RÖPORTAJ: Habib BABAR

O muhteşem güzelliği, oyunculuğu ve danslarıyla bir döneme damga vurdu. 15 yaşında kameralarla tanışan ve Göksel Arsoy, Ayhan Işık, Zeki Müren, Cüneyt Arkın başta olmak üzere birçok ünlü isim ile başrol oynayan Nilüfer Aydan ,1961 yılında da Sinema Dergisinin açtığı soruşturmada Yasak Aşk filmindeki oyunuyla en başarılı kadın oyuncu seçildi.Gerçek adı Aydan Canbula olan  ünlü oyuncu bugüne kadar birçok ödüle layık görüldü. Özellikle Halit Refiğ’in yönettiği birçok filmde oynayan ve muhteşem oyunculuğuyla gönüllerde taht kuran Nilüfer  Aydan ile dününü bugününü konuştuk… Haydi buyurun bu keyifli röportaja…

SİNEMAYA NASIL GEÇTİNİZ?

Ben oyuncu olmadan önce, dans ediyordum. Ancak tam bir sinema aşığıydım. Amerikan filmlerini, müzikalleri izleyip, “Hollywood’da artist olacağım” diye hayaller kurardım. Müzikalleri izleyip eve döndüğümde aynanın karşısında danslarla Gene Kelly’lerin taklitlerini yapardım… Ben çok küçüktüm, Sinop Gemisi’nde telsizci olan babamı kaybettikten sonra annem çalışmaya başlamıştı. Ablam da Kervansaray’da dans ediyordu. “Ablamdan dolayı Yılmaz Duru’yla tanışmıştım. Ondan dans dersleri aldım ve beraber dans etmeye başladık. Kemal Film’den teklif geldi. Henüz 15 yaşındaydım… 

TEKLİF CAZİP GELDİ

Ve teklif çok cazip geldi,oyunculuk en büyük hayallerimdendi. Birden bire beni başrole oturttular. Ben çok çaba harcamadım, yaşım küçüktü, çocuktum o zaman. Her şey kendiliğinden oturunca pek kıymetini bilmiyoruz galiba. Sonra Yılmaz Duru’yla evlendik ve dans etmek üzere Amerika’ya uçtuk. “Evlenmiştik. Oğlumuz Turhan doğmuştu, Amerika’ya giderken burada, anneme bıraktım. Döndükten sonra Halit Refiğ’in ilk filmi Yasak Aşk’la sinemaya da döndüm. Seviştiğimiz Günler, Şehirdeki Yabancı, Şafak Bekçileri, Haremde Dört Kadın gibi filmler takip etti. Dansa da devam ediyordum. Yılmaz’dan ayrıldıktan sonra dansı bıraktım. Halit Refiğ’le evlendim sonra.

SİNEMANIN SANAT OLDUĞUNU HALİT REFİĞ’DEN ÖĞRENDİM

PEKİ SONRA NE OLDU?

Önemli filmlerde oynayarak oyunculuk anlamında şöhretime şöhret katmaya devam ettim.1960’lı yılları Yeşilçam’ın güzel devriydi. Birçok filmde başrol oynadım. Fakat o yılların ve başarımın kıymetini bilmediğimi düşünüyorum. Benim evliliklerim de mesleğim gibi biraz başarısız oldu. Birini seçmek gerekiyordu galiba. Ya evliliğini götüreceksin ya mesleğini. Sinemanın hiçbir eğitimini görmeden gelmiştik. Anadolu Film’in sahibi Esat Özgül, ablamın erkek arkadaşıydı. Yıl, 1955’ti ve Yörük Ali adlı filmi çeken Esat Bey beni aldı filme. Oyunculuğa 15 yaşında başladım. Bizim kuşak oyunculuk yaparken sinemada para yoktu. Parayla değil aşkla çalıştık. Yaşım küçüktü, çocuktum. O dönemde kendimi filmlerde gösterdiğim için mutlu olurdum. Yıllar sonra sinemanın sanat olduğunu Halit Refiğ’den öğrendim.

ZEKİ MÜREN İLE NASIL TANIŞTINIZ?

Yılmaz Duru ile Zeki Müren arkadaştı. Yılmaz benden söz etmiş, Kemal Film’den çağırdılar.’ Altın Kafes ‘filminde Zeki Müren ve Sezer Sezin’le birlikte oynamam teklif edilince heyecandan kalbim ağzımdan çıkacaktı. Hiç düşünmeden bu teklifi kabul etmiştim. Zeki Müren ile de bu film sayesinde tanışmış olduk.

1970’Lİ YILLARDA TÜRK SİNEMASI KRİZE GİRMİŞTİ

EN ÇOK HANGİ YÖNETMEN İLE ÇALIŞTINIZ?

Tabi ki en çok Halit Refiğ’in filmlerinde oynadım. Oyuncu olarak da Göksel Arsoy, Cüneyt Arkın ve Orhan Günşiray’la... “Bir okuldan gelmediğim için, içgüdüyle kendime göre üstesinden geliyordum rollerin. İyi yönetmenlerle çalıştığımız zaman daha iyi oluyordu filmler. Kötü filmlerim de var tabii, hepsine iyi diyemem. Ama iyi yönetmenlerle iyi işler çıkıyordu. Benim bir de Moskova’dan ödülüm var, Şehirdeki Yabancı filminden, en iyi kadın oyuncu ödülü. Bir de Simone Signoret almıştı o zaman.”

