BİR KELİMELER KİTABI

Abone Ol
Kelimelerle barışık yaşamak adılı esrini imzalayarak bana lütfeden Dr. Ayhan Güldaş benim hemşehrim. 1943 yılında Gaziantep’in Nizip ilçesinde doğdu. İlk, orta ve lise eğitimini Nizip Gaziantep ve İstanbul’da  sürdürdü. İstanbul Darül Fünunu Edebiyat İhtisas Yüksekokulu’nda Türk Dili Bölümü’nden 1969 yılında mezun oldu. Malkara, Çan ve İstanbul’da liselerde edebiyat muallimliği yaptı. Türk Dili Bölümü’nde Eski Türk Edebiyatı Kürsüsü’ne bağlı olarak ihtisas çalışmasını 1986’da tamamladı ve adının başına Dr. Yazma hakkı kazandı. Bizimkiler adlı eseri Milli Eğitim Bakanlığı tarafından basıldı. Bu eser bir çok lisede sahnelendi. Küçükler ve Büyükler ile Destan Yaratan Kahramanlar eserleri de Kültür Bakanlığı tarafından yayınlanan diğer sahne eserleridir. Türk Dili Şura’sında Divan Edebiyatı ve Halk Edebiyatı’nda Türk Musiki Unsurları Saz, makam, terim adlı tebliğ sundu. 4. Milletlerarası Türk Dili Şura’sında açılan hikaye yarışmasında  Her Şey Sevgiyle adlı hikaye kitabıyla ödüle layık bulundu. Bu eser de Milli Eğitim Bakanlığı tarafından basıldı. Milli Kültür, Kök, Akademi, Türk Edebiyatı,, Türk Dünyası gibi dergilerde  edebi inceleme ve araştırmaları yayınlandı. Halilname adlı ihtisas  çalışması Kültür Bakanlığı tarafından basıldı. Yahya Kemal’de Son adlı üslup araştırması da bana imzalayarak lutfettiği bir eseri.
Ayhan Güldaş bu eserinin ön sözü’nde dildeki değişimleri kendince şefkatle izah etmeye çalışıyor. Şöyle diyor:
Tanzimat döneminde Namık Kemal, Şinasi gibi yazarlar, şairler tarafından başlatılıp Cumhuriyetimizin kuruluşundan sonra Atatürk’ün emriyle daha ciddi olarak yönlendirilen sadeleştirme akımının hedefi belliydi. Arapça ve Farsça kelimelerle yüklü aydın dilini, halkın konuşma diline yaklaştırmak, yüksek zümrenin ağdalı süslü diliyle halkın daha sade yazı dili arasındaki büyük farklılığı, derin uçurumu ortadan kaldırmak, terimlere Türkçe karşılık bulmak, sözlükler hazırlamak.
Tabiki Ayhan Güldaş burada zülfü yâre dokunmamak arzusundadır. Gerçek şudur. Namık Kemal ve Şinasi gazete çıkarıyorlar. Görüş ve düşünceleri de yönetimdekilerce kabul edilmiyor. Halka ise dilleri sebebiyle dertlerini anlatamıyorlar. Düşüncelerine ancak halktan destek bulacaklarını umuyorlar. O halde dilin sadeleşmesi, halkın anlayacağı hale gelmesi gerekiyor. Bu onlar için gerekliydi. Sadeleştirmenin lüzumundan bahseden yazıları bile yine halkın anlamakta zorlandığı medrese dili, ilim dili idi. Nispeten birkaç kelime de olsa, birkaç yazım kuralı da olsa dili sadeleştirdiler. Tamamen ticaridir ve idareciler tarafından menfur bulunan düşüncelerine halktan destek arayış çabalarıdır.
Ayhan Güldaş ön sözü’nde şöyle devam ediyor:
Yapılan çalışmalarla maksada büyük ölçüde erişilmiş, halk aydınların konuşmalarını, yazdıklarını anlamaya başlamış, aydınlar halkın sıkıntılarını, sevinçlerini paylaşmak, dertlerine çare bulmak için yazılarıyla daha çok gayret  göstermek gereğini duymuş, böylece toplumun dayanışması artmıştır. Okullardaki eğitim ve öğretim çalışmaları kolaylaşmış, yazılı eserler daha yalın bir üslupla yayınlanmış, okur yazar sayısında artışlar olmuş halkın irfan seviyesi yükselmeye başlamıştır.
Dil üzerindeki bu çalışmaların olumlu tesirlerini böyle sıralayan yazar daha sonra arı Türkçe çalışmalarında dilimizde İslam tesiriyle bin yıldır kullanılan Arapça ve Farsça kelimelerin yerine uydurulan yeni kelimelerin zararlarına, nesiller arasındaki birbirini anlamaz hale gelişleri yüzünden karşı çıkıyor.
Yazar, Arapça ve Farsça kelimelerin Türkçe’den çıkarılma çabalarının laik bir millet oluşturma çabası olduğunu ifade etmeden bu kelimelerin irfanımızda ne kadar önemli olduklarını ifade  ederek değişik bir çalışma sergiliyor. Bir denemeci edasıyla görüşlerini açıklamak yerine İstanbul’un çeşitli semtlerinde Dil ve Türkçe’yi iyi bilen iki arkadaşı sohbet ettiriyor. Daha sonra da onları mektuplaştırıyor. Kitabın sonuna da bir sahne eseri koyarak yine dil ve Türkçe konusunu çok olumlu bir eda ile  işlemiş.
Ayhan Güldaş’ın Kelimelerle Barışık Yaşamak adlı eseri Türkçe ve dil alanında değişik tarz denemesiyle ortaya konmuş bir eserdir.