En çok da bayram kutlamalarında mektup türünün samimiyetinin ortadan kalktığını görüyoruz. Şimdi artık internet adreslerimize şu türden soğuk, genel geçer, herkese yani kamuya açık bayram kutlamaları geliyor: “Bayramınız kutlu olsun.” Bir liste oluşturuluyor ve herkese bu soğuk cümle, bir saniyede gönderiliyor. Ben, bu tür genele yöneltilmiş, yasak savma kabilinden olan mesajlara hiç cevap vermiyorum ve bu tür bayram kutlama işini de saygısızlık olarak görüyorum. Beni özel biri olarak ciddiye almıyorsan ya da bana önem vermiyorsan ya da âdet yerini bulsun, görevimizi yapalım, olsun bitsin diye düşünüyorsan, hiç gönderme daha iyi. Bakıyorsun sana gelen iletinin üstünde yüzlerce isim. Bu, âdâb-ı muaşerete aykırı bir durumdur, saygısızlıktır ve cevap vermeyi hak etmez. Ben de öyle yapıyorum. Kimseye de toplu bayram kutlaması mesajı göndermiyorum.
Ancak istisnaî güzel örnekler de çıkıyor. Usul erkân bilen, âdâb-ı muaşeret kaidelerinden haberli insanlar da var. Bunlardan biri de Filiz Özdemir. Filiz’le Edebiyat Otağı dergisinden beri tanışıyoruz. Kendisi Türk Dili ve Edebiyatı öğretmeni. Güzel şiirler, denemeler, inceleme yazıları yazan genç bir kız. 29 Ekim 2009 günü bana Cumhuriyet bayramı kutlaması bağlamında bir ileti gönderdi. Bu, beni çok duygulandırdı. Kendisine çok teşekkür ediyorum. Önce bana gönderdiği iletiyi buraya aynen alıyorum:
“Mustafa Kemal Paşa, Erzurum'da arkadaşlarına ''İstanbul, bir Amerikan mandasıdır tutturmuş gidiyor. Bu olmayacaktır. Türkiye istiklâl bütünlüğüne sahip olacaktır. Hayır paşalar hayır, hayır beyefendiler... Manda yok, ya istiklâl ya ölüm var'' demiştir (1919). Bağımsızlık adına yapılan tüm mücadeleler meyvesini verdiğinde 29 Ekim 1923'te çağın en kahramanca eylemi ve devrimi gerçekleşmiştir. Cumhuriyet'in 10. yılında ise, "Türk Milleti; ebediyete akıp giden her sene en büyük bayramını idrak edecektir. Daha büyük şereflerle, saadetlerle, huzur ve refah içinde kutlanmasını gönülden dilerim" şeklindeki ifadesiyle Atatürk, emanetini istikbale teslim etmiştir.
Büyük Önder'in Türk ulusuna armağan ettiği, Türkiye Cumhuriyeti bugün 86 yaşında. Anamızın ak sütü kadar helâl olan bu bayramı, 'Atatürk'ün Gençliğe Hitabesi'ni bir kez daha okuyarak ve vazifelerimizin bir kat daha farkında olarak geçirmemizi temenni eder, gönülden kutlarım.” (Filiz ÖZDEMİR)
Şimdi bu ileti, benim için iki yönden anlamlı. Birincisi, şahsıma özel bir ileti yazmış. Bu da muhatabına duyduğu saygıyı gösteriyor. İkincisi, Cumhuriyet bayramını usul yerine gelsin diye geçiştirip soğuk bir cümleyle kutlamıyor. Tam tersine Cumhuriyet’in, Atatürk’ün, Türklüğün, istiklâlin, sömürgeciliğin, emperyalizmin ne olduğunun bilincine varmış bir Türk aydını olduğunu gösteriyor. Filiz, içinde bulunduğumuz toplumsal, siyasi, kültürel, güncel meselelerin farkına varmış, bunları sağlam bir kafayla irdeleyebilmiş bir zekanın ürünü olan bir ileti yazıyor. Yaptığı işin işlevsel olmasına bakıyor. Yoksa pek çok işimizde olduğu gibi maalesef âdet yerini bulsuna bakmıyor.