Şehir’lerin Bey’i, Beyler’in Şehr’i, Kadîm Türk- İslâm Şehr’i, Beyşehir’de bulunan, görülmeye değer, tarihî eserler. Anadolu’muzun ba’zı şehirlerinde, 40-50 yıllık yıkık bir değirmen, tarihî eser, bir çoplak, (kaynağı olmayan sel sularından husule gelmiş su birikintisi) bulunan yerleşim merkezleri, tanıtım ve reklam ma’rifetiyle bir cazibe merkezi haline getirilmişken, Beyşehr’imiz, en yeni tarihî eseri, 105 yıllık olmasına rağmen yeterince tanıtılmadığı, reklamının yapılmadığı-yapılamadığı için, tanınır olmakta ve turizmde ne yazık hak’ettiği yerde değildir.

TARİHΠ TAŞ KÖPRÜ: Beyşehir Gölünün sularıyla, Konya Ovası’nın sulanması fikri ilk def’a, Kanûnî devrinde ortaya konulmuş ise de, ancak, Sadrazam Avlonyalı, Ferid Paşa’nın 1898’de mes’eleyi gündeme getirmesi üzerine, devrinin en müdebbir, en zeki, en merhametli ve şefkatli Hükümdarı, Sultan 2.Abdülhamid Han zamanında, Anadolu Bağdat Demiryolu İnşaat Şirketi namına, Alman, Holzman’ın etüdlerine dayanılarak, Anadolu-Osmanlı Demiryolu Ortaklığı’na ihale edilmiştir. Yapımı, 1908-1914 yılları arasında tamamlanmıştır. Takribî, 850.000 Osmanlı altını’na mal olmuştur. Osmanlı Devleti’nin kurduğu ilk sulama te’sisi olma vasfındadır. Köprü aynı zamanda göl sularının şişmesi durumlarında baraj vazifesi de yapmaktadır. 15 gözlü tarihî köprü, kuzey-güney istikametinde uzanır, aynı zamanda bir regülatör vazifesi de yapar. İnşa edildiği gündeki mekanik düzenek günümüzde de çalışmaktadır. Gölden regülatör’ler vasıtasıyla akıtılan sular Çarşamba Çayına dökülür, Konya Ova’sına ulaşır. Kanal vasıtasıyla gölden ortalama 500 milyon m3 su alınmakta olup, bu suyla 70.000 hektar arazi sulanmaktadır.

Taş Köprü’nün batısına Karayolları tarafından yaptırılan Eşrefoğlu Köprüsü’nün trafiğe açılmasından sonra, köprü, araç trafiğine kapatılmış olup sadece yaya’ların geçişlerine izin verilmektedir.

Beyşehir Gölü’nün su’ları böylesine hoyratça ve vahşice, bir taraftan Konya Ova’sına, diğer taraftan, Isparta’nın dağı’na, taşına akıtılmaya devam edilirse, korkarım, Göller Bölgesi’ndeki ba’zı göllerin başına gelen felaket, Beyşehir Gölü’nün de başına gelir, Türkiye’nin en büyük tatlı su gölü, çöle döner.

Kadîm, Türk-İslâm Şehr’i, Beyşehir’in, (İçerişehr’in) sıfır noktasındayız. Burada, Eşrefoğlu Camii’nin gölgesinde kalmış, muhteşem eserler var. Eşrefoğlu Camii’nin, kuzey-batısında bulunan tarihî, bedesten, Eşrefoğlu Beyliği’nde, günlük hayatın şekillendiği en önemli mekan idi. Zaman içinde, depo, belediye toplantı ve muayede salonu olarak kullanılmıştır. Şimdilerde, bilgilendirme tabelalarında verilen bilgilere göre, Konya Büyükşehir Belediyesi tarafından esaslı bir şekilde restore edilmektedir. Restorasyon tamamlandığında, dış cephelerde bulunan küçük dükkân’lar, turistik eşya, oyuncak ve diğer ihtiyaç ve gıda maddelerinin satılacağı dükkân’lar olarak kullanılabilinir. İç mekân ise, muhtelif etkinliklerde, konferans salonu, hususî maksadlı toplantılarda ve Şehir Halkı’nın muayedelerinde kullanılabilir.

