Avrupa’nın hızla bir dünya savaşına gitmekte olduğu 1914 yılı başlarında, Balkan Harbi yenilgisinin yaralarını sarmakla uğraşan Osmanlı İmparatorluğunda etkili çevrelerin bir kısmı, Devletin savaşa hazır bir şekilde ve tarafsız kalmak kaydıyla toprak bütünlüğünü ve bağımsızlığını koruyabileceğine inanıyor, iktidarda olan İttihat Terakki de İngiltere ve Fransa ile anlaşma yolları arıyordu.
İngiltere ve Fransa ile ittifak imkanları bulunamayınca Osmanlı da, Avrupa’yı kasıp kavuracak bu savaşın bitimine kadar tarafsız kalmanın mümkün olmadığını değerlendirerek, kendisi için en elverişli zamanda savaşa girmek kararı ile Almanya ile anlaşmıştı.
Ancak Almanya, Rusya’yı Kafkasya’da, İngiltere’yi de Mısır’da büyük kuvvet bulundurmaya zorlamak için, Osmanlı Ordularının Doğu Anadolu’da Ruslar’a, Süveyş Kanalı üzerinden de İngilizlere taarruzunun hemen başlatılması hesabı içinde idi. Ve daha Osmanlı ile ittifak yapılır yapılmaz bu talep gündeme geldi.
O dönemde Osmanlı Devleti’nin mukadderatı İttihat Terakkinin, Cemiyetin mukadderatı da Avrupa Savaşını Almanya’nın kazanacağına inanmış Enver Paşa’nın elinde idi.
Doğuda 3ncü Ordu’nun Ruslara taarruzu planlanırken Şam’daki 4ncü Ordunun da Mısır’a taarruzu inceleniyordu. 4ncü Ordu Komutanı da, 3ncü Ordu Komutanı gibi Mısır seferi için müsbet mütalaa vermeyince, Ordu Komutanlığına İttihat Terakki Merkezi Umumisi’nin en etkili üç isminden, Bahriye Nazarı Cemal Paşa atandı.
Böylece Osmanlı Devleti; kendisi için en elverişli zamanda değil, Almanya Ordularının batıda Fransa taarruzunun durduğu, doğuda da Rusya kuvvetleri karşısında Lehistan’dan çekilmeye başladığı bir zamanda giriyordu.
Enver Paşa Ruslara taarruz için bizzat 3ncü Ordunun başına geçmiş, kader arkadaşı Cemal Paşa’yı da Şam’a göndermiş ve bu suretle tarihte Mısır’ı işgal için İskender, Yavuz Sultan Selim gibi büyük komutanların geçebildikleri Sina Çölü’nün geçilmesi hazırlıkları başlatılmıştı.
1914 yılı sonlarında başlayan Sarıkamış taarruzu Ocak ayının ilk haftasında hüsranla neticelenmiş, büyük kısmı karlı dağlarda donan 90 bin şehit vermiştik.
Cemal Paşa da Almanların talebi doğrultusunda Mısır hayalinin peşinde, harıl harıl yolu olmayan, su ve bitki örtüsünden yoksun, 200km’den fazla bir kum deryasını geçmek için hazırlanıyordu. Kısa sürede hazırlıklarını tamamlayan Ordu’nun birinci kademesini teşkil eden, Yarbay Ali Fuat (Cebesoy)’ın komuta ettiği 25inci Tümen çölü geçmeye 15 Ocak 1915’de başladı ve sıkı bir yürüyüşle iki hafta sonra Kanal’a ulaştı.
25inci Tümen genişliği en dar yerinde 85m, derinliği 13m olan Kanal’a 2 Şubat günü, havanın kararması ile taarruzu başladı. Gece karanlığı ve kesif düşman ateşine rağmen bazı unsurlar Kanal’ı geçip karşı sahilde Köprübaşı tesisine çalışırken sabahla birlikte başlayan üstün düşman taarruzları ve ateş üstünlüğü karşısında bir varlık gösterilemediğinden 3 Şubat gecesi geri çekilmekten başka çare kalmamıştı. Bölgede İngilizlerin, 25nci Tümenin iki katından fazla kuvveti vardı.
Bu harekatta 1500 şehit verdik. İngilizlerin zayiatı 150 dir. Bir gün süren taarruz esnasında, Kanal’da yara alan bir İngiliz Kruvazörü Türk topçusunun menzili dışına çıkarak kurtulmuş, Kanal da sadece bir gün trafiğe kapatılabilmiştir.
Osmanlı için Birinci Dünya Savaşı’nın bu en uzun ilk yılında arka arkaya gelen iki yenilgiye rağmen, Osmanlı Ordusunun bir tümenini ve bütün ağırlıklarını düzenli bir şekilde çölden geçirebilmesi İngilizleri endişeye sevk etmiş ve Mısır’da önemli miktarda kuvvet bulundurmalarına neden olmuştur.