90’lı yıllarda üniversiteye hazırlanan gençlerin pek rağbet ettiği bir bölümdü Halkla ilişkiler. Kurumların ve kişilerin tanıtım faaliyetlerini yürütmesi, kriz ve itibar yönetimini sağlaması için gerekli olan iletişim araçları günümüzde olduğu gibi çeşitli de değildi. Dolayısıyla kurumların faaliyetlerini duyurmaları, haberlerini yayınlamaları, seslerini duyurmaları, günümüz iletişim dünyasındaki kadar hızlı da değildi. 
Halkla İlişkiler, iletişim biliminin tüm argümanlarını kullanan bir meslek dalı olmasına rağmen mesleğin günümüzde tam anlamıyla anlaşıldığını, tanımlanabildiğini düşünmüyorum. Tanımı, ilkeleri, amaçları ve pek çok farklı disiplinle iş birliği içinde olduğu çalışma sistemiyle (Psikoloji, yönetim, sanat, politika, insan kaynakları, iş idaresi) gibi birbirinden farklı alanlarda bilgi sahibi olmanın ,Sürekli öğrenmenin, yeniliğe açık olmanın zorunluluğu bu mesleği seçmiş biri için kaçınılmazdır. Bu konularda yayınlanan pek çok makalenin, kitabın ve gündemin nabzının takibi de  bir zorunluluktur. Merak, iletişim kabiliyeti, girişkenlik gibi özelliklerin yanında iyi de bir konuşmacı, olmanın, düzgün bir diksiyonun gerekliliği yine bu mesleğin erbabının olmazsa olmaz özelliklerindendir. Ayrıca bir hekim ya da bir hukukçu kadar çok araştırmaya, öğrenmeye adanmış bir yaşamın mesleğidir.
Günümüzde pek çok İK sitesine verilen personel ilan alımı ilanlarını incelediğinizde; “Bir yandan müstehzi bir gülüş yerleşir dudağınızın bir kenarına, bir yandan da derin bir huzursuzluk ve bir parça küskünlükle karışık bir öfke birikir içinizde’’…
Bir insanın geçimini sağlamak için ekmeğini kazanması dürüstlükle yaptığı, emek harcadığı tüm işler kutsaldır. Hiç biri diğerinden daha az öneme sahip değil. Ancak; Hastanede hasta karşılayana, restoranda yer gösterene, sekretere, call center denilen telefon pazarlamacısına, mankenine vs.. Her işi yapana Halkla İlişkiler sorumlusu demek doğru olabilir mi? Seri ilanlarda ‘’38 beden halkla ilişkiler elemanı’ ’aranıyor gibi bir dil kullanan insan Halkla İlişkiler mesleğinden ne anlayacak? O zaman bu kafa yapısına şöyle söyleyelim; Eğer bu işler halkla ilişkilerden sayılıyorsa Mpr, Crm, ve İtibar yönetimini yapan kim?
Prf: Alaeddin Asna’yı, duayen Betül Mardin’i meslek tanımlamasında neyle konumlandıracağız o vakit?
İtibar yönetimi ile bir değer yaratabilen bu iletişim dalından meslekle hiçbir ilgisi olmayan bir kişinin bile anlayabileceği bir biçimde bahsetmem ve önemini kavramak için anlaşılabilir bir örnek vermem gerekirse: 15 Temmuz darbe gecesi sonrasında uluslararası kamuoyunda yapılan iletişim ve kendini ifade etme, algı yaratma çalışmalarını örnek olarak gösterebiliriz. Dış basında çıkan ülkemiz hakkında yapılan itibar zayıflatmaya yönelik yayınlara karşı Türkiye Cumhuriyeti, adına uluslararası basına ve dış ülke kamu oyuna Cumhurbaşkanı Erdoğan, tarafından verilen röportajları PR çalışmalarının önemine ilişkin bir örnek olarak verebiliriz.. Türkiye Cumhuriyeti ve Temmuz darbesine yönelik olan ve yıpratılmaya çalışılan ülke imajına karşı uluslararası Pr şirketlerince planlanan PR faaliyetlerinin ve o röportajların gerekliliği kaçınılmazdı. Hızlı adımlarla atılmış güçlü bir kriz yönetimi ve Halkla ilişkiler kampanyası çok önemliydi.
Keza ABD’de başkanlık seçimlerine yönelik yürütülen kampanyalar adete bir PR savaşlarıdır.
Güven yaratma Halkla ilişkilerin en önemli amaçlarından biridir.
Sosyal medyanın tüm faydalarının dışında en belirgin olumsuz özelliği kolay ulaşılan ancak çoğu zaman tevatürden ibaret olan, mesnetsiz yayınlar, fikirler, gerçek dışı, yanlış ve kaynağı belli olmayan bilgilerin havada uçuştuğu bir iletişim ortamı olması. Dolayısıyla tüm çeşitliliğe ve hıza rağmen bu siber iletişim çağında kişilerin ve kurumların hatta ülkelerin güven yaratmaya yönelik sürekli ve istikrarlı kampanyalar gerçekleştirmesi zorunluluktur. 
Kurumları yıpratmaya yönelik, algıyı değiştirmeyi ve itibarı zedelemeyi hedef alan, gayrı ahlaki bir rekabet ortamında; Kaynağı belli olmayan bilginin, sanal ve derin kuyusunda Halkla ilişkiler biliminin ve mesleğin ciddiyetinin farkında olan gerekli donanıma sahip ,dekoratif bir unsur gibi kriz masalarına oturtulmamış, halkla ilişkiler uzmanlarına ve yaratıcı, yenilikçi, meraklı, genç, öğrenmeye gelişmeye açık ve dinamik ekiplere her zamankinden çok daha fazla ihtiyacımız var…Diyeceğim o ki ‘’Algı dünyayı yönetir. Algıyı ise PR’cılar ve iletişimciler ve medya yönetir’’…
Haftaya yeni bir Perşembe yazısında görüşünceye dek sevgi ve sağlıkla…
YAZ BİR KENARA LAZIM OLUR…
Hayatımda ki en büyük mutluluğum çocuklarım ve torunlarım. Ailem yani. Bir de tabii mesleğim. Mesleğimin Türkiye’de kabul görmesi, saygıyla karşılanması ve hasbelkader benim tarafımdan başlatılmış olması, halkla ilişkiler deyince akla geliyor olmam, müthiş bir onur…
Betül Mardin