İnsan, yaşayış vaziyetince / yaşayış durumu bakımından,

Bir dağdan kopup sel içine düşen veya yüksek bir apartmandan düşüp

Yuvarlanan bir şahıs gibidir.

Evet, hayat apartmanı yıkılıyor. Ömür tayyaresi / uçağı şimşek gibi geçiyor.

Zaman da sel dolaplarını sür’atle / hızlıca çalıştırıyor.

Arz / dünya sefinesi / gemisi de sür’atle / çabuk bir şekilde giderken

“Bulutların geçişi gibi geçip gitmektedirler.” (Neml suresi: 88)

Meal ve anlamındaki ayetini okuyor.

Sefine-i arz / dünya gemisi sür’atle / hızlı bir şekilde yürürken,

Dünyanın gayrimeşru / meşru, dinî ve dinsel olmayan lezzetlerine uzatılan ellere

Zehirli dikenlerin batacağı düşünülsün.

Binaenaleyh / bundan dolayı, o zehirli dünya oklarına bakıp, el uzatma.

Firakın / ayrılığın elemi / maddî-mânevî dert ve üzüntüsü, telâki / kavuşma lezzetinden ağırdır.

x

Ey nefs-i emmarem! / Ey kötü ve günah işleri yapmamı emreden nefsim!

Sana tâbi / sana boyun eğici ve uyucu değilim.

Sen istediğin şeye ibadet et. İstediğin şeyin peşine düş.

Ben, ancak ve ancak beni yaratıp şems / güneş ve kamer / ay ve arzı / dünyayı

Bana musahhar eden / bana boyun eğdiren;

Her şeyi bir maksada uygun, hikmetle yaratan Hakîm, benzersiz bir şekilde yaratan Fâtır

Ve sonsuz büyüklük sahibi, yani Zülcelâl olan Allah’a abd ve kul olurum.

Ve keza / aynı şekilde, Cenab-ı Hakkın beni;

Ezelî ilmi ile, kâinatta olmuş ve olacak bütün şeylerin varlık ve yokluğunu,

Geçmiş ve geleceğini bilmesi demek olan Kader’in;

Muhit / çevre ve yöresinde uçan; ömür tayyaresine / uçağına bindiren

Veya beni; hayat dağları arasında açılan uhdud / vadi, geçit ve tünellerinden

Şimşekvari / şimşek gibi geçen zamanın şimendiferine / trenine bindirerek;

Ebedülâbâd / ebedlerin ebedi ve sonsuzluk memleketinin iskelesi hükmünde olan

Kabir tünelinin kapısına sevk edip yönelten;

Dünyanın Rahman’ı, âhiretin Rahîm’i

Ve her şeyin Hâlık’ı / Yaratıcısı olan

Allah’tan medet ve yardım istiyorum.

Ve keza / yine hiçbir şeyi dualarıma, istigaselerime / yardım istemelerime

Ve niyazlarıma / yalvarıp yakarmalarıma hedef ittihaz etmem / hedef edinmem.

Ancak arz küresini / dünyayı harekete getiren, felek çarklarını durdurmaya

Ve şems / güneş ve kamerin / ayın yerleştirilmesiyle

Zamanın hareketini teskin ettirmeye / sakinleştirmeye, yatıştırmaya

Ve vücudun şahikalarından / zirve ve doruklarından yuvarlanıp gelen

Şu dünyayı sakin kılmaya kadir olan

Kudreti nihayetsiz celâl sahibi Rabbe dualarımı, niyazlarımı arz ve takdim ediyorum.

Çünkü, her şeyle alâkadar âmâl / emeller ve makasıdım / maksat ve gayelerim vardır.

Ve keza / yine, kalbime vaki / gelmiş olan en ince, en gizli hatıraları işittiği

Ve kalbimin müyûl / meyil, yönelim ve emellerimi tatmin ettiği / karşıladığı gibi,

Akıl ve hayalimin de temenni ettikleri / isteyip, arzuladıkları ebedî saadeti ve mutluluğu

Vermeye kadir / güç ve kuvvet sahibi olan Zat-ı Akdes’in /

Her türlü kusur ve noksandan uzak ve pak olan; en mukaddes, en kutsal zât;

Yani Allah’tan maada / Allah’tan başka kimseye

İbadet ve kulluk etmiyorum.