. Diyorlar ki; Sağlık, en kıymetli hazinemiz…
Bize karşılıksız olarak hediye edilen bu hazine, hayatın kirli ve zorlu yollarında büyük zararlar görüyor. Eksiliyor, kayboluyor, azalıyor.
Peki başımıza gelen hastalıkların hepsi kader midir? Bizim hiç mi hatamız yok? Radika bu sorulara cevap ararken dünyaya geldi.Arınmaya çalışırken aslında daha çok kirlendiğimizi, teknolojinin armağanı olarak gördüğümüz kozmetiklerle güzellik ararken güzelliği kaybettiğimizi gördük. İçimiz açılsın diye kokladıklarımızda, sağlık olsun diye tenimize sürdüklerimizde zehirle tanıştık. Biliyoruz ki, başımıza gelen hastalıkların birçoğuna aslında kapıyı bizler açıyoruz. Oysa sağlığın kaynağının doğada olduğunu görmek çok kolay. Çünkü aslında biliyoruz. Çünkü büyüklerimiz bizlere bu kıymetli ve kadim sırları verdi. Biz unuttuk.
Radika ile şimdi unuttuklarımızı yeniden hatırlıyoruz.
Kimyasallarla, ağır metallerle, koruyucularla kirletilmemiş temizleyicileri, yağları, şifa dağıtan kokuları yeniden hayatımıza taşıyoruz.
İyilikle dolu bir bitki: Radika
Meğer ne değerli bir bitkiymiş, çocukluğumuzda üfleyip, tüylerinin uçuşmasını keyifle seyrettiğimiz karahindiba, saçratku ya da az bilinen adıyla radika…
Meğer hücrelerinde taşıdığı bileşikler nasıl da sağlık kaynağıymış.İşte biz de kıymetini bilmediğimiz ama çok kıymetli, varlığını unuttuğumuz ama bizi var edecek güce sahip olan bu bitkiyi kendimize isim olarak seçtik. Dileğimiz, doğaya ve saflığa dönerken yürüdüğümüz yolda bize rehberlik etmesi...
Biz kimiz? Bizler, kimimiz kanserle savaşmış ve kazanmış, kimimiz yavrusu ateşlendiğinde başında sabahlamış, kimimiz iş dünyasının telaşesinde kendini unutmuş, kimimiz dev gibi hastaneleri yönetmiş, ama hepimiz Pembe İzler Kadın Kanserleri Derneği’nde kansere karşı durmuş kadınlarız. Bizler kanserle tanışan kadınlara destek olmak, erken teşhisin önemini anlatmak için çabalarken, "Acaba kanser olmamak için neler yapmak lazım” diye soran kadınlarız. Bizler başımıza gelen hastalıkları sadece kader olarak görmek yerine, sağlığımızı korumak için yapabileceklerimizi keşfetmeye odaklanmış kadınlarız.”
Daha fazla bilgi için www.radikaaromaterapi.com sayfasını ziyaret edebilirsiniz.
KADIN ERKEK DEĞİL, İNSAN OLMAK BU KADAR MI ZOR?
Bir dünya kadınlar gününü daha bitirdik. Yine o gün herkes kadına saygı duyan, kadınlara methiyeler düzen kahramanlar oldu. Aynı gün işlenen kadın cinayetleri yine arada kaynadı. Ben 2001 yılından beri VDAY aktivistiyim…Ben yoruldum, ama yorulmadılar, vazgeçmediler. Biz kadınlar için söylemler yaparken beylere dedik ki;
“Gelin bu devrimi beraber yapalım”. Mesela artık benim mini eteğime karışma, kendine hakim olmayı öğren, kadınlara baskı, şiddet ve dayağı kaldır. Gel, kadını kesip biçmeyi,namus kelimesinin altına sığınmayı bir halt zannedenleri beraber cezalandıralım, yataklarında güvenle yatmalarını beraber sağlayalım.
Afganistan'da dondurma yemelerini, Afrika ve Asya'da sünnete zorlanmamalarını, Ürdün'de rahat rahat flört edebilmelerini, Suudi Arabistan'da otomobil kullanabilmelerini, Svaziland’da pantolon giymelerini, oyuncakla oynayacak yaştayken seks için satılmamalarını GELİN birlikte başaralım.
