Tüm dünya ülkelerini etkilemekte olan gelişmeler gösteriyor ki, ABD’nin yeni başkanı Biden’ı; koronavirüs salgını, küresel ısınma ve bunları da gölgede bırakacak olan kuraklık, kıtlık ve açlık konularıyla birlikte anacağız. Bu konu başlıklarının gündemimize yerleşmesiyle, tüm dünyayı giderek daha güçlü olarak etkileyecek olan bir korku iklimi oluşacaktır..

Bu mesajdan da anlaşılacağı gibi, Çin ve İran konularının bir çözüme kavuşturulması öncesinde ABD, Türkiye’yi yeniden yörüngesine almaya çalışacaktır. Fakat Trump’ın, Beyaz Saray’a veda ettiği günlerde, damat Kushner’in yönlendirmesiyle imzaladığı İsrail’i CENTCOM’un koruması altına almasına ilişkin kararını, “ABD’nin Türkiye’ye gerçek bakış açısı” olarak değerlendirmek durumundayız. 

Yine Damat Kushner’in, uluslararası ilişkilerini kullanarak, perde gerisinden yönettiği Arap ülkeleriyle İsrail’i yakınlaştırma operasyonları, Biden döneminde Türkiye’yi; Kıbrıs’tan, Girit’ten, İsrail’den, Doğu Akdeniz’den ve Ege’den esecek rüzgarlara karşı dikkatli olmaya çağırmaktadır.

KEMAL SALLI

Biden’lı yıllar başladı. “Let’s Joe” Sloganıyla göreve başlayan Joe Biden’ın gizli ajandasının ilk sıralarında elbette ABD’nin geleceğine ilişkin konular var. Biden, ABD’nin “Küresel lider” sıfatını koruyabilmek için elinden geleni yapacaktır. 

Tüm dünya ülkelerini etkilemekte olan gelişmeler gösteriyor ki, ABD’nin yeni başkanı Biden’ı; koronavirüs salgını, küresel ısınma ve bunları da gölgede bırakacak olan kuraklık, kıtlık ve açlık konularıyla birlikte anacağayız. Bu konu başlıklarının gündemimize yerleşmesiyle, tüm dünyayı giderek daha güçlü olarak etkileyecek olan bir korku iklimi oluşacaktır. 

Biden’ın çalışma arkadaşlarının oluşturdukları tablo böyle bir gelecek çağrıştırıyor. Türkçe’mizde bir söz vardır; “Bana arkadaşını söyle, sana kim olduğunu söyleyeyim” der. Biden’ın çalışma arkadaşları da dünyamızın geleceğine güler yüzle bakmamızı engelliyor. Özellikle, “Benim sadık yârim kara topraktır” türküsünü unutan ülkeleri koronavirüsten çok daha etkili bir tehlikenin beklediğini not düşmek isteriz. BM, yalnızca Yemen’de 14 milyon insanın açlık tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu açıkladı. 

Biden’ın nasıl bir politika izleyeceğini öngörebilmek için, birlikte çalışacağı yol arkadaşlarının sicillerine bakmak yeterli ipuçları vermektedir. Antony Blinker, Jake Sulliver, Brett McGurk, Wendy Sherman, Janet Yellen….

Biden’ın kadrosuda Obama döneminden tanıdığımız, hiç de yabancı olmadığımız isimler var. Öncelikle Obama döneminde başkan yardımcısı olan Biden’ı ve Türkiye’ye bakış açısını biliyoruz. Verdiği sözlere ne kadar sadık olduğunu da, Membiç’te konuşlandırdıkları YPG’li teröristler konusunda verdiği “NOKTA!”lı garantilerden hatırlamaktayız. Yine de bir kez daha hatırlayalım.. 15 Temmuz sonrasıda mahcup bir tavırla geldiği Ankara’da, basın önünde yaptığı konuşmasında, o dönemde büyük rahatsızlık duyduğumuz Membiç’teki YPG’liler konusunda, “YPG Fırat’ın doğusuna çekilecektir. NOKTA!” demişti. Sözünü yerine getirmekte bir hayli gecikmiş, Türkiye Fırat Kalkanı sonrasında düzenlediği Zeytin Dalı operasyonuyla gereken temizliği yapmıştı. 

Bu aşamada, dönemin NATO’dan da sorumlu EUCOM Komutanı General Scarpotti bizzat Washington’a giderek, CENTCOM’un YPG’ye olan aşrı ilgisinin Türkiye-ABD ilişkilerine darbe vuracağını anlatmaya çalışmıştı. Biden’ın da söz vermiş olmasına rağmen, o dönemde CENTCOM’un komutanı olan General Vottel YPG’yi Membiç’te tutmakta ısrarcı olmuştu. O dönemde, “Bütün çalışmalarımıza rağmen Suriye’nin kuzeyindeki Kürt nüfusu yüzde 20’nin üstüne çıkmamıştır. Burada bir Kürt devleti kurulamaz” diyen General Vottel’in yeni görev döneminde nasıl bir politika izleyeceği merak ediliyor. 

