Anadolu’nun kadim Türk-İslâm şehir’lerinden,şehir’lerin beyi,Beyler’in Şehr’i Beyşehir’deyiz.

Tarih’in ve Tabîat’in görülmeye değer eşsiz eser’lerin harman olduğu bir şehir...

EŞREFOĞLU CAMİİ,1296-1299  yılları arasında Eşrefoğlu Beyliği’nin kurucusu,Seyfeddin Süleyman Bey tarafından yaptırılmıştır. Anadolu’daki ahşap direkli, düz çatılı camii’ler arasında günümüze ulaşmış ve bütün hususiyet’lerini muhafaza etmiş, Selçuklu ve Beylikler döneminin en nadide eseridir.

Bu Muhteşem Camii,”Mine’lbab ile’mihrab”kısaca anlatmaya çalışacağım;

TAÇ KAPI: Beylikler Döneminin Abidevî Taç Kapıları Arasında yer alır. Daha ziyade, çicek ve yaprak kabartmalı nebatî süslemelerle bezeli, Muhteşem kapı; mukarnas dolgulu kavsarası, yan mihrabiye’leri ve bezemeli bodürleriyle, muhteşem bir manzara arzeder. Seyfeddin Süleyman Bey, Taç Kapı’nın hemen üstündeki kitabeye Camii’nin vakfiyesini ve inşaı’nın başlama tarihi olan (Hicrî, 696, Miladî, 1296) Tarihini yazdırmıştır.

HAÜRİM KAPISI(ÇİNİLİ KAPI): Taç Kapı’dan içeri ceviz ağacından kündekarî tekniğiyle yapılmış, kitabe’sinde Zümer Suresi’nin 73.ayetininyazılı olduğu çift kanatlı ahşap kapıdan girilir. İçeriye girer-girmez karşımıza cami inşatının bitiş tarihini gösteren, (Hicrî, 699, Miladî, 1299) Kitabe’nin bulunduğu, çinili harim kapısı çıkar.Kitabe’de; “Bu mübarek mescidi din ve devletin kılıcı hayırlı Emir, Eşrefoğlu Süleyman 699 yılında yaptırdı,” yazılıdır.

İÇ MEKAN: Eşrefoğlu Camii: ahşap, taş, çinicilik, kalem işi süslemeleri, tuğla, alçı, kar deposu, bey mahfili, müezzinler mahfili, i’tikaf mahalli, kündekarî tekniğiyle yapılmış minberi ve çilehaneleriyle pekçok hususiyyeti bünyesinde cem’etmiş bir benzeri bulunmayan tek eserdir.

KAR KUYUSU:1941 yılına kadar Camii’n üzeri,(çatısı)toprakla örtülüydü. Bu tarihe kadar çatıda biriken kar ağırlık yapıp,yıkıma sebeb olmasın diye, kar kürünür, yuvak denilen taş bir silindir ile gevşeyen toprak sıkılaştrılırdı. Bu karlardan bir kısmı, günümüzde camekanla kapatılmış kısımdan Camii’n ortasındaki kuyuya (Karlığa) kürünür, basılır, depo edilirdi. Buradaki kar’ın yavaş yavaş erimesiyle ahşap sütun ve kirişlerin rutubet dengesi korunmuş,kuruması veya çatlamaları engellenmiştir. Böylece, Cami uzun ömürlü olmuş ve bütün hususiyetleri aslına uygun korunmuştur. Bu hususiyyetiyle bu Cami, dünya’da benzersiz ve tek’tir.

MÜEZZİNLER MAHFİLİ: Camii’ye 1571 tarihinde ilave edilmiş bir Osmanlı eseridir. Kitabe’sinde şöyle yazılıdır: Mustaf Bey ki, sahibü’l-hayrât pederidür vezir-i sultanî Cami İçre Mah-i Muharrem’de eyledi bir makâm-ı nûrânî görecek dahi ben dedim tarih ne güzel mahfil ettiler ânı Ketebehû fakir es-Seyyid Muharrem “Kitabe’de her beytin birinci mısra’nın başına du’a mahiyetinde,” Saadet olsun, (Saadet bed) ikincisine de yine du’a mahiyetinde, “Mübarek olsun,” (Mübarek bed) diye yazılmıştır.

SÜTUN VE KİRİŞLER: Camii’de Sedir ağacından, 47’si direk, toplam 602 adet sütün ve kiriş bulunmaktadır. 6 ay boyunca, Beyşehir Gölü’nün serin sularında bekletilen ve aynı süre, güneşin yakıcı sıcaklığına bırakılan, bir rivayete göre de fırınlanan bu sütunlar,taş kaidelere oturtularak yerlerine dikilmiş ve günümüze kadar da hiçbir değişikliğe uğramadan gelmiştir.

