Yıl 1975...
Bitlis'te bahar sıcaklığı günlerini yaşıyoruz..
Bahar dediysem aylardan haziran, yaza girmişiz aslında...
Ama Bitlis ve çevresinde kış biter, yaz kendini biraz gösterir gibi olur, tekrar kış gelir ve herkes buna alışıktır...
Yörenin gerçeği bu.

***
Hafta sonu...
Kız kardeşimin Balıkesir Sağlık Okulu sınıf arkadaşlarından birinin Hizan'a, birinin de Hizan yolu üzerinde Süttaşı diye bilinen köyüne tayinleri çıkmış...
Öğrenince, gidip görelim ziyaret edelim diye düşündük.
Hafta sonunu bekleyip önce Tatvan'a gittik...
Tatvan'da limana yakın bir yerde yemek yedikten sonra Hizan'a giden minibüste bulduk kendimizi.
Zaten minibüsü kaçırsak başkası yok, geri dönmek zorundayız.
Biz biraz şanslı tarafta olduk o günlerde..
Başlarında çobanları ve kurtboğan köpekleriyle yüzlerce koyun sürüleri gördük bir kaç defa...
Göçerler çadırlarıyla yollara düşmüşler kervan şeklinde, yaylalara çıkıyorlar...
Deve sırtı tepeler ve coplan dereler gördük etrafta
Çok bilgilendik gördüklerimizle...
İnanılmaz zenginleştik.

***
Bitlis çarşı karakolu Amiri Baş Komiser bir Erol abimiz var.
Erol abi Bursa’dan baba dostumuz...
Hem gideceğimiz yeri söylüyoruz ona, hem de çevresel bilgi alıyoruz.
O yıllarda terör yok, yollar rahat...
İnsanlar sevecen, dost ve samimi.
Her bakımdan rahatız.

***
Hizanda 2 gece kaldık...
Misafir olduğumuz hanım sağlık evi lojmanında yaşıyor...
Sarıkızın sütünden, çilli tavuğun yumurtasından, horozun etinden yedik içtik…
Kuş sütünün eksik olduğu sofralardan kuruldu bize, Hizanda çok mutlu olduk…
Kamuran İnan adında bir Devlet adamının doğum yeri olduğunu öğrendik orada…
Yakınlarından tanıdıklarımız oldu ve Şeyh ailesi olduğu da fısıldanıverdi kulağımıza…
Hizandan Pazar günü geri dönüş minibüsüne bindik…
Yüzümüz gülüyordu.

***
Dar ve yüksek tepeli yollardan geçtik…
Dönüş yolunda Süttaşı köyüne geldiğimizde Ümmühan’a bir sürpriz yapalım dedik.
Küçük köyün hemen alt tarafında, camiye yakın bir evin kapı tokmağını çaldığımızda Ümmühanın annesi çıktı…
Az sonra da, Ümmühan çıkınca kapıya, birden “Aaaaaaa senmisin arkadaşım, AaaaaaaÜmmühan” sesleri sarılmaya ve sırta şaplak vurma seslerine karışıverdi…
İçeriye, gazyağı kokulu taş duvarlarıyla mağarayı andıran odaya geçtik…
Taş duvarların kışın soğuğu, yazında sıcağı önlediğini öğrendik orada…
Misafirleri olduğumuz Ümmühan ve annesiyle gaz lambası ışığında sabaha kadar muhabbetler sürdü.
Sabah kahvaltısı tandır ekmeği ve güzel bir sofrayla devam etti.
Akşama doğru Minibüse binip Tatvan’a döndük.
Sonra’da Bitlis’e.

***

Bitlis’te güzel günlerimiz oldu…

Dostlarımız oldu.

Mutluyduk.