Bir yıl daha biterken insanlığın yaşamında neler değişti? Kaç yaşındayız, bu güne kadar neleri değiştirebildik? Hangi kötüyü iyi, hangi çirkinliği güzel eyleyebildik? Belki çok şeyi belki de hiç bir şeyi değiştiremedik.
Ya bizler ne kadar değiştik bir yılı daha bitirirken ömrümüzden? Bizim kendi hayatımız nasıl gidiyor? Günü anlamlı kılacak neler yapıyoruz? Çevremizdeki insanların gözünde nasıl bir yerdeyiz? Dostlarımız, tanıdıklarımız bizim hakkımızda neler düşünüyor?
Yaşamımızın anlamı nedir, neler verebiliyoruz insanlara? Yıllardır içimizde büyüyen, hep özlemini çektiğimiz dünyanın içinde miyiz? Gerçek olmayan düşlerimizin sönmüş alevleri kimi zaman alevlenip tepeden tırnağa özleme kesildiğimiz gecelerimiz var mı? Yoksa bütün gecelerimiz uykuyla mı geçiyor? Bu hataydı, bunu yapmamalıydım dediğimiz, pişman olduğumuz ilişkilerimiz çok mu? Geçen senenin kaç gününü anımsayabiliyoruz? Kaç anımız var hatırladığımızda yüzümüzü tebessümle süsleyen? Ne kadar mutluyuz? Her gün bu kadar koşturduğumuz, zamanla yarıştığımız halde neden hala birçok şeyimiz eksik.
Sadece bu hayat çalışmak, para kazanmak değil elbette. Nasıl gökyüzünde binlerce yıldız varsa insanlarında o kadar değişik duygu ve düşünceleri var...
Ekonomik sıkıntımız hiç bir zaman bitmedi, hiç bir zaman hesapsız kitapsız dilediğimizce para harcayamadık. Her geçen gün dostluklarımızdan ve paylaşımlarımızdan ödün verdiğimiz gün kadar gerçek. Dünyanın bir yerlerinde hala insanlar birbirlerini öldürüyor, acılar devam ediyor, yoksulluk her geçen gün büyüyor. İnsanlar mutsuz, geleceklerinden umutsuz. Teknoloji alanında büyük gelişmeler yaşanıyor ama sevgi dünyamız o kadar gelişmedi. Çünkü hala mutluluk yok yeryüzünde. İnsanların birçoğu neyi aradığını, neden aradığını tam olarak bilmiyor.
Eskiden köylerde zaman zaman bir karış toprak için kavgalar olur, hatta ölümler bile yaşanırdı. Sanki o bir karış toprak birisinin olsa ne olur öbürünün olsa ne olurdu. Bazı insanlar her gün gördüğü, çayını içip yemeğini yediği komşusunun toprağına hakkı olmadan neden böyle bir tecavüz edebiliyordu. İnsanların yaşamını kolaylaştırmak ve mutlu etmek varken neden zorla bir şeyler yaptırılmaya çalışılır ya da yapılır anlamak mümkün değil. Nasıl olsa yaşayan bütün insanlar bir gün ölmeyecekler mi? O zaman neden insanlar birbirlerine acı veriyor, neden öldürüyor, neden eziyet ediyor? Ne zaman acının ve gözyaşının sonu gelecek? Ne zaman yaşamlar güllük gülistanlık olacak? Bizler ne zaman huzurlu bir dünyada yaşamaya başlayıp mutlu olacağız? Sözü geldiğinde, din deriz, devlet deriz, Müslüman deriz, kardeşlik deriz ama hepsini bir anda unutur, bildiğimizi yapar, ana- avrat küfür ederiz. Nice mutlu anları kendi ellerimizle yok eder, yaşadığımız anın güzelliğini, küçük, basit, sıradan heveslerimizin, ikiyüzlülüğümüzün kurbanı ederiz. Çünkü insanları sevmeyiz, sevmeyi beceremeyiz. Hep sevilmek, hep saygı duyulmak isteriz. Birçoğumuz önce sevilmek isteriz, vermek yerine hep almak isteriz. Ama esas olan almak değil vermek, sevilmenin karşılığını beklemeden sevebilmektir. Zaten biz sevmiyorsak bizi sevenleri sevmemiz mümkün müdür?
Gündelik yaşantımıza bakmak bazı gerçekleri görmeye yeter de artar bile. Parklara, yol kenarlarına, yeşil alanlara “Basmak yasaktır” diye hep uyarı levhalarının asıldığını görürüz. Eğer bahçeler, yollar yeşillendiriliyorsa bu orada yaşayan insanlar içindir. Bu yerler halkın ortak malıdır. Oysa hiçte böyle görülmez. Sanki oralar insanların ortak malı değil de, sadece bir kuruma aitmiş gibi davranırız. Yeşil çimlere basar, tel örgülerin içindeki kırmızı gülleri kopartırız. Parklarda oturulan banklara ismimizi yazar, sevdiğimiz kıza söyleyemediğimiz sözleri nakış nakış sıraların üstüne kazırız. Masaların üstüne kalp resimleri yapar, kalpleri oklarla deleriz. Oysa bütün bunlar hoş şeyler değildir. Toplum da bu kötü davranışları sergileyen çok az kişi olmuş olsa da, bir kaç kişinin yaptığı bu davranışlar çevreyi kirletir, beyaz duvardaki siyah bir nokta gibi göze çarpar.
Çünkü güzelliklerin kıymetini bilmiyorsak, yapılan her şeyi kolay kırar, kolay harcarız.
Eğer bir yerde, aşk ve sevda yükselen değerler arasında hızla düşüşe geçmişse neyin güzelliğinden söz edilebilir ki?
Zaten bir yerlerde dostlukların değeri, insanların arasındaki saygı azalmışsa orada hiç bir güzellik kalmamış demektir.
Çünkü sevgi ve saygı yoksa güzellikler bile çirkinleşmeye mahkûmdur.
Sevgi yoksa hiç bir şeyin anlamı yoktur.
Yeni Yılımız Kutlu Olsun.