YENİ DIŞİŞLERİ BAKANI BLINKEN: “TÜRKİYE SÖZDE MÜTTEFİK” 

Biden kabinesinde Dışişleri Bakanı olarak Pompeo’nun yerini alacak olan Antony Blinken, uzun yıllar dışişlerinde görev yaptığından Türkiye’yi yakından tanıyor, Türkiye-ABD ilişkilerinde yaşanan sorunları, Türkiye’yi Rusya’dan S-400 almaya mecbur eden uygulamaları çokiyi biliyor. O da, Biden gibi, 15 Temmuz sonrasında Ankara’ya gelmiş, hainlerin bombaladığı TBMM binasını ziyaret etmişti. 

Biden'ın aynı zamanda Senato Dış İlişkiler Komitesinde yardımcısı olan 58 yaşında olan Blinken’ın, Trump yönetiminin 'dalgalı' uluslararası ilişkileri yerine, çok daha sakin ve uzlaştırıcı bir politika benimsemesi bekleniyor, ama Türkiye’ye sıcak bakmadığı biliniyor. Koronavirüs salgını bütün dünyayı kasıp kavururken, ABD’nin beka sorununa dönüşmüş Yeni İpekyolu ağlarını giderek genişletirken, küresel ısınmaya bağlı kıtlık ve açlık sorunu kapımıza dayanmışken, ağzını açar açmaz söze, “Türkiye sözde müttefik” diyerek başlaması, Blinken’in Türkiye’ye ilişkin derin bir kuyruk acısının olduğunu gösteriyor. 

Blinken kariyerine Clinton yönetimi sırasında Dışişleri Bakanlığında başladı. Obama döneminde de Dışişleri Bakan Yardımcısı ve Ulusal Güvenlik Danışmanı Yardımcısı olarak görev yapan Blinken, ABD'nin Trump döneminde imzasını çektiği Paris İklim ve İran ile yapılan nükleer anlaşmalar gibi uluslararası düzeyde uzlaşıya varılan konularda tekrar masaya oturmasına kesin gözüyle bakılıyor.

Deneyimli politikacı olan Blinken, daha önce yaptığı bir açıklamada "ABD ne kadar güçlü bir ülke olursa olsun iklim değişikliği, salgın, silahların yayılması gibi bir ülke ve gezegen olarak karşılaştığımız büyük sorunları tek başına çözemez" diyerek, uluslararası alanda işbirliğinden yana olduğuna dair ipuçları vermişti.

ABD medyasında yayınlanan yorumlara bakılırsa Blinken, Çin ile rekabetten yana bir politika benimseyecek. Göreve gelmeden önce yaptığı konuşmalarda, ülkeleri tek tek iki süper gücün ekonomisi arasında seçim yapmaya zorlamak yerine, ticareti, teknolojik yatırımları ve insan haklarını ilerleterek Çin ile rekabet etmenin önemine vurgu yapmıştı.

Biden’ın dış politikasının ana hatlarını, neler yapmak istediğini Blinken’ın konuşma ve davranışlarından okumaya çalışacağız, yalnız başlangıçta, Türkiye-ABD ilişkilerinde sıkıntılı bir dönem yaşanacağı anlaşılıyor.

Senato’da adaylığı onaylanması sonrasında yaptığı konuşmada, “Önce ABD” diyen Obama dönemi politikalarını sürdürme niyetini açığa vurmuştu. Bakan olarak yaptığı ilk konuşmasında da Türkiye’den “Sözde müttefik” olarak söz ederek, bizleri ne kadar “sevdiğini” açığa vurmuş oldu. 

Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan da yabancımız değil; o da Türkiye-ABD ilişkilerinde yaşanmakta olan gerilimin nedenlerini bilenlerden. Sullivan, Dışişleri Bakanı olduğu dönemde Hillary Clinton’ın, Obama’nın yardımcısı olduğu dönemde de Joe Biden’ın başdanışmanıydı. 

ORTADOĞU KOORDİNATÖRÜ McGURK VE İSRAİL’İN CENTCOM’UN KORUMASINA ALINMASI

Brett McGurk, Biden kabinesinde Ortadoğu Koordinatörü olarak görev yapacak. O da Türkiye’yi biliyor, tanıyor. DEAŞ ile mücadele etmesi için, PKK’nın Suriye uzantısı YPG’nin binlerce TIR dolusu silahla donatılmasında ve eğitilip ordulaştırılmasında büyük rol oynamıştı. 

