TV-Haberleri’nde hem izliyor ve hem de dinliyoruz. Sayın Başbakan, vatandaşlık bahsinde özetle şöyle buyurmaktaydılar: (Çerkez’i, Pomak’ı, Laz’ı, Roman’ı, Yahudi’si, Hıristiyan’ı ile Türk milleti mensubudur vs.) Sayın Başbakanımızdan bir hususu şayet lütfederlerse öğrenmek istiyoruz. Zira, biz Ermenilerce son derece önemlidir ve şu hususu öğrenmek istiyoruz: (Adına (Hıristiyan) deyip geçtiğimiz nasıl bir kavimdir?.. Öyle bir kavim var mıdır?.. Şayet var da bizler bilmiyorsak, lütfen bizlere açıklayın da sayenizde öğrenelim!... Meselâ: “Rumlar, Ermeniler, Süryaniler vs.” bütün bu kavimlerin hepsi de “Hıristiyanlık Dinine mensuptur.” Peki, o zaman o ırki adı verilmeyen “Hıristiyan” hangi kavim olmaktadır?... Sayın Başbakanım! Zat-ı âlileriniz açısından belki hiçbir önem taşımayabilir. Ancak, bizim için bu husus hayati derecede önemlidir. Zira yüksek müsaadelerinizle biz de “kadim bir kavimiz.” Dahası, Selçuklu Türkleri, Anadolu’ya geldiklerinde bizler oradaydık ve ilk bizleri bağırlarına basmışlardı: “Malazgirt-Meydan Muharebesinde” (1071) Sultan Alp-Aslan saflarında olmak üzere biz de vardık ve bu Hıristiyan Kaviminin bir adı vardır ve ona “ERMENİ” denir. Evet bizim adımız “Hıristiyan” değil, “ERMENİ”dir ve de Ermeni asıllı olmaktan şeref duyarız. Bizler asırlarca Türk Milletine Ermeni adıyla hizmet verdik, hem de hemen her alanda... Bütün bu hizmetlerin tümü de rafa kaldırılıp, sadece Rus boyunduruğundaki “Kafkas-Ermenileri” tarafından bir şekilde başlatılmış bulunan o malûm “Ermeni İsyanı ve 1915 Tehcir”ini, parmağa dolayıp, Türk-Ermenilerini adı anılmayacak derecede dışlamaya kalkmak ve bizlerin hakları mevzuunda “siyaseten konuşmak” vs. Türkiye’ye hemen hiçbir fayda sağlamamış ve tam aksi, dış dünyada “Türkiye aleyhine” gelişmeler olmasına vesile teşkil etmiştir. Şayet sizin açınızdan da; biz Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşları olma konumundaki Ermeniler, ırki adlarıyla anılmamaları icap eden bir cemaat ise ki; “böyle bir düşünceye sahip olduğunuza pek ihtimâl vermemekteyim.” O zaman, daha evvel sayın şahsınıza hitaben yazmış olduğum makalemdeki, (cevap verme lütûf’unu bahsetmemiştiniz?) nâçiz önerimi lütfen tekrar bir gözden geçirin ve bizleri bu ıstıraptan kurtarın. Sayın Başbakanım! Ermeni Kavimi bir “Ümmet” değil, bir kadim kavimdir ve onun bir adı vardır: “Ermeni”. Lütfen sevilsek de, sevilmesek de bizlere ırki adımızla hitap edilsin. Dahası bizi, bizlerden öğrenmeye çalışın. Ülkemizde yaşayan diğer “Gayr-ı İslâm” kavimlerden değil. Ülkemizde hele şu son seneler zarfında, uygun ortamdan istifade ederek Ermeni aleyhine o kadar çok kitap yayınlandı ki, bunların sadece onda biri okunsa ki, çoğunluğu sadece maddi kazanç sağlayabilme gayesiyle kaleme alınmış ve aynı çoğunluğun içinde hissi olanları da diğerleri kadar veya yakın, arz-ı endam etmiştir. Türkiye’de Ermeni düşmanlığı’nın körüklenmesinde büyük çapta rol oynamıştır... Sayın Başbakanım! Bir demecinizde Ermenistan hakkında şöyle buyurmuştunuz: (Ermenistan haritada dahi görünemeyecek derecede küçük bir ülke...) Evet, öyledir! Ancak, “Kafkas petrolleri, Kafkas Hâkimiyeti” bahsinde, batılı devletlerce; (Azerbaycan’dan daha ziyade önemli görülen) bir küçük ülke!?... Türkiye’nin “Millî Menfaatleri” açısından ele alınacak olursa; “En az, Azeri soydaşlarınız kadar” önemsenmesi icap eden bir küçücük ülkedir!... Sakın ola; (Hıristiyan kavim oldukları için vs.) gibi yanlış değerlendirmeler yer almasın. Böyle bir değerlendirme kısmen de değil, tamamen yanlış