70’Lİ YILLARDA SİNEMAYA ARA VERDİNİZ SANIRIM, NEDEN?

Evet.. 1970’li yıllarda Türk Sineması krize girmişti. Tam bu krizde bir de seks film furyası başlamıştı. Durum böyle olunca mecburen uzaklaşmak zorunda kalmıştım.80’lerde sinemaya tekrar döndüm. Ancak hiç bir şey eskisi gibi keyif vermiyordu. Çok farklı bir sinema vardı artık.. Çok az film yapılıyordu. Şimdi ben şunu söylemek istiyorum; sinemacılar birbirini sevmiyorlar. Yeşilçam’ın küçük yazıhanelerinden yetişenler bizleri sevmiyorlar, belli bir düşmanlıkları var. Bizi alıp küçük rollerde oynatıyorlar, az para veriyorlar. 60’lı yılların oyuncularını seven genç kuşak bize daha çok değer veriyor, el üstünde tutuyor. Çok enteresan bizi seven ve sahip çıkanlar hep Yeşilçam dışından yetişenler. Tabii son dönemi anlatıyorum ben, 80’den sonrasını anlatıyorum. 60’larda biz zaten yıldızdık ve el üstünde tutulurduk. 

ESKİDEN GERÇEKÇİ FİLMLER YAPILIYORDU

PEKİ YEŞİLÇAM İLE ŞİMDİ Kİ SİNEMA ARASINDAKİ FARK NE?

Şimdi daha özgür, daha uçuk, daha cüretkâr filmler de yapabiliyorlar. İnsanların yaşanmış hayatları var, çirkinlikleri ve güzellikleri var. Eskiden sadece güzellikler işleniyordu. Şimdi o çirkinlikler de konuyor. Bence galiba doğru yapılıyor. Filmler mutlu sonla biterdi, bu tartışılırdı yapımcıyla yönetmen arasında. Haremde Dört Kadın’da iki final çekilmişti. Biri mutlu bitmişti, diğerinde ölmesi gerekiyordu. Eskiden sansürün de çok olumsuz etkisi vardı. Şimdi filmler daha gerçekçi; masaldan çıktı. Eskiden de gerçekçi filmler yapılıyordu ama genelde masalsıydı. Mecburdular, çünkü o seyirci vardı. 60’lı yıllarda da tabii çok güzel filmler yapıldı, az yapıldı ama yapıldı. Süzgece koyduğunuzda bir Lütfi Akad’ın, Halit Refiğ’in, Atıf Yılmaz’ın, Memduh Ün’ün güzel filmleri çıkıyordu ortaya. Genelde iş filmleri yapılıyordu. Şimdi artık öyle bir hale geldi ki iyi film yapmak mecburiyetindeler. Kötü yapamazlar. Çünkü iyi filmin seyircisi var şimdi.

ZEKİ MÜREN ÇAPKINDI

HİÇ UNUTAMADIĞINIZ BİR ANINIZI BİZİMLE PAYLAŞMAK İSTER MİSİNİZ?

O kadar çok anı var ki! Ben size Zeki Müren ile olan bir anımı anlatayım… Bir filmde merhum Zeki Müren’in tacizlerine hedef oldum. Zeki Müren her fırsatta sıkıştırıyordu beni. Göğüslerimi, kalçalarımı mıncıklıyordu. Köşe bucak kaçıp, gizli gizli ağlıyordum. Beni ilk elleyen, bana ilk dokunan Zeki Müren oldu. Annem Çerkez’dir, ona söylesem gidip Zeki Müren’i öldürürdü. Herkesten gizledim, sakladım. Mesela, filmde bir sahne vardı. Küçük bir cipe ben dahil 16 kişi bindik. Direksiyonda Zeki Müren var, ben de yanında oturuyorum. Direksiyonu çevirirken, vitesi geçirirken Zeki sürekli dirseğiyle göğsümü sıkıştırıyordu. Bu yüzden kendimi Münir Özkul’un oturduğu tarafa doğru çekiyordum. “Müziğimizin Sanat Güneşi çok çapkındı. Altın Kafes filminde sürekli peşimdeydi ve elleri hiç rahat durmuyordu. Bunaldığım anlarda bir köşeye kaçıp gizli gizli ağladığımı hatırlıyorum. Anneme söylesem gidip onu öldüreceğini bildiğim için de her şeyi sineye çekiyordum.

OYUNCU ARKADAŞLARINIZ İLE GÖRÜŞÜYOR MUSUNUZ?

Meslek arkadaşlarımdan az insanla görüşüyorum. Bunları başında Sevda Ferdağ gelir..  Çünkü çocukluk arkadaşım.Pandemi nedeniyle uzun bir süredir görüşemiyoruz. Ama telefonla samimi olduğum arkadaşlarla görüşüyorum .

GENÇ OYUNCULARA TAVSİYELERİNİZ VAR MI?

Evet var…Genç oyuncuların yüzlerine estetik yapmalarına  çok kızıyorum. Hepsi birbirine benziyor. Doğallık kadar güzel bir şey yok. Estetikli oyuncuyu gördüğüm zaman hemen kanalı değiştiriyorum. Lütfen estetik yaptırmasınlar. Bunun tek çaresi yapımcıların getireceği kural…Estetik yaptıranları oynatmayacak.

Bu keyifli röportaj için çok teşekkürler Nilifer hanım

Ben teşekkür ederim Habib bey