McGurk’un Ortadoğu Koordinatörü olmasından Kongre de hiç memnun değil. Hele Trump’ın, damadı Kushner’ın yönlendirmesiyle 15 Ocak’ta imzaladığı bir kararla, İsrail’i de EUCOM’un kanatları altından alarak, 1963’te, Başkan Carter döneminde kurulan CENTCOM’un koruması altına alması, İran’ı olduğu kadar, Türkiye’yi de ilgilendirmektedir. Çünkü İsrail, Büyük Kürdistan kamuflajı altında, Büyük İsrail kurma hedefinden asla vazgeçmiş değildir ve bu nedenle Trump’ın İsrail’i CENTCOM’un koruma altında alma kararı, İran kadar Türkiye’yi de rahatsız etmiştir. 

3 Kasım seçimlerinde Yahudi seçmenlerin ancak yüzde 30’unu oyunu alabilen Trump’ın bu kararı alması, Trump’ın, Rusya’dan Çin’e uzanan esrarengiz ilişkilerine ve bu hatta etkili olan Yahudi sermayesinin gücüne bağlanıyor. 

TRUMP İÇİN TEHLİKE HENÜZ GEÇMEDİ

Tarihe, “Azledilen ikinci ABD başkanı” olarak geçme tehlikesini atlatmayı başaran Trump, yenilgiyi kabullenebilmiş değil, “Bir şekilde geri geleceğim” diyor. FBI eski Başkanı Savcı Robert Mueller Trump’ın azline yeterli olacak kapasitede bir dosya hazırlayınca, Trump tarafından görevden alınmıştı. Yerine gelen bir başka FBI kökenli James Comey de Savcı Mueller’in yolunda yürüyünce o da Trump’un tırpanından kurtulamamıştı. Fakat bütün bu “önlemler”, Trump için azil süreci başlatılmasını engelleyememişti. 

İkisi de FBI kökenli olan Mueller’in ve Comey’in hazırladıkları dosyalar halen geçerlidir ve Trump’ı yargı önüne çıkarmaya yeterlidir. O nedenle Biden bu dosyaları Trump’ın tepesinde Demokles’in kılıcı gibi sallamaya devam edecektir. Trump, görevinin son günlerinde, 2016’daki seçimlerde Rus etkisi soruşturmasıyla ilgili olarak sıkıntılar yaşayan dünürü Charles Kushner’i ve Paul Manaford ile Michael olmak üzere 20 kişi için af kararı imzalaması da arkasında bıraktığı dosyalarla ilişkilidir. 

“BIDENOPULOS”UN TÜRKİYE’YE BAKIŞ AÇISI BİLİNİYOR, AMA…

Obama döneminde başkan yardımcısı olan ve Yunanlılara olan hayranlığı nedeniyle “Bidenopulos” olarak anılan yeni ABD başkanının Türkiye’ye olan bakış açısı biliniyor. Başarısız 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında geldiği Ankara’da verdiği sözlerin tutulmadığı da hafızalardadır. Bu kötü yaşanmışlıklara rağmen Biden, Türkiye’ye en sempatik maskesini takarak yaklaşmayı deneyecektir. Çünkü, Beyaz Saray’ın saygı duyduğu gazetecilerden olan New York Times yazarlarından Lora Jakes, “Biden Türkiye ile anlaşmalı. Aksi halde Türkiye-Rusya yakınlaşması derinleşebilir” diyerek Biden yönetimine çok önemli bir uyarıda bulunmuştur.  

Bu mesajdan da anlaşılacağı gibi, Çin ve İran konularının bir çözüme kavuşturulması öncesinde ABD, Türkiye’yi yeniden yörüngesine almaya çalışacaktır. Fakat Trump’ın, Beyaz Saray’a veda ettiği günlerde, damat Kushner’in yönlendirmesiyle imzaladığı İsrail’i CENTCOM’un koruması altına almasına ilişkin kararını, “ABD’nin Türkiye’ye gerçek bakış açısı” olarak değerlendirmek durumundayız. 

Yine Damat Kushner’in, uluslararası ilişkilerini kullanarak, perde gerisinden yönettiği Arap ülkeleriyle İsrail’i yakınlaştırma operasyonları, Biden döneminde Türkiye’yi; Kıbrıs’tan, Girit’ten, İsrail’den, Doğu Akdeniz’den ve Ege’den esecek rüzgarlara karşı dikkatli olmaya çağırmaktadır. 

Biden’ın yemin töreninde yaptığı konuşmada bütün dünyayı olumsuz etkilemekte olan koronavirüs salgınından söz ederken, “Birlikte yenebiliriz” vurgulamasını küresel bir dayanışma çağrısı olarak değerlendiriyoruz. Yine de, Biden’ın çok büyük ezber bozucu yaklaşımlar ortaya koyabileceği düşünülmüyor. Obama’nın başkan yardımcısı olduğu dönemindeki yaşanmışlıkları ve yeni Dışişleri Bakanı Blinken’ın, Türkiye’den “sözde müttefik” olarak söz etmesini unutmamız gerekir.

Son söz olarak, Yunan’a olan hayranlığından dolayı Bidenopulos olarak anılan Biden’ın her gülücüğünü samimiyet testinden geçirmek durumunda olduğumuzu unutmayalım.