Borçlanarak Kaynak Yaratma

Abone Ol

Devlet bünyesinde bulunan bir çok bankamız özelleştirilebilmek amacıyla ciddi yatırımlar yapmış, yeni düzenlemeler ve projeler geliştirmesine rağmen özelleşme ortamı bulamamıştır.
Bunun birinci sebebi yaklaşık bir buçuk yıldır, Dünya’nın ekonomik kriz içerisinde olmasıdır. İkinci sebep ise, özellikle batılı yatırımcıların yatırımlarını yaparken izledikleri bir yol olan aynı ülkenin kaynaklarına “borçlanma” politikasıdır. Yabancı yatırımcıların Türkiye’deki enflasyon artışına bağlı olarak, faiz oranlarındaki artış sebebiyle uygun maliyetlerle borçlanamamaları da yatırım yapılamamasının önemli faktörlerindendir.
Kapitalist düzende sermayenin geçici süreyle yer değiştirmesi, yani şirketlerin “borçlanarak kaynak yaratma” politikaları, kapitalist sistemin önerdiği ve benimsediği temel büyüme ve kurumsallaşma adımıdır. Bu adımın, özellikle kurumsallaşma adına bir çok faydası bulunmaktadır. Bu sayede şirketler, borçlandıkları kurumlara karşı sorumluluklarını yerine getirebilmek ve onları memnun edebilmek için uluslararası genel kabul görmüş standartların tamamını uygulamaya kendilerini zorunlu hissederler. Yine bu sayede kurumsallaşma adımlarını atarken devlet nazarında, vergi açısından sistemin içine çekilerek sosyal sorumluluklarının büyük bir parçasını da yerine getirmiş olurlar. Bu sayede kurumların, daha kısa sürede büyüme sağlayarak ve yatırım yaparak yine daha kısa sürede istihdamı, gelirlerini ve kârlılıklarını arttırmaları mümkün olacaktır.
Bu arada borçlanılan rakamın iyi yönetilebilmesi çok önemlidir. Keza Yeni Türk Ticaret Kanunu’nun çok sert olduğunu söyleyebiliriz. Yapılan ölçümler neticesinde şirketinin iyi yönetilmediğini tespit eden şirket sahipleri, ilgili yönetim kurulu üyelerini hemen istifaya çağırması da bunun en önemli göstergesidır. Söz konusu yönetimler, kurallara uymayan yönetim kurulu üyelerine para ve hapis cezası da vererek, şirketler için kârlılığın ciddiyetini anlatmak istemişlerdir.
-----------------------------------------------------------------------------
Bugünlerde yayın organlarında en çok konuşulan konuların başında 28 Şubat darbesi geliyor.  Darbe harekâtlarının tamamında yukarıda da bahsettiğimiz sermayenin el değiştirmesi asıl ve temel konudur. Söz konusu sermaye değişimi için ise uygulanan yol eğer tek tip bürokrat yaratmak veya tek tip asker yaratmaksa, bu Türkiye gerçeğine de aykırıdır. Bu güzel karışımı yani ebruliyi tek renk yapmak, her dinden, ırktan, mezhepten insanın yüzyıllar boyu uyum ile barış içinde yaşamış bir Türkiye’ye uygun mudur? Bu aynı zamanda, dünyanın gıpta ettiği ve taklit etmeye çalıştığı farklılığımızı yok etmek değil midir?
Bu soruların cevapları düşünüldüğünde, darbelerin bizi biraz daha sınıflara ayırıp, biraz daha renksizleştiği sonucuna varmak ise kaçınılmaz görünüyor.