BİRAZ DEPREM OLDU SANKİ...

Abone Ol

Değerli li okuyucularım bu yazımda günlerdir yaşadığımız ve etkisinde çıkmadığımız, kolay kolay çıkmayacağımız bir süreç olan deprem konusunu değinmeye çalışıcam bu yazımızda...

Yerkabuğundaki ani kırılmalar sonucu ortaya çıkan titreşimlerin yayılarak yeri sarsması durumuna deprem denilmektedir.  Merak etmeyin bu yazıda bu bilimsel bilgilerle gitmeyecek ve onların yerine vurdum duymazlık, acılar ve daha birçok şey maalesef değineceğim. Deprem sonrası yani bugünlerde seçim diyerek, 100 bin aday imzası derken, ittifaklar ve adaylar derken belirsiz bir süreçe girdik. Ama herkesin %20 üzeri bir oy alıyor ama meydan burda haydi meydan diyesim var ama siyasetçi değil bir yazarım... Şu mübarek, on bir ayın sultanı olan Ramazan ayını idrak ettiğimizde acıları unutmayan her görüşün bir olduğu Necib milletimiz unutmadı, unutmayacaktır deprem gerçeğini. Sağ olsunlar siyasiler bizlere neden siyaset yapılamayacağının adeta canlı şahidi gibi oldu ve şu kutlu söz aklıma geldi "İnsan insandır". Peki Kahramanmaraş üzerinden 11 toplam ili etkileyen binlerce kişinin vefat ettiği, yine binlerce kişinin yaralandığı, yıkılan veya hasar gören onlarca yapı, yıkılan hayatların ve hayallerin sonu yok başka başka şehirlere dağılan milyonlarca insanlar ve hayatlar var. Bunlarla birlikte  insafsızca artan ev kiralar ki bunlara "Evleri yıkılası" demek istiyorum ama dilimle ancak buğz etmek geliyor bu insan kılıklı belirsiz yaratıklara kibarcası ise bu fırsatçılara ki biraz eskilerde yani tarihte fırsatçılara neler yapıldığına baktım en güzel şeyin ve bizlerin toplumca kullandığı "Seni bir temiz dövmek lazım" sözünde hayat geçmesi, falakanın ki meydanda olması çok iyi olur sonraki süreçleri kolaylaştırır bunu bu yazımda belirtmek istiyorum. En son 510 sene yani 1513'te gerçekleşen, evvelinde ise 1999 Düzce depreminde gerçekleşen bu şiddetin  gördüğümüz daha doğrusu hissettiğimiz depremden daha şiddetli ve art arda olması hasebiyle benzerinin kaynaklar doğrultusunda görülmediği maalesef acıda olsa belirtmek istiyorum. "Bulgur medeniyeti" olarak anılan bu bölgelerde yemek kültürü çok üst düzeydeydi ama artık o yemeklerin çoğunun tuzu ve tatlısı acılarla doldu, baharatı ise evi yıkılıp, herkesi kaybeden bir amcanın başının üstüne küller dökmesi artık bir ben kaldım aileden demesi artık başlı başına bir olay tadın tuzun bittiği, artık eski sofralar olmayacağının olmayacağının adeta acı bir tarifi gibiydi.

Tarihi yapıların artık tarihin yıkıntıların arasında yer alması ise tarihin bu büyük felaketine mühür olması gibi oldu. Antakya sokaklarını gezdim diyecektim ama ortada ne sokak, ne de bir tarih vardı. Sadece ve sadece necib bir milletin tarifsiz acıları vardı yıkılan tarihler gibi...

Deprem konusunda birkaç bir şey söylemek istiyorum "Deprem öldürmez, bina öldürür" diyen o meşhur sözler yıllardır haklı çıkan o meşhur ama meçhul söz geliyor. Yapılarda kolonın yok veya kesilmiş, duvar yapmamış yan duvarını kullanmışmı dersiniz, deniz kumu kullanılması ve daha daha diye süren gaflet kuyuları var para ve dikkatsizlik var diyebilirim. Neyse yazıyı çok uzatmayacağım çünkü uzattıkça aklımda pardon o hiç kalmıyor ki bunca kendini akıllı gören insan topluluğu karşısında...