Merhaba. Öncelikle sizi tanıyalım. Tanımayanlar, bilmeyenler için cast direktörü ve menajer Berna İçöz kimdir? Sizin anlayışınıza göre bir cast direktörü nasıl olmalıdır?
Merhaba. Ben ömrünü tiyatroya adamış bir babanın kızıyım. Babam Yılmaz İçöz Muhsin Ertuğrul’un öğrencisidir. Ben de onun öğrencisiyim diyebilirim. Gözümü tiyatro ile açtım ve tiyatro ile büyüdüm. Babam vefat ettikten sonra oyuncu bir arkadaşımın teşvik etmesiyle bu işe başladım. Başlangıçta bir süre menajerlik yaptım. Fakat bu benim alışkanlıklarımı ve ruhumu pek de tatmin etmedi. O dünyanın içinde çok temiz kalamayacağımı gördüm çünkü ben insanın içindeki kötülüğü ortaya çıkartan herkesten, her şeyden çekinirim hatta daha açık söyleyeyim, korkarım. İnsan tehlikeli bir mahlukat ve her an hepimizi aslımıza rücu etmek zorunda bırakabilir. O yüzden geleneksel değerlerin derinliğine sonsuz bir sadakat ile bağlıyımdır. Oysa menajerlik ülkemizde çoğunlukla pazarlama işidir ve her pazarlama içini doldurmadan cilalayıp doğru olmayan bir illüzyon yaratmak demektir. Oysa ben sahneden, çocukluğumdan ve babamdan kalan bir alışkanlıkla üretmek istedim ve cast direktörlüğünün tam da bana göre bir iş olduğunu gördüm çünkü cast dağıtımı öncelikle iyi senaryo okumayı, o senaryoyu ve içindeki karakterleri iyi analiz edebilmeyi gerektirir. Bir edebiyatçı titizliği ile sinemanın oyuncu yüzlerinde tezahür eden imgeler dünyasını hayal edebilmeniz gerekir. Bir romanın satır aralarını sinemada hangi gözlerin sessiz bakışlarında görebileceğinizi bilmeniz lazımdır. Bu da bir anda olmaz. Edebiyatı ama özellikle de tiyatro edebiyatını bilmek zorundasınız. Hamlet ile Treplev arasındaki kardeşlik bağını hissediyor olmanız lazım ki siz hangi oyuncunun hangi yüz ifadesinde hangi bakışları yakalayabileceğinizi yönetmenden önce, kameradan önce ve senaristin hayallerini de kırmadan başka bir düzlemde yakalayabilesiniz. Tabii ki içinden geldiğim tiyatro geleneği, çocukluğumun özgür hayal gücü ve ilk gençliğimin deli dolu, sınırsız tutkuları ile ülkemizin dizi ve film sektörü arasında büyük farklar olduğunu ayrımsamak çok vaktimi almadı. Başlangıçta çok zorlandım. Ben adeta ben değildim artık. Fakat bildiklerimden, öğrendiklerimden, hayallerimden ödün vermeden ve dediğim gibi hem babamın öğretilerine hem bir kendi anane, gelenek ve göreneklerimizin terbiyesine her zaman çok sadık kalarak bu işe devam ettim.
Öyle farklı bir dünya kurmuşsunuz ki cast direktörlüğü sizin tanımınızda adeta fırçalar ve boyalarla doldurulmayı bekleyen bir resim tuvaline dönüşmüş. Peki ya bu durum her zaman böyle mi yaşanıyor ülkemizde?
