İnsan ve maddî tarihin nazarı / bakışıyla, insanların sosyal hayatına bakılsa, görülür ki siyasî sosyal hayat itibariyle, insanlık beş devir geçirmiştir.

     1. Vahşet ve bedevîlik devri.

     2. Memlûkiyet / kölelik devri.

     3. Esir devri.

     4. Ecir / ücretlilik devri.

     5. Malikiyet / sahiplik ve serbestiyet devridir.

X

     1. Devir: Vahşet devri olup dinlerle, hükümetlerle tebdil edilmiş / değiştirilmiş, nim / yarı medeniyet devri açılmış.

     2. Devir: İnsanlığın zekileri, kavi  / kuvvetli ve güçlüleri, insanların bir kısmını abd / kul ve memlûk / köle kabul edip hayvan derecesine indirmişler.

     3. Devir: Sonra bu memluk / köleler intibaha gelip / uyanıp gayrete gelerek; o devri esir devrine çevirmişler. Yani, memlukiyet / kölelikten kurtulmuşlar. Fakat “El hükmü li’l - gâlip.” / “Gâlip olan hükmeder.” zâlim düsturu / prensibiyle yine  insanların kavî / kuvvetli ve güçlü olanları; zayıflarına esir muamelesi yapmışlar.

     4. Devir: Sonra, İhtilâl-i Kebîr / Büyük İhtilâl / Fransız İhtilâli  gibi çok inkılâplar / değişimlerle, o devir de, ecir / ücretlilik devrine inkılâp etmiş / dönüşmüş. Yani havas / üst ve zenginler tabakası, avâmı / halk ve fukarayı / fakir ve yoksulları; ücret karşılığında hizmetçi olarak kabul etmeleri, yani sermaye sahipleri, ehl-i sa’yi ve ameleyi / emekçi ve işçileri; küçük bir ücretle istihdam etmeleri / hizmet ettirmeleridir.

     Bu devirde sû-i istimâlât / kötüye kullanmalar o dereceye vardı ki, bir sermayedar / kapitalist ve yatırımcı; kendi yerinde oturup, bankalar vasıtasıyla bir günde bir milyon kazandığı halde, bir biçare / çaresiz ve zavallı bir amele / işçi ve ırgat, sabahtan akşama kadar, yeraltındaki madenlerde çalışıp, ölmeyecek kadar yiyecek alabileceği, on kuruşluk bir ücret kazanıyor! Şu hal, halka öyle müthiş / dehşetli bir kin, bir iğbirar / güceniklik verdi ki; havâssa / üst ve zengin sınıfa karşı isyan  etti.

     Şu asrın tabiriyle, sosyalistlik, bolşeviklik / Rus komünizmi suretinde, önce Rusya’yı zir ü zeber / altüst etti. Birinci Dünya Savaşından istifade ederek / yararlanarak, her yerde kök saldılar.

     Şu bolşevizm / kömünist uygulama perdesi altındaki halkın kıyam ve isyanı; havâssa / zenginlere karşı bir kin ve bir tezyif / hakaret fikrini verdiğinden; büyüklere ve havâssa / zenginlere ait şeref sebebi her şeyi kırmak için bir cesaret verdi.

     5. Devir: İnsanın müteşebbis / girişimci olarak iktisadî hayata teşebbüs etmesi / girmesidir.

İnsanın çalıştığı yerde, aynı zamanda işe ortak olması. Ya bizzat iş sahibi veya o işin ortağı olmasıdır. Böylece kişinin işine sımsıkı sarılması, canı gönülden çalışması, başarı için büyük gayret göstermesi gerçekleşmiştir. 

     Bu suretle çalışma barışı sağlanmış, sosyal huzur ve adalet tam manasıyla kendini göstermiş oluyor. Zaten insanın fıtrat ve yaratılışında olan özel mülkiyet edinme arzusu; hayata geçmiş bulunuyor. Nitekim, anonim şirket hisse senetlerinin halka satılması suretiyle; halka açılma hareketleri ortaya çıkmaya başlamıştır.

     İnsanı sosyal varlık haline getiren şey, onun “medenî-i bi’t-tab” / “medenî hayat yaşamaya uygun  fıtratta yaratılmasıdır”. Çünkü aile, kabile ve millet olarak dost ve kardeşçe bir araya gelmek; sosyal hayatın / sosyal yaşamın zaruri / zorunlu bir etkisi, insanca bir gereğidir. Zira, faziletli bir insanın en önemli hareket tarzı, tevazu ve mahviyetle / alçak gönüllülükle sosyal hayat içinde yer almasıdır. 

     En iptidaî / ilkel şekilden en gelişmiş duruma kadar, maddî hayatın her safhasıyla sosyal münasebet ve ilişki kurmak, her insan için bir mecburiyettir. Çünkü, kimin himmeti / istek ve gayreti yalnız nefsi / kendisi için ise, o insan değildir. Çünkü, insanın fıtratı medenidir. Yani hemcinsini / diğer insanları düşünmeye mecburdur.  Kaldı ki, ancak sosyal hayat ile, şahsî / özel hayatı devam edebilir. 

     Meselâ, bir ekmeği yese, kaç ellere muhtaç. Ona karşılık o elleri manen öptüğünü ve giydiği elbiseyle kaç fabrikayla alâkadar olduğunu kıyas ediniz. Hayvan gibi bir postla yaşayamadığından, diğer insanlarla yaratılışı icabı ilgilenmesinden ve onlara manevî bir fiyat vermeye mecbur olduğundan; fıtratça / yaratılışı bakımından medenîdir.

     Kaldı ki, bir Müslüman için sosyal hayat yaşamasının sebebi, yaratılışının gayesine uygun olarak sorumluluğunu yerine getirebilmesidir. 

     Müslümanın en büyük görevlerinden biri olan “İlâ-yı Kelimetullah” / “Allah’ın adını yüceltmek”   sadece sosyal hayat içinde mümkün ve olasıdır. Sosyal hayat / birlikte yaşama mecburiyeti / zorunluluğu ise, bu gayenin olmazsa olmazı, zarurî bir unsuru ve lâzımıdır.