Covid-19 günlerimiz başladığından beri en çok duyduğum cümle; “belirsizlik beni çıldırtıyor” oldu. 

Belirsizlik; zekâsı yüksek, rasyonel insana gönderilmiş bir uyanma çağrısıdır. Kimimiz evrenin tekrar tekrar önümüze sunduğu davetlerden birine katılırız, kimimiz kontrolü daha çok ele alma yolunda ömrümüzü savaş tadında tüketiriz.

Gelişmekte olan bir ülkede, var olma savaşı vardır, böyle bir coğrafyaya doğmuş olmak, içimizdeki mücadeleci, kontrolcü yanı sivriltir, otomatik pilotumuz haline getirir. Böyle bir ortam, ayrıştırmaya dayalı inanç ve siyasetle beslenir, eğitim sistemi de zaten az olan iş olanaklarının yarışıp öne geçerek kapılması üzerine kurulur. Bireye birçok konu ile ilgili bilgi edinip zekâsını geliştirerek, ortamı kontrol edip yöneterek, savunarak, tartışarak bir başka deyişle bilgisini göstererek var olmak kalır. Ve bu davranış dizgisi ile kazanç, takdir, beğeni ve statü sağlayan birey, davranışlarını yaşayış modeli olarak perçinler. Bahsetmekte olduğumuz bu koşulların beslediği zekâ, parçalara bölerek ve sınıflayarak inceleyip bilgi biriktirmeye, biriktirdiğini analiz etmeye, sorulduğunda dökebilmeye, mantığı çalıştırmaya dayanır, beynimizin sol lobuna ait yeteneklerin aktif kullanılmasından ileri gelir. Çakralarda da önemli olduğu gibi mesele tek bir zekâyı / yeteneği / enerjiyi maksimum düzeyde açmak değildir. Her şeyin fazlası da azı kadar dengesizliği ve tatminsizliği beraberinde getirir. 

Sol beyinin fazlaca geliştiği yaşam, sağ beyin ile dengelenmediğinde bireyin bütünlüğünden bahsedilemez. (Bütünlükten kastettiğimiz, akıl, beden, ruh ve kalbin bir harmoni içinde olmasıdır.) Duygular geri plana atılır, sezgi ve yaratıcılık körelir. Sanat, müzik gibi alanlara bir proje edasında mekanik olarak yaklaşılır ya da hiç ilgilenilmez. İnsan, hayal kurmayı bırakır. Hayatı, bu kadar dar bir alanda yaşadığımızda ise kontrol gücünün tamamen elimizde olduğu yanılgısına kapılırız. Her şeyi kontrol ederek öngörülebilir, yönetilebilir, yabancı olmayan, risksiz bir hale getirme gayretinde oluruz. Otantikliğin yok olduğu, tek düzeldiğin hâkimiyetinde, planlanmış bir şekle oturtulmuş, ehil edilmiş bir ortam yaratırız. 

Sadece artılarını gördüğümüz oldukça mükemmeliyetçi bu ortamda bize ne farkındalık kazandırır? Be-lir-siz-lik! Ta kendisi!

Hükmümüz altına girmeyen, yönetilemeyen bir belirsizlik durumu, gerçek olmayan, yönetilebilir dünyamızı otantikliğe çağırır. Dünyanın planlanamaz, öngörülemez ve yönlendirilemez belirsizliklerinden bazıları aşk, ciddi sağlık sorunları, ölüm ve ansızın gelen büyük kayıplardır. Covid-19 süreci, kendimiz hastalanmamış, yakınlarımızı kaybetmemiş ve büyük mali kayıplar yaşamamış olsak bile getirdiği kısıtlamalar, korku ve riskler ile bu listede yerini almalıdır.

“Covid-19 döneminde belirsizlik beni çıldırtıyor” diyorsanız, bu çılgınlık, kendine dışarıda bir meşguliyet yaratmadan, odağı içeriye yönlendirmek sizi iç bilgeliğinize ulaştırabilir. 

Her şeyin öngörülebilir, düzenli ve kontrol altında olması için verdiğiniz emek size nasıl hizmet ediyor?

Belirsizliği kabulle gözlemliyor olsanız, sizde hangi etkileri yarattığını görürsünüz?

Yaşamakta olduğunuz bu tecrübe ve duygular içinde bir bilgelik taşıyor, bu bilgelik ne olabilir?

Bundan bir sene sonra geriye dönüp bu belirsizliğin içindeki çılgınlığa baktığınızda, “ömrümün en değerli deneyimiydi” demenizi ne sağlardı?

Bu tecrübeyi ömrünüzün en değerli deneyimine dönüştürecek etkiyi, bu yazıyı okur okumaz atacağınız hangi ilk adim başlatırdı?

Biliyorsunuz dışarıda ne varsa içimizde de var, tek yapmanız gereken zaten içinizde var olan o enerjiyi onurlandırmak ve denge içerisinde hayata geçirmek.