Ülkemizin bazı bölgelerinde yerel halkın, naylon torba içinde tarlalarına uçakla atılan böceklere rastladıkları bizlere ulaştıysa da araştırılıp araştırılmadığı hakkında bilgimiz bulunmuyor. Bu yüzden Ankara Üniversitesi Gıda Güvenliği Enstitüsü. Prof.Dr.Nevzat Artık ve Prof.Dr.Hamit Hancı’nın çalışmaları çok önemli:

Biyolojik savaş son zamanlarda ortaya çıkmış bir olay değildir; biyolojik silahların kullanımı neredeyse insanlık tarihi kadar eskidir. Bitkilerde hastalıklarından kaynaklanan yüksek maddi kayıplar 20. yy.da pek çok ülkeye bitkilere karşı silah olarak bitkisel patojenlerin kullanılması fikrini vermişti. Bir patojenin girişini takiben bir salgın istenmeyen olaylara yol açabilir.

Dünya Hayvan Sağlığı Örgütünün A ve B listesine giren mikroorganizmalar en tehlikeli etmenler olarak değerlendirilmektedir. Aynı şekilde günümüzde bitki patojenlerini bu şekilde sınıflandıracak bir örgüt bulunmamaktadır. Bununla birlikte, değişik kişi ya da gruplarca biyosilah olarak kullanılabilecek çeşitli bitki patojen listeleri hazırlanmıştır. Böyle listeler resmi ve resmi olmayan bir takım kuruluşlar ile bilim adamları ve diğer bazı gruplarca hazırlanmaktadır. Listeyi hazırlayanlar kriterleri birbirlerinden de almaktadırlar. Açık olarak genel listeye dahil etme kriteri patojenin daha önce biyolojik silah programında yer alıp almadığıdır. Örneğin, buğday kara pası genellikle potansiyel bir silah olarak listelenmiştir, bu muhtemelen ABD, SSCB ve diğer bazı ülkelerin kendi biyolojik silah programlarında bu patojeni kullandıklarından dolayıdır. Benzer şekilde, Irak’ın biyolojik silah programı buğdayda sürmeye sebep olan Tilletia türlerini içermekteydi.

Özellikle küresel ekonomi küçük bir epidemi ile bile büyük ölçüde olumsuz etkilenebilir. Eğer bir patojen kasten sokulmuşsa, risk değerlendirmeleri ve modellemeleri hastalıkla mücadele veya eradikasyon için bir strateji önerebilir. Bitkisel ürün sisteminin güvenliği agroterörist bir saldırı veya doğal bir giriş olup olmadığına bakılmaksızın yabancı patojen ve diğer zararlıların hızla tanımlanma yeteneğine bağlıdır.

Diğer pek çok ülke gibi yurdumuzda da bitkisel ürünlere hedeflenmiş biyolojik etmenlerin kasten ülkeye sokulmasına karşı koymak için hazırlanmış teşkilatlar arası veya bölümler arası ulusal bir plan bulunmamaktadır. Diğer bir deyimle yurdumuz bu tip bir saldırıya karşı hazırlıklı değildir. Bu bakımdan, yukarıda da bahsedildiği üzere büyük bir floraya sahip ülkemizin tarımsal ürünleri bazı ülke ve grupların hedefi olabileceğinden ilgili kuruluşlarca bitkisel ürünlere karşı agroterörizme karşı çalışmalarının başlatılması gerekmektedir(Elibüyük,2008).