Galiba her şeyden önce sahip olduğumuz ama esaslarını unuttuğumuz medeniyetimizi yeni baştan hatırlayıp uygulamaya geçmemiz lazım.
Bazıları ellerinde bulundurdukları imkân ve gücü kullanarak, baskılar kurarak, bazı konuları zorlaştırarak veya kolaylaştırarak meseleleri hallettiklerini, halledeceklerini sanıyorlarsa da geçici bir süre için sadece kendilerini avuttuklarını unutmamalıdırlar.
Medeniyetin tesisi için müracaat edilecek esaslardan biri ve beklide en önemlisi sanattır. Çünkü sanat güzellik demektir, nezaket demektir, sevgi demektir, muhabbet demektir.
Dili güzel kullanmaktan tutunda eşyayı doğru anlamak, meseleleri zengin bir ruhla ifade işidir.
Basit bir örnekle anlamaya çalışırsak, kavga eden iki kişinin. Bir de sevgiyle bir birini karşılayan iki kişinin suratlarına bakalım aradaki fark bize meseleyi bütünüyle anlatmaya yetecektir. Benzer sayısız örnek bulabiliriz.
Kavgasız da oluşan çirkin görüntülerimiz de var maalesef. Sohbet edemiyor bir takım meselelerimizi tartışamıyoruz. Çünkü ezberlettirilmiş cümleler dolanıyor ortada. Kurulmuş saat gibi hep aynı tik taklar devam ediyor.
Bilgi yok, şüphe yok, hakkaniyet yok, tefekkür yok. Etiket, makam, mevki hâkim oluyor her şeye. Olması gerekenin yerine olmaması gereken geçtiğinde zaaflar, kin, nefret, hırs cehalet yumağı halinde karşımıza çıkıveriyor.
Bir de bizden, bizden değil meselesi var ki bu da yobazlığın en üst noktasını oluşturuyor.
Hülasa medeniyet tam manasıyla kavranılamadığında içinden çıkılmaz bir hâl alıyor her şey.
Kendimize çeki düzen verip insana yakışan bu kavramı işletebildiğimizde tartışabilecek, eğriyi doğruyu bir birinden ayırabilecek ve huzur ortamını yakalayabileceğiz.
Bu olumsuzluklar sebebiyle zaman heba oluyor, insan heba oluyor verimlilik azalıyor, çözüm yolları tıkanıyor.
Elbette aklına eseni yapmak söylemek değil kastettiğimiz bilgiyi esaslarıyla hıfz edip ondan konuyla ilgili olan kısmını çıkarıp ortaya koymak bütün mesele.
Mimar Sinan’ı mimar Sinan yapan sadece mimari bilgisi değil ki. Fatih’i Fatih yapanın da sadece fetih olmadığı gibi. Estetik var, tarih var, içinde yaşadığı şartlar, bilgiler gayret, inanç ve dahasıdır.
Nasıl ki bir inşaat sadece demirden çimentodan kumdan ibaret değilse bir takım mazhariyetlerde tek bir sebepten teşekkül etmez.
Düşünmek, araştırmak, soruşturmak, keşfe yönelmek varken ezberlettirilmiş sıradan bilgilerle bir yere varılamaz.
Dünya milletlerine baktığımız zaman bunun pek çok örneğini görebiliriz. Telefon icad ediyor, bilgisayar icad ediyor, otomobil yapıyor. Bizse sadece seyrediyoruz.
Biz ise, mesela; dünyanın en zengin su havzalarına sahip olduğumuz halde sudan kaç para kazanabilirizin hesabını yaparak bayağı bir meşguliyetle yarışıyoruz.
Biraz medeniyet, biraz şuur, biraz tefekkür bizi içinde bulunduğumuz bu gafletten uyanmamızı temin edebilir. Birileri birilerine methiyeler düzmekle, güzel sözler ezberleyip ruhuna nüfuz etmeden, sözün özüne uygun her hangi bir amelde bulunmadan her vesileyle tekrarla meşgul ne yazık ki.
Sanat, kültür ve medeniyet gibi kavramlar cümle içinde sadece sadece süs olsun diye kullanılıyor.
Milletçe bir fasit dairenin içinde döneleyip duruyoruz. Nereye kadar devam eder bilinmez ama başımız döner de düşersek nasıl kalkarız bilinmez.