Bugün konumuz 8 TL değerine ulaşan 1 dolar… Ama inanın ki niyetim doları övmek ya da yermek değil. Tek derdim; Beraberce, efsane haline dönüştürülmüş doların gerçek yüzüne en yalın hali ile bakabilmek…

Sonrasında yatırımınız için en uygun olan kararı, kendiniz zaten verirsiniz. 

Dolar kim?.. ABD’nin para birimi… 

Yatırıma dönüştürmek istediğiniz Türk Liranız ise; Türkiye’nin para birimi…

Yani her ikisi de para… Ve para ile para almak yatırım kabul edilemez. Birazdan bu durumun daha netleşeceğini umuyorum. Göreceğiz ki para ile para almak korkma emaresi kabul edilir. Kendi milletine, halkına kalmayan inancın zuhurudur.

Neden mi?.. İşte bunun için biraz işi kolaylaştıralım ve biraz başa dönelim.

Para daha icad olunmamış. Bildiğiniz bu dönemde buğday eken, marul eken ile mal takas yapardı. İhtiyaç duyulan mallar birbirleri ile değiştirilirdi. Ekonomi bilimi de ufak ufak buralardan yazılmaya başladı. Böylece ambarında buğday dolu üretici marul ihtiyacını takas ile giderdi. Aynı şekilde ihtiyaç duyduğu diğer ürünler içinde takas yöntemi kullanıldı. 

Mal aynı zamanda para işlevindeydi.

Mesela buğday üreticisi, 1 kilo buğday karşılığından başka bir buğday üreticisinden 1 kilo buğday talep etmezdi. Saçma olurdu. Diyelim ki etti. Bunu kesinlikle yatırım için, para kazanmak için yapmazdı. Farklı bir bölge buğdayında olabilecek aroması için ve kendi ekmeğine farklı tat katabilmek için, keyif için belki yapardı.

Ama sıklıkla görülen bir durum da değildi.

Hele hele bir de düşünsenize… 1 kilo buğday verip de 8 kilo buğday alabilmek mümkün müydü? Bırak mümkün olmayı, talep etmek akla bile gelmezdi.

Oldu da geldi… O zaman şimdi, hangi koşullarda akla gelebileceğine kafa yoralım.

1 kilo buğday ile 8 kilo buğdayın ancak eşit, birbirine denk gelebiliyor olması; 8 kilo buğdayın böceklenmiş olması olasılığı olabilirdi. Buğday taneleri başağında sağlıklı beslenemediği için un haline geldiğinde verimsiz kalması olabilirdi.

Eğer A şahsı 1 kilo buğday ile 950 gram ekmek yapabiliyorsa ve T şahsı ancak 8 kilo buğday ile 950 gram ekmek çıkartabiliyorsa… Gerçekten zor durumda olmalı. 

Bu verimsiz buğday ile kışı atlatması pek mümkün olmayacaktır. Buğdayı kalitesizdir. Emek yetersiz verilmiştir. Gübre istediğinde gübre, su istediğinde su verilememiştir. Mineral yoksunudur.

Muhtemelen eğlence’ye dalma ya da ‘Amaaan nasıl olsa bir yerden borç buğday alırız, buluruz bir yerlerden canım’ anlayışı, gaflete düşülmesine sebep olmuştur.

1 kilo buğday ile 950 gram ekmek yapabilen biri varsa ve sen ancak 8 kilo buğday ile aynı değerde ekmek yapabiliyorsan… Anlayamamışsın, gözünün önünde cereyan edenleri görememişsindir. Acilen bu tembelliğin kaynağına inmeniz lazım!.. Yüzleşmeniz lazım!.. 

Yoksa miktara bakmaksızın ekmek yapamayacağın, buğday biçemeyeceğin bir zamana doğru yolculuğun başlar… 

Burada el birliği ile yapılması gereken yatırım; 8 kilo ile ancak 950 gram ekmek yapabildiğin kendi buğdayın olmalıdır. Bunun önünü açacak politikalar geliştirilmelidir. Üretim modelleri oluşturulmalıdır. Gençlerin üretmesine imkân verilmelidir. Gençlerin enerjileri, ömürleri ziyan, israf edilmemelidir.

Eğer bunlar yapılmıyor, yaptırılmıyorsa… O zaman 1 kilo buğday ile 950 gram ekmek yapabilene çalışılmış olunur.

Korkak ve kaçma meyilli bir yaklaşım ile halen 1 kilo buğday ile 950 gram ekmek yapılabilen ürüne yapılan yatırım… Senin değil, verimli buğday sahibinin gücüne güç katar. 

Ve bu durumda senin de katkınla, kararınla, seçiminle 8 kilo buğday ile 950 gram ekmek yapabilen üretici, çok yakında 9 kilo ile aynı ekmeği yapabilecektir.

Demek ki neymiş?.. 8 kilo buğday ile 950 gram ekmek yapabilenler. 1 kilo ile yapabilenlere yatırım yapması durumunda kendi geleceği açısından sağlıksızmış.

Sen öyle bir yatırım yapmalısın ki! Bir sonraki hasatta 6 kilo buğday ile 950 gram ekmek yapmayı başarabilesin… Bunun için ise başkasının buğdayına değil, kendi buğdayına iyi bakman gerekir. Buğdayına daha iyi koşullar için çabalaman gerekir. Toprak altı, toprak üstü çalışmalarının iyi analiz edilmesi gerekir. Sadece su, gübre takviyesi ile olmaz. Sağlıklı mineraller, vitaminler ile güç katılmalıdır. 

Ancak ve ancak tarlası taş, çorak hale gelenler ya da getirilenler, ümidini yitirir. Ve kaygılar içinde başka buğdaya koşar. 

Burada bazen taş ve çoraklaşan tarladır. Bazen de eğitimsiz, işlenmemiş, taşlaşmış, katılaşmış, çoraklaşmış zihinlerdir.

Doğa bunun çözümünü ise taa varoluş ile bulmuştur. Verimli toprakların, verimli kalabilmesi için düzenli bir değişim gerekir. Bir yaz gelir, sonra kış gelir, aralara ise baharlar serpiştirilir. 

Sağlıklı bir gelecek için, sürekli değişim doğanın bizlere verdiği en büyük derstir. 

Yapacağınız en büyük yatırım esnek olabilmeyi bilmektir. Değişime direnç göstermemektir. Kaskatı olup ta kırılmamak, ortadan ikiye bölünmemektir.