Çok teşekkür ederim ne güzel ifade ettiniz ama hayır, maalesef, hiçbir zaman böyle algılanmıyor ve böyle yaşanmıyor. Sektörde cast direktörleri genellikle yapımcı ve oyuncu arasındaki bağlantıyı kuran ve bütçe pazarlığı yapan kişi olarak görülüyor ne yazık ki. Oysa cast direktörü bir sinema filminin ruh kazanmaya başladığı ilk anlardaki ilk yoldaşıdır. Senarist ile yönetmenin hayallerini gerçeğe dönüştürebilmelerinin ilk adımıdır. Tuvalinin önünde bekleyen ressama sizin de işaret ettiğiniz gibi doğru renkleri hazırlayan, o renklerden farklı ton nüanslarını yakalamasına yardımcı olan bir uzun yol dostudur. O yüzden cast direktörü her şeyden önce drama bilmelidir diyorum. Eline aldığı metindeki karakter çözümlemelerini çok iyi yapabilmelidir. Oyunculara ve onların yeteneklerine hakim olmalı, onları çok iyi tanımalı ve potansiyellerini açığa çıkarmakta bir aracı olmalıdır. Cast direktörlüğü her şeyden önce donanım ve deneyim ister. Dolayısıyla size gelen her karakteri kadın erkek, yaşlı genç, zengin fakir, hassas veya duyarsız anlayabilesiniz, kavrayabilesiniz. Bu da belli bir yaşa ulaşmış olmayı arar. Aslında iyi bir yönetmende de aranan bir özelliktir bu. Yıllar içerisinde kendi kendine şekillenen bir bagajla ve gözle projeye yaklaşmanız gerekir. İşinizi çok sevmeniz gerekir. İşte ben bu işi aşkla yapanlardan biri olduğuma inanıyorum.
Menajerliğe nasıl başladınız?
Cast direktörlüğüyle yoğun olarak meşgul olduğum dönemlerde menajerlik yapamadım. Fakat aklımda sürekli hiçbir menajer tarafından şans verilmeyen, sektörde ‘’no name’’ olarak adlandırılan oyuncuların arasındaki son derece yetenekli gençler vardı. Çünkü no name oyuncuyla çalışmak zordur. Özellikle de gençlerle. Onların motivasyonlarını sürekli ayakta tutmak zorundasınızdır. Herhangi tanıdık bir oyuncuya nazaran onlar için çok daha fazla emek vermeniz ve çalışmanız gerekir. Bu nedenle pek tercih edilmezler. Hem bütçesel açıdan hem de emeğin ne olduğunu bilmeyen menajerler onların da kolayına geldiği için ‘’isim’’ oyuncularla çalışmayı tercih ederler. İsim oyuncuyla çalışmak işin en kolay kısmıdır. Önemli olan ‘’herkesin’’ oyuncu olduğu iddiasında bulunduğu sektörde aralarından gerçek yeteneklileri çıkarıp onları ‘’isim’’ yapmaktır. Bu konuda kendi adıma örnek olarak verebileceğim aklıma gelen ilk isim İrem Helvacıoğlu’dur.
Bildiğiniz üzere sektör son zamanlarda oldukça karıştı. Yapım şirketleri ve ajanslara bazı denetimler geldi. Kapalı kapılar ardında tekelcilikten bahsediliyor. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Bu soruya vereceğim cevap sadece sektörle ilgili olup belirli isimleri kapsamamaktadır. Bundan dört yıl önce verdiğim başka bir röportajda sektöre bir denetimin gelmesinin, sektörün üç beş kişinin tekelinde döndüğünü belirtmiştim. Ben bu konuda çok mücadele verdim. Yaptığım işle ilgili bana yanlış gelen her şeyi sosyal medyada paylaşmaktan çekinmedim ve çekinmeyeceğim de. Yedi, sekiz yönetmen, beş ,altı senarist ve on, on beş oyuncuyla bu sektörden çıkan çoğu işin kalitesi ortada: Birbirinin kopyası diziler, bir diziden ayrılıp ertesi hafta başka dizide sürekli aynı tip karakteri oynayan oyuncular, kırk tane dizinin cast işini de yapan üç, beş cast direktörü…Bu arada işinin gerçekten hakkını veren cast direktörleri için asla bir hadsizliğim olamaz. Çoğu da arkadaşımdır. Benim gibi eğer cast direktörlüğünü ve menajerliği aynı anda yürütüyorsanız ikisinin de birbirinden çok farklı işler olduğunu bilmeniz gerekir. Burada bazı etik kaygıları gözetmek gerekir. 