Eşrefoğlu Külliyesine dahil, hamam, 720 yıldan beridir, insanların temizlenmesi için hizmet vermektedir. Halen de, hizmet vermeye devam ediyor.

İSMAİL AĞA MEDRESE’Sİ: Selçuklu, Beylikler dönemi ve Osmanlı’da, Sıbyan Mektebi ve her kademedeki medreseler bulunmayan külliye’ler olmadığına göre, Eşrefoğlu Külliye’sinde de elbette bir medrese vardı. İsmail Ağa Medresesi, 1669 tarihi ile tarihlendirildiğine, İlhanlı’lar adına, Beyşehir’de hüküm süren, Halil Oğlu, Emîr, İsmail Ağa’ya izafe edildiğine göre, Eşrefoğlu tarafından yaptırılan mederese, yıkılmış harap olmuş olmalıdır ki, bu Medrese’nin yerine, Halil Oğlu, Emîr, İsmail Ağa, günümüze kadar gelebilmiş bu muhteşem Medrese’yi yeniden inşa ve ihya etmiştir.

Medrese, Anadolu’daki Taş Yapı Medrese’lerin en muhteşem örneklerinden birisidir. Eşrefoğlu Camii’nin batısında, Bey Kapısı’nın tam karşısında bulunan medrese’ye, muhteşem bir Taç Kapı’dan girilmektedir. Zengin süslemeli Taç Kapı, Selçuklu Taş işlemelerinin en mümtaz ve müstesna örneklerindendir. Medrese üstü açık, revaklı ve doğu-batı çift eyvanlıdır.

Medrese’de, 1912 yılına kadar tedrisat devam etmiş ve uzun yıllar bu medrese’de, Fıkıh, Kelam, (Akaid) Fesahat ve belagat, Usûl-ü Fıkıh, Hadis, Usûl-ü Hadis ve Tefsir gibi Âlî ilim’ler tedris ve tahsil edilmekteydi. 1912’de, Şeyhulislam, Hayrullah Efendi zamanında başlatılan, “Islah-i Medâris,” (Medrese’lerde reform) harekatıyla, buradaki talebe-i Ulûm, başka medrese’lere nakledilmiş, 03.Mart 1924 tarihinde diğer tüm medrese’lerle birlikte, İsmail Ağa Medresesi de tamamen kapatılmıştır.

İsmail Ağa Medrese’si’nin ma’kûs talihi kapatılmakla bitmemiş, 1924’den sonra, Beyşehir’e Kaymakam olarak ta’yin edilen, kürt, Abdülganî Efendi, Medrese’yi yıktırmış, tahrip ettirmiş, işine yarayan malzeme’yi taşıtarak, “Beyazpark,” olarak bilinen, uzun yıllar, Halkevi, C.H.P. Merkezi, Belediye binası olarak kullanılan, halen, Beyşehir Belediyesi, Kültür ve San’at Müdürlüğü olarak kullanılan binayı inşa ettirmiştir. Giriş Kapısı’nın önündeki zarif sütunlar, ma’alesef, İsmail Ağa Medrese’sinden taşınmış sütunlardır. Medrese, bilgilendirme tabelalarından anlaşıldığına göre, Konya Büyükşehir Belediyesi tarafından restore ettirilmektedir. Restorasyon tamamlandığında, Eşrefoğlu, Süleyman Seyfeddin Bey’in ve de Halil Oğlu, Emîr, İsmail Ağa’nın vakfiye’lerine uygun olarak, Beyşehir Müftülüğü’ne, Türkiye Diyanet Vakfı’na, Türkiye Diyanet Vakfı, Beyşehir Şubesine tahsis edilmeli, İslamî ve Şer’î ilimler burada yeniden, tedris ve ta’lime başlanmalıdır.

Eğer, böyle bir tahsis gerçekleşirse, en azından, yaz döneminde, bu Medrese’de, müderrislik yapmaya hazır olduğumu, bütün alakalı’lara duyurmak isterim.