Türkiye'de gözü dönmüş yaratıklara mini etek giymenin tecavüze neden olmadığını, suç olmadığını, boşanmak isteyen kadınların bu haklarını kullanabilmelerini, kız çocuklarının okuma hakkının ellerinden alınarak küçük yaşlarda evliliğe zorlanmamalarını,çalışan kadına fahişe gözüyle bakılmamasını,bir kaç santimlik organları ellerinde gezen adamların kadına açlıklarının engellenmesini ve bu konularda yasaların yaptırımcı olmasını,parklarda saldırıya uğrayacağız korkusundan uzak yürüyüşe çıkabilmelerini, seksten zevk almalarını, vücutlarını sevme şansına sahip olmalarını, ülke yönetimine katılım fırsatının sağlamayı GELİN beraber başaralım… Dedik, dedik, dedik…
“Bu beden bize ait, siz bizim bedenimize karar veremezsiniz”
Ve sorduk; 'Bugün hala 200 milyon kadın demografik olarak yok sayılıyor, buna hakkınız var mı?
Yaklaşık 6.000.000 kadın hala fuhuşa zorlanıyor, onların bedenleri üzerinden maddi kazanç elde ediliyor, o para sizin elinizin, vicdanınızın kiri değil mi?
Her üç kadından biri dayak yiyor ve bu yolla cinsel ilişkiye zorlanıyor, sizin erkekliğiniz böyle mi ispatlanıyor?
Dinsel veya kültürel nedenlerle 2 milyondan fazla kız çocuğunun cinsel organı zarar görüyor, sizin canınız yanmıyor mu?
Altını çizdik. “Biz mal değiliz, sizin gibi yaşamak bizim de hakkımız...
Biz sokaklarda rahat yürümek istiyoruz, bizden bu hakkımızı alamazsınız…
Bizimde cinsel ihtiyacımız var, sadece kendinizi düşünüp sonra bize sırtınızı dönemezsiniz…
Bizim de okumak hakkımız, çocuk yaşta evlendirilip sırtından sopayı karnından sıpayı eksik etmeyeceksin diyemez kimse” …
Susmayalım “Belki çok yakınınızda biri şiddete uğruyor ama ses çıkartamıyor, çünkü ona ses çıkartmak öğretilmedi, çünkü hep susmak öğretildi. Hep "Kol kırılır yen içinde kalır” dendi. Hep kocalarının yanında kalmak, erkeği dinlemek öğretildi. Bize susmayı değil konuşmayı öğretin” dedik.
Hep altını çizdik; “Sizin arkanızda değil yanınızda omuz omuza yürümeyi öğretin, bize kadın olmayı yasaklamayın. Gelin KADIN-ERKEK olmayı bırakalım, İNSAN olmak NE DEMEK öğrenelim…
Olsun biz bir dünya kadınlar gününü yine hep beraber kutladık.
İNSANI DÜZELTTİĞİMİZ ZAMAN DÜNYA ZATEN DÜZELİR
Adam, bir haftanın yorgunluğundan sonra pazar sabahı kalktığında, bütün haftanın yorgunluğunu çıkarmak için eline gazetesini alır ve bütün gün miskinlik yapıp evde oturacağını düşünür. Tam bunları aklından geçirirken, oğlu koşarak gelir ve sinemaya ne zaman gideceklerini sorar. Baba oğluna söz vermiştir ancak o gün hiç dışarıya çıkmak istemediğinden bir bahane uydurması gerekmektedir. Sonra gazetenin promosyon olarak dağıttığı dünya haritası gözüne ilişir. Önce dünya haritasını küçük parçalara ayırır ve oğluna; “Eğer bu haritayı düzeltebilirsen, seni sinemaya götüreceğim” der ve sonra düşünür; “Oh be, kurtuldum. En iyi coğrafya profesörünü bile getirsen bu haritayı akşama kadar düzeltemez”. Aradan on dakika geçtikten sonra oğlu babasının yanına koşarak gelir ve baba haritayı düzelttim artık sinemaya gidebiliriz der. Adam önce inanamaz ve görmek ister. Gördüğünde de hayretler içinde çocuğuna bunu nasıl yaptığını sorar. Çocuk cevap verir, “Bana verdiğin haritanın arkasında bir insan vardı insanı düzelttiğim zaman dünya kendiliğinden düzelmişti.”
EVET SANAT KESİNLİKLE İYİLEŞTİRİR
“Çünkü ne de olsa her yol Roma’ya çıkar, her kaybeden de mutlaka aşkı arar.”
Çiçek Dilligil, Kubilay Penbeklioğlu, Melek Şahin, Dilara Mücaviroğlu ve Burak Uyanık’ı buluşturan “Roma’da Bir Cinayet” oyunu 10 Mart Cuma günü Profilo Kültür Merkezi’nde prömiyer yaptı. Elçin Gürler’in yazıp Kubilay Penbeklioğlu’nun yönettiği oyun, Mi Entertainment ve Nova Oyun Yapım imzası ile seyirci ile buluşturuluyor.Müziklerini Orhan Enes Kuzu, dekor tasarımını Selin Ölçen, Işık Tasarımını Kaan Eman, afiştasarımını Galip Aksular üstlenirken; projenin Genel Sanat Yönetmenliği Mutlu İgdi’ye ait.
