İnsan bu, fıtratı, formatı böyle, yaşamak için mantıklı makul şartlar da üreterek, paylaşarak, kanun ve nizama bağlı, etik yaşama uygun bir hayat sürer. Doğru ve benimsenen böyle iken kolay yoldan, en kısa en kestirme yoldan varlık edinmek ve tıka basa doymak, doymak bir yana, hırsla gününün, yaşayacağı bütün yılların, yedi sülalesinin dahi bir eli yağda bir eli balda hayatları olsun diye azıtmaya başlar. Etik kurallara da kanun ve yasalara da kulak asmaksızın bir girdaba kapılır. Bu tanımlamada ki insan tipi çok zararlı çok tehlikelidir. Gözü doymaz, hırslıdır, her şeye ulaşmak ve sahiplenmek ister, insanın bu eğilime girmesi demek seviye, görgü, etik kurallar, yasa, kanun, ne varsa değerli olan, yok etmesi, yok sayması halidir.

..

Fosseptik çukuruna ciğer asıldığında!

'' Özellikle gurbette yaşayan memur aileler, okulların tatile girmesiyle birlikte köydeki evlerine gider, tatili orada geçirirler.

Köy yerlerinde altyapı olmadığı için fosseptik çukuru olur.

Yaz tatili bittiğinde, evden çıkmadan önce, aile tüm hazırlıklarını tamamlar ve en son bir kuzu ciğerini de ipe bağlayıp, tuvaletin çukurunun üzerine asardı...

 Temmuz başında tekrar köye döndüğümüzde fosseptik çukurunun tertemiz ve bomboş olduğunu görürdük...

Bir gün anneme sordum:

"Anne, biz neden bunu yapıyoruz ?"

 O da izah etti:

" Burada asılı olan ciğere, bir müddet sonra kurtçuklar üşüşür.

O kurtçuklar ciğeri yer ve çoğalırlar. Onlar çoğaldıkça ciğer azalır.

Bir gün kurtçuklar ciğeri tamamen yer bitirirler ve aşağıya düşerler. Bu sefer oradaki pislikleri yemeğe başlarlar...

Kurtçuklar yine çoğalmaya başlarlar; bu defa da oradaki pislikler azalır, gün gelir, o çukurdaki pislikleri de yer bitirirler...

Aç kalan kurtçuklar, en sonunda birbirlerini yemeğe başlarlar...

Nihayet, onlar da biter ve kuyu tertemiz olur yavrum..."

..

İnsan değerleri ile yaşamazsa, etik kuralları kendi hayatına adapte etmemişse, kutsalı, maneviyatı yoksa tüm yaşantısına menfaat ve çıkarları eşleştirmiş, gözünü fanatik hırs bürümüşse, nihayeti malum.

Soru şu?

Yaratılmışlar içerisindeyiz ve yaşıyoruz, aklımız var hislerimiz duygularımız, dürtülerimiz var. Reflekslerimiz hırslarımız da var, sevme, saygı duyma, saygın olma, paylaşımcı olma, mücadele etme, çalışma, üretme.. Hep insani olan bu özelliklerin hangisini kullanıp hangilerini tercih edeceği yine insanın kendi tercihindedir. Kim sorar, nasıl sorar, nerede sorar, süreç devam etsin hepimiz göreceğiz, asıl mesele cevabımız ne? İnançlı olmak ya da olmamak kurtarmaz insanı, kendisine de sorar “BİR HAYAT YAŞADIM, NASIL YAŞADIM” diye. Hayata, insana, iyi, güzel, doğruları artırmak adına kaç defa dokundum, kötü, yanlış, zararlı olanı azaltmak adına ne kadar, nasıl uğraştım, bu soruların hepimiz muhatabı ve müdahiliyiz.

Mir Murat Demir