15 yıldan fazladır sektörde olduğum için hangi oyuncunun hangi menajerle çalıştığını çok iyi biliyorum. Dolayısıyla yeni bir iş başladığında o işin cast direktörü aynı zamanda menajerlik de yapıyorsa projedeki oyuncuların yarısının kendi oyuncuları olduğunu çok rahat görürsünüz. Aslında her cast direktörünün çalıştığı projeye bir tane oyuncu sokma hakkı vardır. Bizde maalesef neredeyse sadece bir oyuncu menajerlerden alınır. Genelde çeteleşmiş diyebileceğimiz bir grup sadece kendi aralarında oyuncu alışverişi yapar. Olur da başları sıkışırsa diğer menajerlere brief gönderirler. Çoğu projenin başlayacak olduğunu ve cast çalışmasının bittiğini neredeyse sadece sosyal medyadan öğrenir hale geldik. Bu nedenle sektör için denetimin kesinlikle şart olduğunu düşünüyorum. Hatta bir yeterlilik sınavı bile olmalı. Her aklına esen menajer ya da cast direktörü olamamalı. Torpilin yozlaştırdığı en son sektör olması gereken sinema ve dizi sektörü neredeyse torpiliniz ya da tanıdığınız olmadan içine giremeyeceğiniz kapalı bir kutu haline geldi. Son derece yetenekli, eğitimli gençler sektöre ve mesleğe küstürüldü. Amaçları farklı olan, vizyonsuz yapımcıların özel isteklerine onların istedikleri yanıtları vermezseniz iş yapmanız çok zorlaşıyor. Zaten bu tür yapımcıların amaçları da ne işin kalitesi ne sanatsal boyutu ne de sürekliliği. Aynı şekilde meslektaşlarım arasında da şımarık, nezaketten uzak, kabalığı had safhada kişiler de çoğunlukta. Bu da beni çok üzüyor. Çünkü ben birbirimizin kuyumuzu kazmak yerine birbirimize dokunmamız gerektiğine inananlardanım. Bu sektörde başımdan çok şey geçti. Birçok haksızlığa uğradım. Ama hiçbir zaman işimi bırakmayı düşünmedim. Kendimden eminim ve vicdanım rahat yoluma devam ettim ve edeceğim de. Çünkü benim bu sektörden alacağım var! Çok geç kalınmış bir denetleme. Ama yine de umut verici. Umarım bazı şeylerin değişmesine ve hak edenlerin hak ettikleri yerlerde olmasına vesile olur.
Özellikle son on senedir dizi sektöründe güzel kız-yakışıklı erkek sendromu var diyebiliriz. Bu furya ne zaman sona erecek? Oyuncu olmak için ille de ‘’güzel’’ ve ‘’yakışıklı’’ olmak şart mı?
Benim yıllardır en ağır eleştirdiğim bir konudur bu. Oyunculukta güzel kız yakışıklı oğlan mantığı bana hiç uymuyor. Oyunculuk bambaşka bir şeydir. Benim için en önemli olan karakter oyuncuları ve karakter oyunculuğudur. Başroller her zaman gelip geçici olmuştur. Yurt dışında bu işler hiç de böyle değil. Özellikle İngiliz dizilerinde günümüzde kabul gören normlara uyan ‘’güzel’’ ya da ‘’yakışıklı’’ oyuncu neredeyse hiç göremezsiniz. Bizde ‘’rating’’ denen bir kavram çok revaçta olduğu için bu tür oyuncuların ekranın süslemeleri olduğunu söyleyebilirim. Dışarı çıktığınızda, ya da kendinizi bir olay içerisinde bulduğunuzda etrafınıza baktığınız zaman kim çok güzel ya da çok yakışıklı? Özellikle ana akım kanallarda doğallıktan oldukça uzak, gece uyuduğu yataktan pür makyaj uyanan ve estetik operasyonlarla birbirlerinin aynısı olan sözde oyuncular görmekteyiz. Bu furya işi gerçekten bilenlere teslim edildiği zaman sona erecek sanırım.
Bütün oyuncular audition vermeli mi? Audition ile neyi test ediyorsunuz?