BEYLERBEYİ KONAĞI (HÜKÛMET KONAĞI): Önce’leri Şehr’in yönetim merkezi olarak kullanılan konak, Şehr’in büyümesiyle, yönetim merkezi değişmiş ve konak uzun bir müddet mesken olarak kullanılmıştır. Eski Hükûmet konağı 18.ve 19.yüzyıl konut mi’marisi’nin en güzel örneklerindendir. Hatıllı ve düğmeli taş yapı iç sofa plan tipinde olup iki adet sofa çıkması bulunmaktadır. Daha iyi anlaşılır bir ifade ile, iki katlı konak, hafif ahşap çatı ve ahşap ara bölmeler ve koridorun sağında ve solunda odalar... İkinci katta, doğu ve batı ‘da olmak üzere, iki sofa, ayazlık, balkon bulunmaktadır. Doğu balkon’dan güneşin doğuşunun, batı balkon’dan batışının seyrine doyum olmaz.

Beylerbeyi Konağı’nın, Konya Büyükşehir Belediye Başkanlığı tarafından yaptırılan restorasyonu, 2015 yılında tamamlanmış, halen, Kafe ve Lokanta, (CAFE& RESTAURANT) olarak hizmet vermeye devam etmektedir. Konağın mülkiyeti, Konya Büyükşehir Belediye’si’ne aid olup, müteşebbir bir şirket tarafından işletilmektedir.

Beylerbeyi Konağı, İçerişehr’in batısında, Göle en yakın burnunda, şehr’in sıfır noktasına, Eşrefoğlu Camii’ne, takriben, 500-600 metre mesafede batı tarafındadır. Camii, arkanıza alır, büklüm büklüm, daracık sokakta, tek katlı, çift katlı, bin yıllık evlerin arasından geçerek Konağa ulaşırsınız.

Otomobil ile gidecekseniz, Eşrefoğlu Köprüsünü geçiniz. Geniş göbek’ten sola sapınız, “Eşrefoğlu Camii” yazılı tabela istikametinde ilerleyiniz. D.S.İ., (Devlet Su İşleri) tarafından tanzim edilen Göl çevresinden de bir-iki dakika içerisinde, Beylerbeyi Konağı’na ulaşabilirsiniz.

Güneş’in doğuşunda, doğu balkonunda, batışındaki dünya’nın bir başka yerinde bulunmayan Muhteşem gurub’da, batı balkonunda nefis bir kahvaltı ve unutulmayacak bir akşam yemeği yemek istiyorsanız, önceden çok kolay ve ezberinizde tutabileceğiniz telefonla rezervasyon yaptırmanız gerekebilir. Aralarında, İstanbul terbiyesi görmüş elemanların da bulunduğu, personel sizi bir müşteri gibi değil, bir misafir gibi karşılar, ağırlar ve uğurlarlar.

Guruba karşı akşam yemeğinde, Konağa has, Konya unundan pide, tamamen organik mevsim salatası, milimetrik kıyılmış, kızgın yağda pişirilmiş, taze göl sazanı, Künefe’nin Başkenti, Hatay’lı, Künefe ustalarını kıskandıracak nefasette, Konağın şeflerinin hazırladığı, dondurmalı Künefe, unutulmayacak bir Beyşehir hatırası olacaktır.

Yedirmişler, içirmişler, ağa’lar gibi ağırlanmış, bu yazıyı yazmış diyebilirsiniz. Sizi te’min ederim, hiçbir müesse’se’nin karşılıksız, bir bardak çayını-suyunu, içmiş değilim. Ben, İstanbul’da büyüdüm, İstanbul’da yaşıyorum. İstanbul’un her bir semtine de aşığım. Ama, Sıla-i rahm için geldiğim, kısa müddetlerle de kaldığım, Şehr’ime de aşığım. Daha önceki yıllarda, başka yerlerden bir misafirim geldiğinde, onu ağırlamak için bu Şehir’de bir mekân yoktu. Allah’a şükür şimdilerde hem de birden fazlası var.

Beyşehir’in, Beyşehirli’lerin tanıtılması babında, zerre kadar katkım olursa, mes’ud olurum.

Beylerbeyi Konağı’nın kolay Telefon Numarası: 0332 Alan koduyla, 5123456...

2015 yılında tamamlanmış, halen, Kafe ve Lokanta olarak hizmet vermeye devam etmektedir.