Mızrakla can alınan ilkel savaşlardan, biyolojik silahların duman attırdığı modern(!) harplere; insan aklıyla oynayan psikolojik çatışmalardan, fukaranın canını yakan ekonomik gerilimlere kadar genişleyen yelpazesiyle ‘savaşın soğuk yüzü’ burnumuzun dibinde. Bu sebeple heybemize “Beklenen Türk” olmak düşüyor.

Savaşın yarattığı tüm kötü durumların içerisinde iyi olan ve muhakkak muhafaza edilmesi gereken umudu diri tutabilmek için gayret gösteren, “beklenilenlerden” teşekkül eden gönüllüleriyle fedakârca çalışan Kurt-ar Uluslararası İnsani Yardımlaşma Derneği’ni, başkanı Çağrı Koçyiğit’ten dinledim. Keyifle okumanızı dilerim.

Çağrı Bey, Kurt-ar ne zaman, hangi şartlar altında kuruldu?

Kurt-ar, 2011 yılında resmi olmayan bir topluluk olarak kuruldu. Şahsen yaptığımız yardım faaliyetlerini kurumsal bir kimliğe oturtma niyetindeydik. Bunun için önce bir Facebook sayfası açtık ve bu sayfa üzerinden faaliyetlerimizi ilan edip yardımları toplamaya başladık. İlgi büyüyünce de resmi bir dernek olmaya karar verdik. 2016 yılından beri Kurt-ar Uluslararası İnsani Yardım Derneği adıyla faaliyetlerimize devam etmekteyiz.

Yaptığınız yardımların şekli süreç içerisinde nasıl bir değişiklik gösterdi peki? 

İlk başlarda sadece bir öğrenci hareketiydik. Gazete toplayarak elde ettiğimiz parayla yardım yapmaya çabalıyorduk. Bir yandan kullanılmış kıyafetler toplayıp ihtiyaç sahiplerine iletiyorduk. Asıl ciddi çalışmalarımız Işid’in Telafer işgalinden sonra Telafer Türkmenlerinin Ankara’ya gelmeleriyle başladı. Gelenlerin evlere yerleştirilmeleri, kiralarının ödenmesi, hastaların bakımı, yaralıların tedavileri ciddi çalışmalar gerektiriyordu. Mütemadiyen gıda dağıtıyor, eğitim konusunda ailelere destek vermeye çalışıyorduk. 

Doğu Türkistanlıların İstanbul’a gelmeleri ve Suriye Türkmenleriyle tanışmamızla beraber etkinlik alanımız genişledi.

Kurt-ar Türk soylulara yardım etmeyi amaçlayan bir STK mı?

Bizim öncelikli çalışma alanımız soydaşlarımızın bulunduğu savaş bölgeleri. Fakat bölgede herhangi bir ırk ayrımı yapıyor değiliz. Bu dinimize de aldığımız terbiyeye de kültürümüze de uygun bir davranış değil. Allah’ın emri olduğu üzere önceliğimiz soydaşlarımız tabii. Çünkü Allah evvela akrabaya yardımı emreder. Bu sebeple ilk olarak Türkmen köylerine gidiyoruz. Fakat dağıtım esnasında herhangi bir ayrım yapmıyoruz. Kan tahlili yapma, ırk ayrımı yapma şansının olduğu bir ortam yok orada. Bu vicdani bir şey de değil zaten.

Kurt-ar’ı kimler finanse ediyor? 