Sedir Ağacı, dünya’da sadece, Türkiye’de, Batı Toros  Ormanlarında yetişen bir ağaç’tır. Sert ve çok sağlam olmasının yanında, salgıladığı kendisine has bir koku’dan dolayı, tahta kurusu gibi, küçük haşereler tavanı,ara bölmeleri, dolapları ve yan kaplamaları katran ağacı denilen bu Sedir ağacından yapılan bina’lara asla yaklaşmazlar.

BEY MAHFİLİ (HÜNKAR MAHFİLİ DE DENİLİR: Bey Mahfili’ne,Camii’n orta sağ bölümünde bulunan, Taç Kapıya nisbetle daha sade bir taş işçiliği ile bezeli bir kapıdan girilir. Eşrefoğlu Beiy’lerinin Cum’a ve bayram namazlarını kıldıkları, kadir gecesini ve diğer mübarek geceleri tebrik ve tes’îd ettikleri,a yrıca Beyliğin ehemmiyetli mes’ele’lerini görüştükleri bir mekandır.

MİNBER: Tamamı ceviz ağacından kündekarî  tekniğiyle metal veyaahşap çivi ve tutkal gibi herhangi bir yapıştırıcı kullanılmadan yapılmıştır. Minber’in mihraba bakan yan cephesinde, güneş, yıldızlar ve gezegenleri sembolize eden gökyüzü, canlandırılmıştır. Minber’in ön cephesine Arapça Kûfî yazıyla, Allah, Celle Celaluhu, Muhammed salla’llahu aleyhi ve sellem ve İslam’ın ilk dört halifesi’nin isimleri yazılmıştır.

Kitabe’sinde ise, şu ibare yer alır; “Taht gibi yüce minberin yapılmasını, adaletli, Emir, Eşrefoğlu, Kahraman Süleyman emretti.” Kapının etrafına, ayete’l-Kürsî minberin yan tarafına ise, “Hatip minbere çıktığında, dinleyenlere, doğrudan, başka bir şey tebliğ etmesin,” yazılıdır. Minber Kapısının günümüz minberlerine nisbetle küçük olması, ki, (Kapı’nın genişliğ 36 Cm.yüksekliğ 136 Cm.’dir) hatibin tevazu ve boyun bükerek çıkmasını öğütlemiştir. Kemerinin sağ ve sol köşelerindeki bitki motiflerinin arasına ise minberi yapan usta büyük bir maharetle kendi ismini (imzasını), “Amel-ü İsa” gizlemiştir.

MİHRAB: Çini mozaik tekniğiyle yapılmış olan mihrab: Selçuk’lu çinili mihrabları arasında büyük ölçüde orjinalliğini koruyan tek mihrab’dır. Üzerindeki geometrik şekiller ve nebatî motifler insanlara cenneti ve sonsuzluğu hatırlatır. Merkez’deki kabartma üzerindeki 8 kollu yıldız, Selçuklu Devletini sembolize eder. Etrafındaki 24 adet Merkeze müteveccih oklar Oğuz Boylarını  sembolize ederken, okların istikameti Merkeze doğru olduğundan devlete bağlılık mesajı verir. Merkezden oklara doğru süzülen 24 ışın demeti ise Anadolu Beylikleri üzerine doğmuş bir güneş gibidir. Mihrabın etrafına Âl-i İmran Suresinin, 38-41. ayet’leri,k avsararının üst kısmına ise En’am Suresi’nin 79. Ayeti yazılıdır.

Mihrab, ileri dönem İznik Çini’leriyle bezeli, neredeyse minare’nin yarı boyutunda dik ve yüksek kurşun levhalarla kaplı, uzaktan Camii’n ana binasından farklı müstekıl bir eser görünümündedir.

TÜRBE: Anadolu Künbet Türbe’lerinin en Muhteşem ve mu’tena türbe’lerinden birisidir. Seyfeddin Süleyman Bey, Camii’in tamamlanmasından iki yıl sonra, (Miladî, 1301)kendisi için Camii’n doğu duvarına bitişik bir türbe yaptırmış, bir yıl sonra da ebediyyete intikal edince bu türbeye defn’edilmiştir

Süleayman Seyfeddin Bey’in eşinin ve oğlu’nun mezarları da bu türbe’de bulunmaktadır.

Dünya durdukca duracak bu eserlerin sahibi, Eşrefoğlu, Süleyman Seyfeddin Bey Merhumu ve yakınlarını, rahmetle, minnetle ve şükranla yad ederiz.

Eşrefoğlu Camii’nin, Çinili Harim Kapısından, Mihraba doğru baktığınızda, kendinizi, Sedir Ormanından oluşan, bir Orman Denizinde bulursunuz. İsa Usta ve arkadaşları, Cihan Mi’marı, Koca Sinan’ın, Erciyes Dağı’nı yerinden alıp, Yedi Tepeli, İstanbul’un üçüncü tepesine kondurmasından tam 258 sene önce, Anamas Dağı’nı yerinden söküp, Beyşehir Gölü’nün kuzey doğusuna kondurmuşlardır. Dünya durdukça, İnşâ Allah! Bu eserler de baki kalacaktır.