Bize Verilmiş Değerli Bir Tembih Daha...
Sağlık Bakanlığı bu konuda ciddi adımlar atıyor, tedbirler alıyor.
Sağlık Bakanlığının sigara kullanımına dair verdiği bilgileri geçmiş uyıllar ile karşılaştırarak inceleyelim.
2003 yılında halkın % 32’si sigara kullanıyormuş, 2012 yılında sigara kullanım oranı % 23’e düşmüş.
2012 yılındaki bu oran; erkeklerde % 37 iken kadınlarda % 10’muş.
Erkekler sigaraya daha fazla ihtiyaç duymuş görünüyor.
Tabii bu arada 2003 yılında ülke nufüsü 70 milyon iken, 2013 yılında 77 milyon olduğunu da göz önünde bulunduralım.
Kaba bir hesapla 4,5 milyon insan sigara kullanımını azaltmış.
TÜİK’te, sigara içenlerin yaş haderini ve sigaraya başlama yaşlarını açıkladı.
Buna göre; 15 ila 24 yaş arasındaki gençlerin % 14’ü sigara içiyor.
Genç erkeklerde bu oran % 24, genç kadınlarda ise % 5.
TÜİK, malesef bir başka acı ve kaygı verici durumu daha açıkladı.
Sigara içenlerin %20’si sigara içmeye 10 ile 14 yaş arasında başlıyor.
%50’si 15 ile 19 yaş arasında, %30’u ise 20 yaşından sonra sigaraya başlıyor.
Yine kaba bir hesapla 3,5 milyon çocuk sigara içicimiz var.
Sigara içme yüzdesi azalmış, birde sigara tüketim miktarlarına bakalım.
1990 yılında 74 milyar adet sigara tüketilmiş.
2000 yılında 112 milyar adet, 2013 yılında 92 milyar adet sigara yurtiçine satılmış yani Türkiye’de tüketilmiş.
2013 yılında satılan 92 milyar adet sigaranın bedeli sadece 1 yılda 33 milyar TL’dir.
Son 10 yıla baktığımızda ise bu rakam 206 milyar TL’dir.
Türkiye’de sigara “Tekel” markası altında üretilip satılmaktaydı.
Tekel içki bölümü 2004 yılında, sigara bölümü ise 2005 yılında özelleştirildi.
Ve ardından 2 defa daha el değiştirdi.
Artık sigara üretimi yabancı sermayenin elinde.
Böylece 1 yılda 33 milyar TL’lik ekonomik hacimin kullanım insiyatifi de yurtiçinden, yurtdışına kaçmış oldu.
Özelleştirmelerden hemen önce 2003 yılında sigara imalatı %42 yerli tütünden imal ediliyordu.
2013 yılında sadece %15’i yerli tütünden üretiliyor.
Tütün’ün büyük kısmı ithal ediliyor. Tütün eken çifçilerimiz, artık tütün ekemiyor ve işsiz.
Özet ile;
Sigara miktarındaki artışa mı? Gençlerin erken yaşta sigaraya başlamasına mı? Yoksa, tütün eken çifçimizin işsiz kalmasına mı üzülelim?
Malesef ülke olarak üretimdeki kaybımız her alanda devam ediyor.
Üretim toplumundan, komisyoncu topluma dönüştürülüyoruz.
Ülke varlıklarımız her geçen gün zayıflıyor.
Dünya’da zengin ve fakir arasındaki gep, boşluk her geçen gün biraz daha artıyor.
Yaşamımız, madde, varlık üzerine kurulmuşken, bu şartlarda çekeceğimiz zorlukları bir düşünün.
Dünya yaşamının doğasında hoşgörü, incelik, beceri ve iyi ilişki vardır.
Bunlardır hayatı değerli kılan.
Olması gereken hayatı, son günümüze kadar değerini kaybetmeden yaşamak ise; günümüz koşullarında malesef imkansız...
Zengin- fakir, güzel-çirkin, akıllı-aptal, o partili-bu partili, o mezhepli-bu mezhepli, o kökenli-bu kökenli bölünmeleri ile birlikte hırs ve çaba arttı.
Kuralı olmayan bir savaşın içinde bulduk kendimizi.
Bu da insanın değerini yitirmesini ve doğasını kaybetmesini sağlıyor.
Fakat günün sonunda zenginde ölür fakirde, aptalda ölür zekide.
İnsana kalan ise; madde için savaş ile birlikte, değerini yitirmiş olarak ahiret sorgusuna çekilmektir.
Mustafa Kemal Atatürk’ün şu vecizesi onun ne kadar ileri görüşlü ve maneviyatının güçlü olduğunu bizlere bir kez daha gösteriyor.
“Yurtta Sulh, Cihanda Sulh”
Bu vecize; Vatan sınırlarını net olarak belirlerken, kendi topraklarını koruyan, bölünmeye asla müsade etmeyen, aynı zamanda ülke topraklarının yeterli olduğunu, toprak yani maddi doyumsuzluğa, hırsa kapılmamızı tembihleyen bir ifadedir.