Kurt-ar’ın çalışma prensibi diğer STK’lardan biraz farklı. Yola çıkarken Kurt-ar büyük bir dernek olsun, çok tanınsın istemedik. Yaptığımız yardımların kurumsallaşması niyetiyle yola çıktık. Bu sebeple de birkaç adet edindik. Mesela proje yazmıyoruz kesinlikle. Esasında proje hibeleriyle desteklenecek faaliyetler yapıyoruz. Ama biliyoruz ki bir proje yazıp bunun için para aldığımız zaman kendi kararlarımız dışındaki kurallara uymak zorunda kalacağız. Bu yüzden girmiyoruz o işlere. Büyüme derdimiz de yok dediğim gibi.  Kendimizce edindiğimiz görev gereği bize bir şey verildiğinde, emanet edildiğinde bunları ihtiyaç sahiplerine ulaştırıyoruz.                                                                                                                              Bizi seven de bir çevremiz var. Türk milliyetçisi üniversite öğrencileri, eşimiz dostumuz, bizimle çalışan gönüllülerimizin akrabaları zaman zaman yaptığımız duyurulara yanıt veriyorlar ve dernek hesaplarına bağışta bulunuyorlar. Onun dışında aldığımız en ufak bir kurumsal destek, hibe, bağış yok. 

Diğer STK’larda üyelerden aidat toplanıyor bildiğiniz gibi. Bu mantıkla Kurt-ar üyelerinden aidat da almıyor o zaman?

Yok. Bizde üye de yok aslında. Elbette belli bir miktar üyemiz olmak zorunda fakat tamamen gönüllü olan arkadaşlarla çalışıyoruz, kimseden de bir aidat almıyoruz. Aidat almak insanları bir şeylere mecbur etmek demek, bunu istemiyoruz. Bu bizim yükümüzü de arttıran bir şey aslında. Sonuçta bize ne kadar çok şey emanet edilirse o kadar da sorumluluğumuz artacak. Getirip veren olursa gerekli yerlere iletiriz, onun dışında kimseden bir şey talep etmeyiz.

Kurt-ar herhangi bir siyasi partiden destek alıyor mu? Ya da siyasi partilerden, dernek veya vakıflardan iş birliği teklifi geliyor mu?

Zaman zaman geliyor bu tarz teklifler. Suriye’de dağıtım için ortak çalışma teklif eden partiler oldu. Burada bizim dikkat ettiğimiz şey beraber çalışırken herhangi bir siyasi oluşumun, partinin reklamının yapılmaması. Buna müsaade etmiyoruz. Amaç yardım dağıtmaksa elbette aracılık ederiz, yardımları ihtiyaç sahiplerine ulaştırırız. Ama bir parti adı altında faaliyet yapmayız. Bu sebeple siyasi partilerin çoğu bize destek olmak istemiyor. Birkaç kere parti teşkilatlarından yardım toplayıp teslim edenler oldu onların adına dağıtmamız için. İsim zikretmeden dağıtımları gerçekleştirdik.

Gönüllüleri Kurt-ar’a ayni ve bağış yapmakta. Nakdi yardımlarda birtakım kategoriler belirliyorsunuz kurban bağışı gibi. Peki ayni yardımlar Kurt-ar’a ulaştırılırken nelere dikkat edilmeli? Bu hususta muhakkak dikkat edilmesi gerekenler vardır.

Dediğim gibi çalışma alanımız savaş bölgeleri. Oralara Türkiye’den her şeyi götürmek mümkün olmuyor. Ebatları büyük olan malzemelerin taşınması sınırdan geçirilmesi çok zor. O yüzden duyurularımızın dışında bir şeyler göndermek istediklerinde muhakkak bize danışsınlar. Koltuk takımı gönderen oldu mesela, bizim koltuk takımını tutup Suriye’ye götürme şansımız yok. Bu tür yardımlar bize ulaştırıldığında sorumluluk altında kalıyoruz. Böyle durumlarda ederinden çok daha fazla maliyetlerle bir şekilde karşıya geçirmeye çalışıyoruz bu malzemeleri. Üzerimizde bir vebal hissediyoruz çünkü. 

