Çözüm süreci içinde devletin hoşgörüsünden yararlanarak hazırlıklarını yapmış olan Bölücü Teröristler,  15 Temmuz 2015’te  KCK Eş Başkanı Bese Hozat tarafından yayınlanan  “devrimci halk savaşı” yazısıyla yeni bir süreci başlattıklarını resmen ifade etmişlerdi.

Seçime ilk defa katılan HDP’nin Haziran 2015 seçimlerinde aldığı %13,1 oy oranı ve meclise gönderdikleri 80 milletvekiline rağmen Bölücü Terör azmış, büyük bir hayal içinde topraklarımızın bazı bölgelerinde egemenlik alanları tesis etmek amacıyla “öz yönetim” ilan ederek yeni bir sayfa açmışlardı. Şiddetini arttıran terör olayları ülke geneline yayıldı. Hain saldırıların büyükşehirlere de sıçrayarak sivilleri hedef alması sonucunda son dönemde terörün bilançosu oldukça ağır oldu.  Örgütüne yönelik operasyonlarda 10.000’e yakın terörist öldürüldü. Sivil ve asker şehit sayımız bini aştı.

Ülkemizde 33 yıldır devam edegelen terörün bitirilememesi  hakkında değişik görüş ve düşünceler olsa da genel değerlendirme yapacak olursak içerde oluşan hoşnutsuzlukların istismarı ve bulunduğumuz coğrafya ve ülkemiz üzerinde dış güçlerin çıkar hesapları ve teröre destekleri göz ardı edilemez.

Ülkemiz, Avrupa, Asya ve Afrika kıtalarının birleştiği noktada bir köprü durumundaki konumu, dünya güç dengesini etkileyebilecek sürekli ve çok yönlü çıkar ve güç çatışmalarına sahne olan Ortadoğu’daki enrji kaynaklarına yakınlığı ve Orta Asya’daki Türk devletleri ile entegre olabilme avantajı nedeniyle önemli bir jeopolitik ve jeostratejik konuma sahiptir.

Türkiye’deki terörizmin dış sebepleri, genel ifadeyle;  “ehl-i İslam ve gayri Müslimlerin kavgası” olarak tanımlanan “şark meselesi” ve ülkemizin “jeopolitik-jeostratejik” konumu olduğu belirtilmektedir. Dış güçlerin nihai amacı, kendi kürsel egemenliğini tesis amacıyla, muhtemel rakiplerin önünü kesmek, enerji kaynaklarının ve dağıtım hatlarının kontrolunu sağlamak, Türkiye ile Asya’nın bağını kesmek ve İsrail’e müttefik bir tampon devlet kurabilmektir.

Elbette terör örgütleri dış desteksiz yaşayamazlar. Ancak, terörün beslendiği ortam, ülke içi sorunlardır. Dolayısıyla bünyeniz zayıfsa, terörizmi silâh olarak kullanan odaklar amaçlarına ulaşabilirler. Türkiye’de karşılaşılan terör; bir güvenlik sorunu olmanın çok ötesinde, toplumsal yapıda; siyasal kültürde, kamu yönetiminde, eğitimde ve ekonomik yapıda derin kökleri bulunan bir toplumsal bunalımdır denilebilir. Kaynakları da; ekonomik, siyasal ve yönetime ilişkin, sosyo-kültürel, eğitim sisteminden kaynaklanan ve psikolojik olmak üzere beş ana başlık altında kategorize edilebilir.

Fransız Polemoloji (savaş ve silahlı çatışmaları inceleyen bilim dalı) Enstitüsü'nün 1973 yılında yayınladığı bir araştırmada Gaston Bouthol, terörist hareketin amacını şöyle tespit etmektedir: "Terörist hareket, ilk amaç ve sonuç olarak kaygı ve korku dalgaları salmaya yöneliktir. Terör, korku psikozu yayarken öznelerinde de bir güçlülük ve gurur duygusu uyandırır. Çünkü onlar artık yaşam ve ölüm kararını ellerinde tutmaktadırlar." Terörizmde, fiziksel zarardan çok, hedef kitlede psikolojik etki yaratmak daha önemlidir. Bu sebeple teröristler, kamuoyunu etkilemek için gelişmiş iletişim teknolojisini, en çok da medyayı amaçlarına ulaşmada vasıta olarak görürler.

İçerdeki sorunların çözümü bizim halletmemiz gereken bir konudur. Dış destek ise düşmanların azaltılıp, dostların çoğaltılmasıyla bir nebze çözülebilir. Kalanı, uluslararası diplomasi, pazarlık ve çıkar ilişkileriyle çözümlenmelidir.