Devletler Milletler hafif muharebesi; insan tabakalarının daha şiddetli olan muharebe/harp ve savaşına mevkî ve yerini bırakıyor.

Bu bir bakıma şu demektir:

Dünyayı müsbet menfî/olumlu olumsuz, sayısız, çeşitli cereyan ve akımlar sarmış sarıyor.

Bir milletin içinden çıkmakla beraber, kısa zamanda dünyanın malı oluyor. Benimseniliyor. Sahipleniliyor. Kısa zamanda müsbetse müsbet, menfiyse menfî etkisi dünyayı kuşatıyor. Bir anda herkese mal oluyor.

Az veya çok bu iki akımın mücadelesi, var oluş çabası; iki şahsı manevî/manevî şahıs olarak zamanımızda çekişmesini, sürtüşmesini sürdürüyor.

Tabii ki sonuçta Hak galebe ediyor. Eder ve edecek. Bâtılın/yanlışın, eğrinin ve çirkinin üstünü örtüyor. Örter ve örtecek şüphesiz.

*

İnsanın başı ihtiyar. Çünkü dünya kurulalı beri başından beş devir geçmiştir. İnsan bu güne, beş yaşama/safha ve evden geçerek gelmiştir.

Birincisi: "Vahşet ve Bedeviyet Devri"dir ki, insanların yalnız ve ilkel bir hayat tarzı yaşadığı zamanlardır. Dinlerin ve hükümetlerin insana değer veren esasların benimsenmesiyle, bu devir son bulmuştur.

Bu devrede kuvvetli olan haklıydı. Kuvvet hakta deği; hak kuvvette idi. İnsanlar haklı olduğu için kuvvetli değil; kuvvetli oldukları için haklı sayıyorlardı kendilerini.

İkincisi: "Memlûkiyet/Kölelik Devri"dir ki, bazı zeki ve kuvvetli insanlar, bir kısım insanı kul ve köle edinip, hayvan muamelesine tâbi tutmuştur.

Bu devir insanları göçebe olmuşlar. Aynı zamanda toprağa da bağlanmışlar. Hatta şehir hayatına bile geçmiştirler. Kölelik durumları, daha çok savaşların bir sonucuydu. İsyanlar ederek kurtuluş yolunu açmaya çalışıyorlardı.

Üçüncüsü: "Esirlik/Esaret/Kölelik Devri"dir ki, bu devirde köleler de uyandılar. Gayrete geldiler. O devri esir devrine çevirdiler. Yeni memlûkiyetten kurtuldular. Fakat "El-hükmü li'l-galib."/Hüküm kuvvetli olanındır; ilke, düstur ve prensibiyle, yine insanların kuvvetlileri; zayıflarına esir/tutsak muamele ve işlemi yapar oldular.

Feodalite/toprak ağalığı düzeni bu devrin belirleyici özelliğidir.

Dördüncüsü: "Ecîr/ücretlilik Devri"dir ki, Fransız ihtilâliyle ortaya çıkmıştır. Bu devirde zenginler; fakir halkı ücret karşılığında çalıştırmıştır. Sermaye sahipleri; işçileri düşük ücretlerle çalıştırmışlardır.

Suistimalât/istismar o dereceye vardı ki, bir sermayedar/kapitalist kendi yerinde oturur; bankalar vasıtasiyle bir günde milyarlar kazanırdı.

Zavallı bir işçi ise sabahtan akşama kadar mesalâ yer altı mâdenlerinde çalışır. Ancak ölmeyecek derecesinde çok az bir ücret kazanırdı.

Bu hâl dehşetli bir kin ve nefrete yol açtı. Düşmanlık duygularını uyandırdı. Halk, patronlara isyan etti. Sosyalistlik ve Bolşeviklik suretinde önce Rusya'yı alt üst etti.

Birinci Dünya Savaşından yararlandılar. Her yerde kök saldılar. Bu Bolşevizm perdesi altındaki halk isyanı; sermaye sahiplerine karşı bir kin ve onları aşağı görme fikri verdi.

Büyüklere ve ileri gelenlere ait şerefli her şeyi kırıp geçirmeleri için onları cesaretlendirdi.

Fakat insan esirliği/esareti ve tutsaklığı parçaladığı gibi, ecirliği/ücretli oluşu da parçalamıştır.

Zaten insan; hiçbir devirde esirlik/kölelik istemedi. Bunu hep kanıyla parçaladı.

Evet bu devir ecîr/ücretli çalışma/işçi olma devridir. Başlamıştır ama geçmek üzeredir. Gerçi şimdi onun yükünü çekiyor. Fakat zamanla insan; onu da parçalayarak son devrin kapısına dayanacaktır. Nitekim dayanmıştır.

Beşincisi: "Malikiyet ve Serbestiyet Devri" dir ki, insanlığın son devridir. İnsanın sırf mülk sahibi olması demek değildir. İnsanı sadece girişimci bir duruma getirmiş olmakla kalmıyor. İnsanla ilgili, maddî-manevî her alanda, insanı hür ve serbest kılıyor.

*

Geçirdi insanoğlu şimdiye kadar tam beş devir

Görmek istersen tarih sayfalarını durma çevir

Almak istersen geçmişten durmadan ibret dolu haber

Olmasın mazi istikbal ikilisiyle beraber

Çünkü mazi istikbalin aynasıdır her zaman

Sakın olma cahil bundan verme gaflete aman

Ne günler geçirdi insan bu güne erişmek için

Hâlâ bu kavga hâlâ bu aymazlık bilmem ki niçin