Kıyafet yardımlarında çok ciddi sıkıntı yaşıyoruz. Kesinlikle ve kesinlikle kullanılmış kıyafet toplamıyoruz. Temiz de olsa, az kullanılmış da olsa kullanılmış kıyafetlerin sınırdan geçirilmesi yasak ayrıca dağıtılması imkânsız. Türkiye’de bunu yapabilen bir STK yok. Kullanılmış kıyafetler için önerim insanların etraflarındaki ihtiyaç sahiplerini bulup kendi elleriyle teslim etmeleri. Kıyafetlerin ne olduğunu sahibi daha iyi bilir. Dolayısıyla kim için daha yararlı olacağını da kıyafetin sahibi daha iyi belirleyebilir. Kıyafet yardımlarında bir tek mont ve bot kabul edebiliyoruz kullanılmış olarak. Bunlar hayati malzemeler çünkü. Temiz olmaları şartı koşuyoruz tabii.

Gıda yardımlarında da takipçilerimizden tek ricamız duyurusunu yapmadığımız zaman bize herhangi bir gıda malzemesi göndermemeleri. İki gıda paketi geliyor mesela. Biz iki paketin dağıtımını yapamayız. En az 100 150 paket olması lazım bir köye girebilmemiz için veya bir çadır kentte dağıtım yapabilmemiz için. Bu yüzden de duyurularımızın takip edilmesini istiyoruz bu konuda.

Suriye’deki faaliyetler nasıl başladı?

Suriye’ye ilk gidişimiz çok ilginçtir. Irak Türkmenleriyle yoğun olarak çalıştığımız dönemde Suriye Türkmenlerinden bir ailenin Ankara’da yaşadığından bahsettiler bize. Bunun üzerine zamanında bir tümen komutanıyken yaralanıp ve Ankara’ya gelen Halepli Halit Göktürkmen ile tanıştık. Bacakları sakattı tanıştığımızda. Halit komutan ısrarla kendisini Halep’e götürmemizi ve bir tugay kurmamızı istedi ama savaşacak durumda olmadığını düşünüyorduk biz. O da kendisini ispat etmek için bize Suriye’ye gitmeyi teklif etti. İlk başta Türkmen Dağları’na gittik. Ardından kendimizi Halep’te bulduk. O zamanlar yarı kuşatma altında olan Halep’e gidişlerimiz çoğaldı. Muntasır Billah Türkmen Tümeniyle tanıştık, Firas Paşalarla. Ve onlarla akraba gibi olduk gide gele. Bir dönem İdlib ve Cisr el-şuğur’da bulunan Türkmenlerle de destek olmaya çalıştık. En sonunda da Fırat Kalkanı Operasyonunun başlamasıyla birlikte Fırat Kalkanı bölgesindeyiz.

Peki o dönemde yardımlar devam ediyor muydu yoksa bölgeyi tanımaya yönelik miydi Suriye’ye giriş çıkışlar?

Kurt-ar’ın ilk başta aldığı bir kararı var. Yaptığımız faaliyetlerin tamamında öncelikle bir sorunu tespit etmeye çalışıyoruz. Sorunun çözümü üzerine hazırlığımızı yapıyoruz ve faaliyetimizi gerçekleştiriyoruz. Faaliyet bittiğinde de ilk başta tespit ettiğimiz sorunun ortadan kalkmış olduğunu görmek istiyoruz. Bunun dışında gezmek, oturup muhabbet etmek gibi dertlerimiz yok. Her toplantımız bir sorunu ortadan kaldırmak üzerine. Bu yüzden Suriye’ye giderken de hazırlıklıydık. Başka yerlere gittiğimizde olduğu gibi yanımızda bir şeyler götürdük tespit ettiğimiz sorunları çözmek için.

Şehidimiz Musa Özalkan’ın adını taşıyan kültür evinin hayata geçirilmesi nasıl oldu?

