İnsana verilen “ene” yani “ben” duygusu, “benlik” hissi önemli bir sırrı halleder. Önemli bir gizli gerçeği çözer.

     “Ben” duygusu, “benlik” hissi; kâinat ve evren dediğimiz bu büyük âlemin daha doğrusu âlemlerin sırrını açığa çıkarır. Evrenin gizemini keşfeder.

     “Benlik” hissi kâinatın sır topudur. Sır kapısıdır.

     “Benlik” elif hükmündedir.

     Bildiğiniz gibi, elif harfi, kısacık bir çizgi şeklindedir. İşte bu elif harfi; sanki yokluk ile varlık arasını ayıran bir çizgidir. Bir perdedir.

     İşte bu benlik; hem var hem yok gibidir. Sanki hem vardır. Hem yoktur.

     Yani benliğe mânâyı ismi yani kendi hesabına, kendi namına nazar edecek olursak; benlik yok hükmündedir.

     Yok eğer benliğe mânâyı harfî yani başkası hesabına, ona başkası adına, gayrıyı gösterici olarak bakacak olursak o; var sayılır.

     Kısaca ene; benlik taslıyorsa yok sayılır. Ene başkasını gösteriyor, başkasına işaret ediyorsa; o zaman var kabul edilir.

     Ahzab suresinin 72. ayeti “ene”ye de işaret eder:

     “Biz emaneti (eneyi, benliği) göklere, yere ve dağlara teklif ettik. Hepsi de onu yüklenmekten kaçındı ve ondan korktu. İnsan ise onu yüklendi. Gerçekten insan çok zâlim, çok cahildir.”

     Ayeti kerîmede demek isteniyor ki: Gök, yer, dağ yüklenmekten çekindiği ve korktuğu emanetin yani ene’nin, benliğin yani başka varlıkların yüklenmekten korkup da insanın yüklendiği ilahî görevlerin birçok yönlerinden bir tanesi de benliktir.

     Evet benlik, aydınlık bir ağaç olan cennetteki Tûbâ ağacının çekirdeğidir. O Tûbâ ağacı ki, Hz. Âdem zamanından şimdiye kadar insanlık âleminin etrafına dal budak salmıştır. Yani insanın doğruluğu, yaptığı iyilikler, güzellikler; cennetteki ebedî mutluluğun çekirdekleridir. Orada yetişmiş, erişmiş, dal budak salmış Tûbâ ağacı olarak kula verilecek; kul o yaptıklarının gölgesinde ebediyyen, sonsuz olarak mesut ve bahtiyar olacak; mutluluk şarabını yudumlayıp duracaktır.

     Aynı zamanda benlik; cehennemdeki Zakkum ağacının da çekirdeğidir. O Zakkum ağacı ki, dehşet verici bir ağaçtır. Yani insanın eğriliği, yaptığı kötülükler, çirkinlikler; cehennemdeki ebedî azâbın, sonsuz sıkıntıların çekirdekleridir. Orada yetişmiş, erişmiş, dal budak salmış Zakkum ağacı olarak kula geri dönecektir. Kul o yaptıklarının cezası olarak; orada ebediyyen, dehşetli ıztıraplar içinde kalacak. Acıların en korkuncuyla kıvranıp duracaktır.

     Evet dünyada yaptığımız her şey, öte âlemde somut olarak karşımıza çıkacaktır. Nitekim biraz dikkat edecek  olursak; dünyada da doğruluğu, iyiliği ve güzelliği temsil eden bitki, hayvan ve insanlar var. Dünyada da eğriliğin, kötülüğün ve çirkinliğin misal ve örnekleri mevcut.

     Kısmen dünyada da alınan cezalar oluyor. Kısmen dünyada da verilen mükâfatlar bulunuyor.

     Velhasıl tam ve eksiksiz ceza ve mükâfat ise âhirette verilecektir.

     Benlik, Allahın güzel isimlerinin anahtarıdır. O güzel isimler / esmaülhüsna ki, aslında gizli birer hazinedirler.

     Benlik aynı zamanda, yaratılmış her şeyin de anahtarıdır.

     Çünkü her şey, anlaşılması zor birer sır ve gizem sahibidir.

     İşte benlik, görünürde kapalı olan bu sır ve gizemlerin kapılarını açan bir anahtardır.

     Fakat varlıklardaki sır ve gizem kapılarını açan benlik anahtarının bizzat kendisi de bilinmez bir muammadır. Meçhul bir bilmecedir.

     Evet sırların anahtarı olan benliğin kendisi de bir sırdır. Bir bilinmezdir. Benliğin kendisi de anlaşılması zor bir mes’eledir. Hayret verici bir sırdır.

     Ene denilen benlik; insanı şaşırtan bir muammadır. Anlaşılması zor bir sırdır. Çözülmesi güç bir gizemdir. Evet benlik bir tılsımdır. Bir sır ve bir gizli gerçektir. İşte böyle bir benlik; ancak, içyüzünün bilinmesiyle açılır. Bilinir.