Umut Vakfı Başkanı Sn. Nazire Dedeman, bu davaya fedakarlıkla ve ciddi olarak önem vermekte ve bu konuyu yürütmektedir. Türkiye’de, ne yazık ki üç milyonun üzerinde insan, belinde silahla gezmektedir. Silah taşımanın, silah ruhsatı alıp, silahlanmanın bu kadar serbest olduğu, başka bir gelişmiş ülke, dünyada mevcut değildir. İstanbul Milletvekili olarak, TBMM’de görev aldığım andan itibaren, ekonomi, finans, planlama ve kalkınma, dış politika, çevre sorunları gibi konuların haricinde, en fazla uğraştığım iki konu vardı. Bunlardan birincisi, ferdi silahlanma ve silahla adam öldürme terörüne, ikincisi de trafik terörüne karşı tedbirlerin alınması çalışmalarıydı. Bu iki terör nedeniyle, her gün, bir çok vatandaşımız hayatını kaybetmektedir. Mecliste Milletvekilleri için, zorunlu olmasına rağmen, en son tabanca alan bir Milletvekili’ydim. Silahların toplanması ve insanların bellerinde silah taşımamaları ve Valilerin yetkisinde olan silah verme işinin, Valilerden alınarak, İç İşleri Bakanı’nın onayına bırakılması konusunda büyük çaba harcadım. Bana bu konularda, zamanın İçişleri Bakanı olan Sn. İsmet Sezgin (İsmet Ağabey) ve Sn. Nait Menteşe ve Sn. Ülkü Güney yakın ilgi göstererek, yardımcı oldular. Silah terörüne karşı olan mücadelemde, Genel Başkanımız Sn. Mesut Yılmaz’a ve Adalet Bakanı Sn. Oltan Sungurlu’ya da destekleri için teşekkür borçluyum.
Eğitimsiz, sorumsuz bir takım insanlar, bellerinde silahla geziyorlar ve en ufak bir münakaşada, hatta trafikte kırmızı ışıkta durulduğunda, silahlarını çekip, karşılarındaki masum insanları öldürüyorlar. Düğünlerde, maç sonlarında silah çekip, ateş etmek, ne yazık ki, alışagelmiş bir olay halindedir. Bu iş öyle eğitimle, iknayla olacak gibi değildir. Zecri ve caydırıcı tedbirler gerektirir. 28 Eylül bireysel silahsızlanma gününde verilen bilgiye göre, Akyazı’da yapılan örnek bir araştırmada, fertlerin %78’i düğün ve bayramlarda silahla ateş etmeyi desteklemektedir. Bu acı bir tablodur! İfade etmeliyim ki, maalesef TBMM’de silah lobisi faaliyetleri az da olsa yapılmaktadır. Ferdi silahlanmanın önlenmesi, halkın bellerinde olan silahların toplanması ve herkese rahatça silah ruhsatı verilmesinin önüne geçilmesine ilişkin, kanun teklifi çalışmalarım engellenmiştir.
İzmir’de, tatil için Foça’ya gelen annesi Türk ve babası İngiliz olan yakın dostum Av. Tuncay Eşsizhan’ın torunu, bir gazinoda otururken, ağzından iğrenç salyalar akan bir maganda yaratık tarafından öldürülmüştür. Daha yakınlarda, yine İzmir’de bir parkta oynayan Ufuk isimli bir çocuk, kimin yaptığı belli olmaksızın, kurşunlanarak hayatını kaybetmişlerdir. Altını çizerek ifade ediyorum, yılda 8 binin üzerinde insan, silah terörü yüzünden öldürülüyor, 50 bin kişi yaralanıyor ve bu iş bir türlü önlenemiyor. Çünkü, Hükümetler ve İktidarlar ve de asıl önemlisi Milletvekilleri bu konuya yeterli ilgi göstermiyorlar.
Bu yıl silah terörünün önlenmesine ilişkin olarak, yaptıkları faaliyetlerden dolayı bazı kişilere Umut Vakfı tarafından, teşvik ödülleri verilmiştir. Örneğin: Hayal Dünyası Oyuncak Firması, oyuncak tabanca ve silah satışını men etmiştir. Ankara Emniyet Müdürlüğü ve Kültür Müdürlüğü ferdi silahlanmanın önlenmesine dönük olarak, bir kamu spotu hazırlamıştır, Yaşar Üniversitesinden Aygün Öden ve Doçent Doktor Deniz Bilge, “At, avrat, silah” çalışmaları için, Sakarya’dan iki genç kızımız “Bir karar, bir can” projesi nedeniyle, Şanlıurfa Belediyesi Kent Konseyi, “Yağmur” isimli görsel filmiyle Furkan Yıldırım ödül almışlardır. Ödül töreninden sonra, katılanlara ikram yapılmıştır. Toplantıda bulunan ve seçim bölgem olan Anadolu yakasında, gazetecilikle uğraşan iki dost yanıma yaklaşarak, şunları söyledi; “Sn. Milletvekilim, sizin silah terörünün ve ferdi silahlanmanın önlenmesine yönelik çalışmalarınız çok önemlidir, aslında yaptığınız bu çalışmalar için merak ediyoruz, acaba size neden ödül verilmiyor”... dediler.
NOT: Fenerbahçe’nin problemi Alex değil, teknik direktördür. Ankaraspor gibi sıradan bir takımdan gelen, teknik, taktik, sistem, bilgi gibi konularda yeteneksiz olan bu Teknik Direktör ile Fenerbahçe ne kadar gider? Oysa iyi bir yabancı Teknik Direktörün elinde, bu kadro fevkalade başarılı olur. Gelişmeler göstermiştir ki, sadece Teknik direktör değil, Fenerbahçeli Başkanın durumu da sorgulanmalıdır. Esasen Başkan ve Teknik direktör, el birliğiyle Fenerbahçe’nin adeta işini bitiriyorlar. Aynı şeyleri Beşiktaş içinde ifade edeceğim. Bütün amacı birgün Beşiktaş’ın başına geçmek olan, Sn. Samet Aybaba ile Beşiktaş hiçbir yere gidemez. Carvalhal’i Beşiktaş çok arayacaktır. Skippe, Carvalhal kaliteli teknik direktörlerdir. Ancak, bu şahısların belediye ve Karabük takımlarında olmaları yanlıştır. Çok daha iyi bir takımda başarı sağlayabilirler. Dünyanın sayılı Teknik Direktörlerinden olan ve İnter’in eski hocası Hector Cuper’i tüm Türkiye tanıyacak ve adını öğrenecektir. Keşke, Cuper Türk Milli Takımının başında olabilse...