Musa derneğimizin gönüllüsüydü. Kendisi askerdi, arkadaşımızdı. Türkiye’ye her geldiğinde dernek faaliyetlerine katılırdı. 20 Ocak 2018’de whatsapp üzerinden vasiyetini gönderdi bana. İki gün sonra da şehit oldu. Şehadetinden sonra vasiyeti üzerine çalışmaya başladık. Devletimiz sağ olsun Çobanbey’de bize bir bina teslim etti, harabe bir bina. Bu binayı Kurt-ar gönüllülerinin desteğiyle toparladık, güzel bir kültür evi haline getirdik. Yaklaşık bir buçuk senedir faaliyette. 1500 civarı öğrencimiz oldu şimdiye kadar. Öğrencilerimiz sadece çocuk değil. Gençler ve büyükler de var. Çok farklı alanlarda eğitim veriliyor orada. Eğitim dışı aktivitelerimiz oluyor. Bölgenin belki de tek huzurlu yeri…

Musa Özalkan Kültür Evi’nde ne gibi çalışmalar sürdürülüyor?

Kültür evimizde sabit olarak devam eden belirli derslerimiz var. Öncelik Türkçe eğitimi. Bölgedeki Türkmenlerin bir kısmı rejim baskısı sebebiyle Türkçe bilmiyor. Asli amaçlarımızdan bir tanesi onlara Türkçe öğretmek. On civarı Türkçe sınıfımız var. Bunun dışında ana sınıflarımız var. Kuran eğitimi veriyoruz. Meslek eğitimine özen göstermeye çalışıyoruz. Hatta meslek kurslarına aldığımız öğrencilerimize yapacakları işlerde destek olmaya çalışıyoruz. Birkaç arkadaşımıza iş yeri açtık. Ticaretlerine yardımcı olmaya çalışıyoruz. El işi kursundaki arkadaşlarımızın ürünlerini kendileri adına Türkiye’de satıp para kazanmalarını sağlıyoruz. 

Kursların dışında sosyal faaliyetler de oluyor. Bölgede top oynamaktan hoşlanan çocuklar için bir futbol takımı kurduk. Ankara Gücü yönetimi futbol takımımıza sahip çıktı. Onları Ankara’ya davet ettiler, tesislerinde ağırladılar. Çocuklar Ankara Gücü-Fenerbahçe maçını tribünlerden izlediler ve ömürlerinin sonuna kadar unutamayacakları bir gün yaşadılar. Futbol üzerine ciddi bir kariyer yapmak istiyorlar şimdi. 

Bunun gibi bir tiyatro grubumuz var. Tiyatro grubumuzu kurarken Kazım Karabekir Paşanın “Çocuk Davamız” kitabından esinlendik. Onun milli mücadele yıllarında oluşturduğu “ibret oyunları” vardı, bunun bir benzerini oluşturalım dedik. Bölge halkına kendi çocukları vasıtasıyla bir şeyler anlatmak istedik. Sekiz yıldır savaşta olmanın verdiği kültürel bir yozlaşma bir bozulma vardı çünkü. Şimdi çocuklarımızın oluşturduğu tiyatro grubuyla çok farklı alanlarda oyunlar sergileniyor.  

Genç Kurt-ar’ı kurduk orada. Daha doğrusu arkadaşlar bunu kendileri istedi. Kurt-ar’ın genelde yaptığı faaliyetlerin minyatürlerini çocuklar Çobanbey’de yapmaya çalışıyorlar. Çevre temizliği, ağaç dikimi, sokak hayvanlarına yardım gibi faaliyetlerde bulunuyorlar. Kültürel çalışmalar yapıyorlar. Kısa bir süre önce bölgedeki Türkmen atasözlerini derlediler, bu çalışmayı sosyal medya hesaplarımızda yayınladık.