Aşkın şehri Roma’da muhteşem olması gereken bir gün hiç de beklenildiği gibi gitmez. Sonu kestirilemeyen bu muhteşem gün, herkesin sırlarının bir bir ortaya döküldüğü unutulmaz bir sona şahitlik edecektir. Bu sonda birinin değil hepsinin parmağı vardır. Hepsi bir o kadar kazanan, bir o kadar kaybedendir. Tıpkı hayat gibi!
“Roma’da Bir Cinayet” dinmeyen temposuyla seyirciye “acaba” sorusunu ağzı kulaklarında sorduran bir oyun… Oyun seyircileri Roma Konsolosluğunda ilginç bir evliliğe ve bir boşanma avukatının gözünden ilginç bir içsel hesaplaşmaya götürüyor. Gerçekten her evlilik bir cinayet midir ya da hiçbir ilişki de yalan yok mudur? Aşk her şeyden üstün gelebilir mi bu çağda?
Kesinlikle izlemenizi tavsiye ediyorum. Ben oyunun genel provasını izledim. Çok keyifli bir ekip. Kubilay rejide harika dokunuşlar yapmış. Projenin sanat yönetmeni aynı zamanda prodüksiyonun ortaklarından Mutlu İğdi çocukluk arkadaşım. Onun tiyatro ve yerli sinema sevdasını, saygısını en iyi bilenlerdenim. Kuzenim diye söylemiyorum ama Çiçek Dilligil’de her zaman olduğu gibi yine sahneye çok yakışmış. Buradan bütün ekibi kucaklıyor ve onları takipte kalın, izleyin, izlettirin diyorum.
ATOMİK ALIŞKANLIKLAR
Bu hafta harika bir kitap önerim var.
James Clear tarafından yazılmış olan “Atomik alışkanlıklar” “Küçük değişiklikler, büyük sonuçlar” getirir diyor. Alışkanlıklardan kurtulup iyi alışkanlıklar edinmek için kolay ve etkisi kanıtlanmış bir yöntem sunuyor bize.
Atomik alışkanlıklar Size alışkanlıklarınızdan zarar değil, fayda göreceğiniz şekilde hayatınızı yeniden tasarlamayı öğretecek.
Hedefleriniz ne olursa olsun, Atomik alışkanlıklar Size her geçen gün %1 daha iyiye gitmeniz için etkisi kanıtlanmış bir çerçeve sunuyor.
Şimdi arkanıza yaslanın, alışkanlıkları şekillendirme konusunda dünyanın önde gelen uzmanlarından biri olan jamesclear’dan, iyi alışkanlıklar edinirken kötü alışkanlıklardan kurtulmanın yollarını öğreneceğiz.
Clear, karmaşık konuları günlük yaşamda ve iş hayatında kolayca uygulanabilecek basit davranışlara indirgeme konusundaki başarısıyla tanınmış bir isim. Atomik alışkanlıklar kitabında, iyi alışkanlıkları kaçınılmaz, kötü alışkanlıkları ise imkânsız hale getirmek için kolaylıklar sunuyor. Bu kitapta rutininiz bozulduğunda bile yeni alışkanlıklar için nasıl zaman yaratacağınızı, motivasyon eksikliği ve iradesizliğin üstesinden gelmeyi, ortamınızı başarıya ulaşmanızı kolaylaştıracak şekilde tasarlamayı, yoldan çıktığınız zaman kendinizi nasıl toparlayacağınızı ve çok daha fazlasını öğretiyor. Atomik alışkanlıklar kitabı bir yandan ilerlemeye ve başarıya bakış açınızı değiştirirken bir yandan da alışkanlıklarınızı değiştirmek için ihtiyacınız olan araç ve stratejileri sunan son derece pratik ve faydalı bir kitap. Bize daha az şeye odaklanıp daha fazla başarı elde etmemiz için alışkanlık yaratma konusundaki temel bilgilerin özünü sunuyor.”
“ Atomik alışkanlıklar ’da jamesclear bize motivasyon eksikliğinin üstesinden nasıl geleceğimizi, ortamımızı başarıyı artıracak şekilde nasıl düzenleyeceğimizi ve nasıl yeni (ve daha iyi) alışkanlıklar edineceğimizi öğretiyor.” Keyifli okumalar size.