Lokomotifler kara dumanlarını gökyüzüne “evlatlık” olarak sunmak için çabalarlar. 

Oysa gökyüzü; sadece “aşkın ateşinde çıkan dumanları evlatlık” alabilir. 

Gök kubbenin altında ki herkeste bir yürek var. 

Sen onların bu yüreği ile iletişim kurmalısın.

İletişimin zemini herkesin kendi bahçesinde yetiştirdiği, 

“Davranış çiçeklerini” sunması ile iletişim başlar. 

Kendi bahçesi çorak olan kişi ancak iletişim için kendi benliğinde ki “hüzün çiçeğini” sunar ve “hüzün alır.” 

Sonbahar başlamış olur.

Davranış bahçemizde; yetiştirdiğimiz çiçekler iletişimde bulunacağımız “bedenin parfümüdür.”

Kokularını, yüreklerde dölleyerek kokuları ile davranışlara hüküm sürer ve nadide ilişki başlar.

İlişki nefesinize sindiğinde artık gül kokarsınız.

Bu kokuya gebe gençler gül kurusu saçları ve bastıkları toprakta, aralardan acılara inat, kahramanların göz rengi olan papatyalar çıkaracaktır. 

Kol kola yürüyebilen gençler, bu papatyaları, gökyüzüne fırlatarak, “sarıya boyalı martılara dönüştürerek” uçuracaklar.  

Her martı aslında bir yürekte uçar.

Yüreği titreyen insanlar bilirler ki kendi martıları kanat çırpıyorlardır.

Yüreğin titremeyen insanlar her zaman “BEN” olarak kalacaktır. 

“BEN” ler ise yaşamını “mim sanatçısı” olarak sürdürecek

Yani sesi olmadığı halde şarkı söyler gibi yapmanın komikliği ile “yaşamına diz çöktürecek.”

Yıkılmaz direnirlerse; “sevdaları gelip seni kuytulukta yakalar.”

O zaman bütün “BEN” ler “BİZ” ve mevsim ilkbahar olur herkes gençleşir.

Gözleriniz güneşi, yürekleriniz de ayı” aydınlanır. Bütün gelmiş geçmiş “Biliyorum” lu cümleler ergir.

Gençlik aşınız aslında bunların ergimesiyle oluşur.

Oluşan “bilmiyorum ve bilgiye açım” aşısı ile daha adil ve merhametli insan oluruz.

“Biliyorum zenginin zengin ile komşu olduğu bu dünyada,

 “AÇ KOMŞU” bulamadığınız için rahatça uyuyor olabilirsiniz.

Ama komşuluk fiziksel değil İNSANİDİR.

Gök kubbe altında olmak ile bağlı olan kardeşliktir esas olan.  

Kardeşliğin esas ortak noktası gökyüzünün koynunda; herkesin kendi adalet yastığına kafasını koyup vicdanına sarılıp uyumasıdır. 

Bu uykuda rüya veya kâbuslar görürsün. 

Kâbus “gök annenin” seni; bir kardeşini,

“ADALETSİZLİK VE MERHAMETSİZLİK ZEHİRİ” ile öldürdüğünde yakaladığı andır.

Kardeşin ölürken hiç görmesen de onu bilmelisin ki, gerçekte bir kardeşin soluyor. 

Çikolatalı karamel yesen de yemesen de solarsın

VE O SOLAN ASLINDA SENSİN.