SULTAN VAHDETTİN … Aşağıda İngiltere Dış İşleri Bakanlığı 1921 tarih ve 406/45 no’lu arşivinde kayıtlı bulunan bir belgenin içeriğini veriyorum. Belgeyi işgal altındaki İstanbul’da görevli İngiliz Yüksek Komiseri Sir Horace RUMBOLD Londra’ya Dış İşleri Bakanı Lord George CURZON’a rapor olarak göndermiştir: “Sultan VAHDETTİN’i ziyaret ederek bir toplantı yaptık. Beni toplantıda 2,5 saat tuttu. Mr. Ryan bana eşlik ediyordu. Bir ara Vahdettin bana: “Anadolu’da durumu malum. Bir avuç çeteci (M.Kemal ve arkadaşları !) tam bir nüfuz kurmuşlar. Sayıları az ama genelde fakir ve mahçup karakterli halkın bu durumundan yararlanmış ve hakimiyet kurmuşlar. Bunların gücü sayıları 16000’i bulan asker ve gelecekte kendisine kişisel çıkar bekleyerek onlara destek veren subaylardan ibarettir” şeklinde ifade etti durumu. Ayrıca Sultan Vahdettin “Ankara liderleri bu memlekette hiçbir kazığı olmayan adamlardır, bu ülke ile ne kan ne de başka bağları yoktur. M.Kemal, kökeni belli olmayan Makedonyalı bir devrimcidir. Kanı örneğin Bulgar, Yunan veya Sırp olabilir. O daha çok Sırp’a benziyor. Bekir Sami ise Çerkez’dir. Hepsi böyle Türk hariç her şey, Arnavut, Çerkez gibi. Aralarında gerçek Türk yoktur” dedi, S.Vahdettin. Belge: Public Record Office, Foreign Office Archives, Foreign Ministry of UK 406/45 Document Nr.300 23 Mart 1921 Bugün hala üzerinde sürekli spekülasyon yapılan, tartışılan bu konuya yukardaki resmi İngiliz belgesi yeterince açıklık getirmiyor mu? Sultan Vahdettin nedir veya ne değildir tartışmalarına sanırım bu belge noktayı koyuyor. Yorumu sizlere bırakıyorum… PEKİ BUNA NE DEMELİ? SÜNNET… M.Ö 2000 yılında TERAH adındaki bir lider kabilesini Fırat Nehrinin kuzeyine geçirir ve bugünkü Türkiye topraklarına sokar. TERAH Asur’luların zulmüne uğrayan bir Yahudi kabilesinin lideriydi. Yanında oğlu İBRAHİM ve gelini SERA ve torunu vardı. Kabile bugünkü HARRAN ovasına yerleşir. TERAH’ın ölümüyle yerine kabile reisi olarak İBRAHİM geçer. İşte o günlerde ilginç bir olay olur. İbrahim bir gece Tanrı YEHOVA’yı görür ve bu şekilde tek tanırılı dinlerin ilki olan Yahudilik doğar. İbrahim o gece rüyasında gördüğü Tanrı YEHOVA’dan bir emir bir de vaat alır. Emir şuydu “Seçilmiş bu halkın tüm erkekleri doğumlarının ilk 8. günü sünnet olacaktır.” Vaat ise onlara ait olacak bir topraktı. (PROMISED LAND= Vaat edilmiş Topraklar) Hz. İbrahim neden sünnet geleneğini başlatmıştı acaba? Çünkü kabilesini “seçilmiş halk” olarak görüyor ve onları diğer insanlardan ayırması gerekiyordu. İşte Yahudi erkeklerde ‘’sünnet uygulaması’ böyle doğar! Yahudiler 400 yıl boyunca Hz. İbrahim’in koyduğu kurallara göre yaşadılar ancak M.Ö 1600 yıllarında o bölgede (bugünkü Harran) kuraklık ve açlık başladığı için kabile MISIR’a göç etmek zorunda kalır. Bu göç sırasında kabilenin lideri konumunda artık Hz. YUSUF vardır. Mısır’a yerleşen bu kabileye önceleri Mısır Firavunları iyi davranır ancak sonraları bu iyi davranış köle muamelesine dönüşür ve dayanılmaz bir hal alır. Hatta daha da ileri giden firavun her yeni doğan Yahudi erkek çocuğun öldürülmesini emreder. O günlerde LEVİ adlı bir Yahudi aynı kabileden bir kızla evlenir ve MUSA adı verilen bir çocukları olur. Öldürülme korkusuyla 3 ay boyu sakladıkları çocuğu artık tehlike daha da artınca bir sepet içinde NİL nehrine bırakır annesi. İlginçtir firavunun kız kardeşi bu sepeti bulur ve bebeğe bakar ve korur. İşte bu bebek büyüyünce Yahudilerin en büyük Peygamberi olacak olan MUSA’dır. Şimdi şu soruları sormadan nasıl geçebiliriz ? Dini gereği sünnet olmuş olması gereken ve Yahudi bir ailenin çocuğu MUSA nasıl olur da tanınmaz ve öldürülmekten kurtulur? Yanıtı çok zor.. Bir varsayım şu: Musa sünnetsizdi, Mısırlı bir aileden olduğu sanılmıştı. O halde nasıl olur da “Seçilmiş bir halkın” çocuğu olan ve dininin kesin ve temel ilk emri olan sünnet bu çocuğa uygulanmamış olabilir ? Konuya bağlantılı bir başka paradoks ise şu: Hristiyan dünyasının Peygamberi Hz. İSA’dır. Ancak ilginçtir Hristiyanlığı din haline getiren Hz. İsa değildir en azından sağlığında bunu görememişi bile.. Öğretiyi din haline getiren Aziz PAUL’dur. (Hz İsa’nın ölümünden 200 yıl sonraları) Peki aziz Paul İsa’nın ölümünden sonra topluluğu bir arada tutmak için verdiği ilk emir neydi? “SÜNNET OLMAYACAKSINIZ” Çünkü ancak bu yolla Yahudilerden kendi topluluğunu ayırabilecekti. Ancak ilginç bir kader olsa gerek Hristiyan dininin peygamberi Haz. İsa sünnetliydi, çünkü Yahudi bir ailenin çocuğu olarak doğmuş sünnetli olarak çarmıha gerilmişti… Bu durumda tümü sünnetli Yahudilerin peygamberi sünnetsiz, sünnet uygulaması kesin olmayan Hristiyan peygamberi Hz. İsa ise sünnetliydi… Şimdi sormayalım mı ‘’sünnet ‘’ uygulaması Müslümanlığa nasıl girdi ? Kur’anı Kerim’ de böyle bir emir olmadığına göre, Buyrun varsa mantıklı bir açıklama lütfen !