olur. Zira, “Din ile ülke menfaatleri” çoğu zaman çatışır duruma gelebilir ve zaten dünya tarihine baktığımız zaman, bu iddiamda ne derece haklı olduğum açıklıkla görülebilir!... Bilhassa, “Bâb-ı Âli Basını” tarafından Ermeni Cemaati lideri olarak lânse edilen “Bedros Şirinoğlu Bey”, zat-ı âlilerinizi değerli makamınızda ziyaret edişlerini, neler konuşulduğunu vs. bu sütunun konusu yapacak değilim. Ancak, bir hususu arz etmek isterim ki o da şudur: Sayın Bedros Şirin: (Ben Sayın Başbakanı kendi adıma ziyaret ettim.) buyurmuşlar. Alâ, buna hiçbir diyeceğim yoktur. Ancak, mezkûr ziyareti kendi adlarına yapmışlarsa, TV’lerde ve basında boy boy fotoğraflara, kare kare görüntülere ne lüzum vardı?... Sayın Başbakanım! Bizlerin yânî “Türkiye-Ermeni Cemaati”nin bu yalnızlığı ve her parası olanın: “Ermeni Cemaati’nin başına geçebilmesinin” sonu ne zaman gelecek, Ermeni Cemaati bu derdinden ne zaman kurtulabilecek?.. Sayın Başbakanım! Türkiye-Ermenileri’nin iki lideri vardır: (Türk-Ermeni Patrikliği) “Ruhani liderliğidir”, dünyevi liderleri ise, Ankara’da olup: (Sayın Cumhurbaşkanımız ve Sayın Başbakanımız) dır. Türk Milletinin bir nüvesi olduğumuzdan; “Hak ve hukuki dertlerimiz”, “TBMM” tarafından ele alınıp, çaresi düşünülecektir. Meselenin aslı budur. Ermeni Cemaati Kuruluşları olarak bilinen “Vakıf İdareleri ise” Cemaat tarafından seçilmiş Ermeni asıllı kimseler tarafından icra edilecektir ki, sayın Bedros Şirinoğlu’nun sadece bu sıfatı vardır ve geçerli olan da budur. Şayet bir gün lütfedilecek olup da normal vatandaş konumuna yükselir de içimizden birkaç Milletvekili çıkar da Parlamentomuza alınacak olursa, işte o zaman bizi temsil edenlerimiz olabilecektir. Sayın Başbakanım! Benim endişem şudur ki; böylesine başı boş gidişler, zaman içinde Cemaatimiz içinden yeni, yeni (ŞELLEFYANLARIN) çıkabilmesidir!.. Gerçi günümüz Cemaat mensupları, yânî yeni nesillerimiz, yakın tarih olmasına rağmen (1950’li 1970’li) yılların Cemaat içi mücadelelerini pek bilmezler. Ancak, değerli şahsınıza ve Ermeni Cemaati’nin yeni nesillerine: (BAŞBUĞ TÜRKEŞ VE MİLLİYETÇİLİK) ile (TARİHİN IŞIĞINDA ERMENİ MESELESİ VE 1915 KAOSU) adlı kitaplarımı lütfederek okumalarını tavsiye ederim. Zira endişelerimde ne derece haklı olduğumu bizzat göreceklerdir!.. Sayın Başbakanım! Yüksek müsaadelerinize sığınarak, adlarını geçtiğimiz her iki kitabımdan zat-ı âlilerinize ve adınıza postalıyorum efendim. Lütfederek okuyacak olursanız: Türkiye-Ermenileri’nin ne yaman oyunlarla hep harcanmış olduklarını bizzat görecek ve şaşacaksınız?!.. Sayın Başbakanım! Bendeniz: (Ne sosyalist, ne faşist ve ne de kapitalizm) taraftarıyım. Benim takip ettiğim bir tek ideoloji vardır o da: (Atatürk’ümüzün fikir yapısını benimsemiş olmamdan ibarettir.) Ancak, o pek, Atatürk İnkılâplarına bağlı olanlardan da değilim. Zira, “Siyasî inanç, siyaset alanı” benim açımdan pek benimsenmiş değildir. Şu siyasî kuruluş ve şu parti bu parti, benim için hiç mi hiç fark etmez. Yeter ki, “Vatanımıza hizmet için var olduğunu kanıtlamış olsun.” Elimden geldiğince yardımcı olmaya çalışırım. Gerçi, biz Ermenileri her daim bir kenara itenler, onları hor görenler hemen bir çoktur ve bilhassa “Gayr-ı İslâm Vatandaşlardan” meydana gelenlerin düşmanlıkları hemen hepsini de geçer. Ancak, şu hususu bilhassa belirtmek isterim ki, gerçek olan şudur: (Bu aziz vatan bir bütün olarak hepimizindir. Ne bir eksik, ne bir fazla!..) Saygı ve dualarımla, başarılar dilerim efendim. Not: (Bu makale, “21 Nisan 2010 Çarşamba) günü yazılmıştır.