Evet bütün oyuncular audition vermeli. Audition vermek oyuncunun işinin bir parçasıdır. Oyuncunun kendini göstermesi için çok önemli bir fırsattır. Fakat sektörde verilen auditionlardan oyuncuların seçildiğine çok da inanmıyorum. Hatta auditionların yönetmenlere ve yapımcılara izletildiği konusunda da şüphelerim var. Bunun en son örneğini hepinizin yakından tanıdığı benim de gururla menajerliğini yaptığım bir oyuncu dostumda yaşadım. Çektiğimiz auditionda muazzam bir oyun verdi. Ve gerçekten istenen karakter için tam bir nokta atışıydı. Olmamasına ihtimal bile vermiyorduk. Fakat daha sonra öğrendim ki dört beş sezon devam eden herkesin deyim yerindeyse şaklabanlık yaptığı bir dizide rol alan yine yakından tanıdığınız ve bana göre oyunculuğu da son derece sıradan olan biri sadece senaristin çok yakın arkadaşı olması sebebiyle bizim kesin diye baktığımız karakter için seçilmiş. Ünlü ya da no name, çok tecrübeli ya da hiç tecrübesi olmayan tüm oyuncu ve oyuncu adayları audition vermek zorundadır. Auditionda sadece oyuncunun yeteneğine bakılmaz. Hatta yetenek ikinci plandadır. Bakılan şey söz konusu karaktere uygunluğu ve o karakteri ne kadar üzerine giyebildiğidir. Ayrıca en çok muzdarip olduğum konulardan biri de şudur: Yeni başlayacak projeler için gelen brieflere sunum yaparız. Cast direktörü sunumdan oyuncu seçip bize audition sahnesi atar. Birlikte çalıştığım no name oyuncularımla elimizden gelen en iyi oyunu çekip yollarız. Özellikle gençlerde her audition onlar için bir umuttur. Sonra bakarız ki bizden istenilen no name oyuncu yerine yine isim dediğimiz yetenekleri oldukça tartışmalı oyuncular seçilmiş. Bu da no name oyuncular için son derece umut kırıcı bir durum olur.
Ülkemizde yapımcılar ve yönetmenler doğru bir cast çalışmasının öneminin farkında mı?
Maalesef çoğu farkında değil. O kadar hazıra alışılmış ki bir oyuncu bir projede hangi karakteri oynamış ve ‘’tutmuşsa’’ o oyuncu neredeyse kariyeri boyunca yapımın ve dizinin adı değişmiş olarak aynı karakteri oynuyor. Dizilerde yeteneğini asla anlayamadığımız ama tiyatro sahnesinde devleşen o kadar çok oyuncu gördüm ki… Yine işini hakkıyla yapanları tabii ki ayrı tutuyorum.
Parası olan yapımcı, yönetmenlik ve oyunculuğa soyunuyor. ‘’Şöhret dünyasında’’ hepimize yer var mı? Bu işler bu kadar kolay mı?
Evet artık oldukça kolay oldu. ‘’sevgilim oyuncu olmak istedi film çektim’’, ‘’sizin dünyanın eğlenceliymiş diye duydum film işine girdim’’ diyen insanlar tanıdım. Tabii ki çok saygıdeğer yapımcı ve yönetmenlerimiz var. Bu en başta onlara haksızlık. Savunduğum hep şu oldu: bu iş bu kadar kolay da değil büyülü de değil. Bırakın işi bilenler yapsın. O gelip geçici şöhretler sonunda çok ağır bedeller ödüyor. Hepimiz biliyoruz.
Son dönemlerde oyunculuk eğitimi veren yerlerde bir patlama oldu. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Oyunculuk eğitimi çok ciddi bir iştir. Yeterliliği olmayan, bilgisiz, kalifiye olmayan sadece umut vaat ederek bir sürü öğrenci toplayıp onlardan ciddi paralar talep eden kişiler ve yerler beni çok rahatsız ediyor. Bunlara da ayrıca bir denetimin gelmesinin şart olduğunu düşünüyorum. Çoğu eğitim veren ve sektörde bilinen kurumlar eğitim kadrolarının güncel halini gizleyip yıllar önce orada ders vermiş ‘’ünlü’’ isimler üzerinden hala öğrenci toplamaktadır. Tavsiyem herhangi bir eğitim kurumuna gitmeden önce eğitim kadrosunun kalitesinden ve güncelliğinden emin olmanızdır. Bundan iki üç ay önce hem eğitimde sömürü ve sektörde oyuncular üzerinde yapılan yanlışlar üzerine oyuncular sendikasını aradım. Durumu anlatıp çekincelerimi dile getirdim. Beni komik bir şekilde CİMER’e yönlendirdiler. Tabii ki kaliteli eğitim veren yerler var. Bunlar arasında benim için ilk sırada olan sevgili Kerem Gökçer’in kurduğu Gökçer Akademi’dir. Kerem Gökçer alanında oldukça başarılı olan eğitmenlerden oluşmuş çok iyi bir eğitim kadrosu ile konservatuar düzeyinde bir eğitim vermektedir. Gönül rahatlığı ile Gökçer Akademi’nin yetiştirdiği ve bitirme sınavında başarılı olan oyuncu adaylarının bir kısmını şirketimizin menajerlik bünyesine alacağız.