Birçok kez okumuştum ve uzmanlardan dinlemiştim. Yapılan araştırmalara göre, ölümcül ve bulaşıcı hastalığa yakalananlar, yaşamdan intikam almak ya da ‘Ben ölüyorum, siz neden yaşıyorsunuz?’ der gibi, bilerek var olan ölümcül hastalığını acımasızca başka insanlara bulaştırırmış.
Sizlerde tanık olmuşsunuzdur. Yapılan sokak röportajlarında, cinsel yolla bulaşan hastalıklar için birçok erkek önlem almak yerine, ‘Bana bir şey olmaz.’ mantığını taşıdığı görülmüştür. Yeter ki beş dakika o zevki yaşasın…
Bu bir hastalıktır.  Asla cesaret ya da gözü karalılık değildir. Şimdi paranoya hastalığının belirtilerine bakalım. Kısaca, özet olarak.
Paranoya; Başkalarının davranışlarını kötü niyetli şeklinde yorumlayıp, devamlı olarak güvensizlik ve kuşku duyma halidir. Yeterli bir temele dayanmaksızın, başkalarının kendisini sömürdüğünden, aldattığından ya da kendisine zarar verdiğinden kuşkulanır. Söylediklerinin kendisine karşı, kötü niyetle kullanılacağından yersiz yere korktuğundan dolayı sır vermek istemez. 
Devamlı kin tutar. Haksızlıkları, görmezden gelinmeyi ya da onur kırıcı davranışları affetmez. 
Başkalarınca hissedilmeyen ama kendisince algılanan, karakterine ya da saygınlığına saldırıldığı seklinde bir yargıya vararak, öfke ya da karşı saldırı ile birden tepki gösterir. Haksız yere eşinin, arkadaşının sadakatsizliğiyle ilgili kuşkulara kapılır. Kendi yaptıkları yanlışlıklarda bile kendilerini suçsuz görüp, başkalarını suçlarlar. Farz ettikleri tehditlere karsı yasal yollara başvurabilirler.
Tüm bu belirtiler çok tanıdık değil mi bizlere? 
Geçtiğimiz günlerde Türkiye’yi bir uçağa benzeten Burhan Kuzu, “Son operasyon pilota saldırıdır. Ey insanlıktan nasibini almamış vicdansızlar! Unutmayın ki hepimiz, pilotuna saldırdığınız o uçaktayız” ifadesini kullandı. Burada kastedilen, insanlıktan nasibini almamış kişiler, olayların, gidişatın, aciliyetin ve vahimliğin farkında olanlardır. 
Çünkü pilot hastadır. Pilot artık idare yeteneğini yitirmiştir. Çünkü uçağın yakıtı tüketilmiştir. Çünkü uçağın pilotu, intihar uçuşuna geçmiştir. 
Halen, ısrarla uçakta kalmaya devam eden ve pilotuna sarılan bu insanlar da gerçeği bal gibi görebilse de, tıpkı; ‘Bana bir şey olmaz.’ mantığında ki adamlar gibi naçar kalmışlardır.  Çünkü beraber çıkmışlardır bu tehlikeli intihar uçuşuna. 
Hani biz söz vardır, ‘ya herro ya merro’ bu sözü söylerken kişi,  ya batarım ya çıkarım demek istemektedir. İşte tam da böyle…
Kurgulanmış bir senaryoyla algı yönetimi oluşturmak. 
İç düşmanlar dış düşmanlar.  Hainler, paralel dörtgenler, üçgenler… O dedi yok bu dedi, o yalan söylüyor, doğrusu bu. Yok, yok, en doğrusu bu. 
Yetmedi, din, Allah. Gene yetmedi günah, sevap. Yetmedi; dua-beddua… 
Ülkem bir intihar uçuşundadır. Belli ki bu uçak düşecek. Hem de uçağı pilotu düşürecek. Hani derler ya, ‘Denize düşen yılana sarılır.’ İşte aynı yola çıkan ve beraber yürüyenlerde yılanına sarılmış, öylece yola devam ettiklerini sanmakta. Çünkü başka çareleri yoktur. Ya batacaklardır ya çıkacaklardır. Yani, ya herro ya merro…
Nazım Hikmet- Türk Milletini Yok Edemezler. 1954 Budapeşte Radyosu
Şimdi bir kez daha, hem de dikkatlice dinlemenin zamanıdır.