Birinci dünya savaşı başlarken, İtalya; 22 Ağustos 1915’de, Uşi Antlaşması’nın kendisine yüklediği yükümlülükleri feshettiğini, yani Rodos ve 12 Ada’dan çekilmeyeceğini ilan etti.

1.Dünya Savaşı’nın sona ermesinden sonra İtalya’nın 4’ler Konseyi’nden ayrılması sonrasında; İngiltere, Fransa ve ABD, 14 Mayıs 1919’da aldıkları kararla Menteşe Adalarını (Rodos, 12 Ada ve Meis) Yunanistan’a verdiler.

Lozan Barış Antlaşması’nın 15.maddesinde Rodos ve 12 Ada’nın bağlı adacıklarından bahsedilirken, Meis için bağlı adacıklardan bahsedilmemiştir. Menteşe Adaları’nın Anadolu’ya çok yakın olması ve Lozan Barış Antlaşması’na göre, aykırı bir hüküm bulunmadıkça Anadolu kıyılarına 3 milden daha yakın adaların Türk egemenliğinde olduğu belirtilmiş olması nedeniyle, İtalya ile Türkiye arasında anlaşmazlıklar ortaya çıkmıştır.

Bu belirsizlikleri çözmek için yapılan çalışmalar neticesinde, Dışişleri Bakanı T.Rüştü Aras ile İtalyan sefiri Pompeo Aloisi arasında 4 Ocak 1932’de Ankara Antlaşması imzalanmış ve bu antlaşma 18 Ocak 1933’de TBMM’de onaylanmıştır.

Mayıs 1933’de yürürlüğe giren bu antlaşmaya göre, Meis kenti kilisesi kubbesi merkez alınarak çizilen ve yarıçapı bu merkez ile San Stephano burnu (Pointe du Vent) arasındaki uzaklık olan bir daire içinde kalan adacıklar İtalya egemenliğine geçiyordu. Böylece Meis adası ile Anadolu arasında kalan 30 adadan 19’u Türkiye’ye, 11’i İtalya’ya verilmiş oluyordu.

Aynı antlaşma kapsamında, Bodrum körfezindeki Kara Ada Türk hâkimiyetinde kalıyordu. Böylece Türkiye ile İtalya arasında karasuları sınırı da belirlenmiş oluyordu. Bu sınır Ege Denizi’nde uluslararası hukuka göre belirlenmiş ve çizilmiş olan yegâne deniz sınırıdır.

Menteşe Adaları ile Anadolu arasında kalan diğer adacıkların aidiyetinin belirlenmesi ve sınır tespiti için Türk-İtalyan teknisyenleri tarafından ortak olarak yapılan çalışmalar sonucunda 28 Aralık 1932 tarihli bir zabıtname hazırlanmıştır.

Lozan Boğazlar Sözleşmesine göre Gökçeada, Bozcaada ve Tavşan Adaları ile Yunanistan'ın kullanımına verilen Limni ve Semadirek adalarının gayri askeri statüde olacağı belirlenmiştir. 1936 Montrö Boğazlar Sözleşmesi ile Gökçeada, Bozcaada ve Tavşan Adalarının gayri askeri statüsü ortadan kalkmıştır. Montrö Sözleşmesi ile adaları silahlandırma yetkisi sadece Türkiye'ye verilmiş olup Limni ve Semadirek adalarının gayri askeri statüsü devam etmektedir. Türkiye'nin Ege’de askeri birlik yerleştirmesinin önünde hiçbir engel yoktur.

2. Dünya Savaşı’ndan sonra 1947’de Türkiye’nin katılmadığı Paris Anlaşması ile İtalya’nın Osmanlı’dan aldığı 12 Ada İtalya’dan alınıp Yunanistan’a verildi. Uluslararası anlaşmalar hukukuna göre bir anlaşmanın maddesi değişirse mutlaka taraf olan devletlerin tamamının ya da çoğunluğunun o değişiklikte imza atması lazım. Şimdi 12 Ada Lozan’ın 15. maddesinde geçiyordu. Türkiye Lozan’da taraftı ancak Paris’te taraf değildi. Dolayısıyla burada gayri hukuki bir devir oldu. Hukuken Türkiye’nin onayı ve rızası olmadan böyle bir devir yapılamaz. İtalya 12 Ada üzerindeki egemenlik haklarından vazgeçtiği zaman hukuken aslına rücû eder. Yani Türk toprağı olur. Bu yüzden Yunanistan, Türklere ait olan işgal ettiği adalardaki vatandaşlarına tapu verememektedir.