Kütüphanemiz var mesela bu çok önemli. Bölgedeki ilk ve tek modern kütüphane. Bölge derken hem Afrin hem de Fırat Kalkanı Harekâtı bölgelerini kastediyorum. 160 metre kare kapalı alanda 5000 civarı kitap bulunuyor. Kitaplarımızın büyük çoğunluğu Türkçe biraz da Arapça kitabımız var. Boş bir kütüphaneden bahsetmiyorum. Düzenli olarak edebiyat sohbetlerinin, kitap tartışmalarının yapıldığı bir kütüphane burası. Bunun dışında kitap ödünç veriyor. Kütüphaneyi kurarken bu kadar yoğun kullanılacağını tahmin etmiyorduk. Ama bölge halkı kitap okumaya cidden hasret kalmış. Bab’tan Cerablus’tan gelip kitap ödünç alanlar var. Kendi aralarında kitap tartışması düzenleyen gruplarımız var. Bizim müdahalemizin dışında kendi kendilerine toplanan gruplar bunlar. 

Bunların dışında bir de hayvanat bahçesi yaptık. Yeni bitti daha. Hayvanat bahçesi derken büyük bir yer değil ama çocukların savaş psikolojisinden sıyrılmalarını sağlıyor. Tavşanlarımız, ördeklerimiz, kazlarımız var. Çocukları hayvanlarla karşılaştıkları zaman görmenizi isterdim. İnanılmaz rahatlıyorlar. Dakikalarca hayvanları izleyen çocuklarımız var. Sanıyoruz streslerini gerginliklerini alıyor. 

Kurt-ar’ın Suriye’de Kültür Evi’nin sınırları dışında ne gibi faaliyetleri var?

Bölgede askeri birliklerle çalışmalarımız devam ediyor. Zaman zaman ÖSO askerlerinin ihtiyaçlarına karşılık vermeye çalışıyoruz. Yoğun bir kurban kesimi programımız var. Çok şükür çok fazla kurban bağışı geliyor. Gelen kurbanlarla ilgili bir sistem oturttuk. Çobanbey’de durumu cidden çok kötü olan 200 civarı aile var. Orada herkes kötü durumda ama bunlar çok kötü durumda aileler. Öncelikle bu ailelere dağıtılıyor kurban etleri daha sonraki turda da askerlere ve ailelerine dağıtılıyor. 

Kurt-ar yurt dışında bu şekilde faaliyetler yürütüyor. Peki Türkiye?

Türkiye’de çalışmalarımız çoğunlukla çevreye yönelik. Sık sık ağaç dikimi yapıyoruz. Doğa alanlarının, orman ve göl kenarlarının temizliğine gidiyoruz, çöp topluyoruz.                                 Doğa faaliyetlerimizde gönüllülerimizin doğayla biraz daha iç içe olmalarını sağlayabilmek adına kamp yapıyoruz.  Kamplarda özellikle üniversite öğrencilerinin doğaya alışmaları için bazı eğitimler veriyoruz. Bunlar kampçılık ve doğada hayatta kalma eğitimleri oluyor genellikle.                                                                                                                               Yazın sokak hayvanlarını, kışın yaban hayvanlarını besliyoruz. Geçenlerde ilk defa sokak köpeklerine iç parazit hapı uygulaması yaptık. Aynı zamanda bir trafik etkinliğimiz oldu Ankara’da. Yaya geçitlerine dikkat çekmek istedik. 

Gönüllülerin büyük bir kısmının üniversite öğrencileri olduğunu söyledik. Üniversite öğrencileri neden kurt-ar gönüllüsü oluyorlar? 

Bunu hepimiz üniversite yıllarımızda yaşadık. Vatanını milletini seven gençler olarak hep bir şeyler yapma derdindeydik ama zamanımız kendimizi geliştirme ve yetiştirmeyle geçti. Sürekli çalıştık ve bir şeylere hazırlandık ama dava bildiğimiz şeyden bir sonuç almadık. Kurt-ar’da üniversite öğrencileri bu şansı elde ediyorlar. Bir mekanizmanın parçası olup inandıkları dava için, insanlık için sorun çözme şansları oluyor burada. Bu da öğrencilere büyük bir haz veriyor.  

Öğrenciler derneğin Türkiye içi genel faaliyetlerine dahil oluyorlar. Suriye’deki kültür evimize gidip geliyorlar. Kendi alanlarında eğitimler verip çocuklarla etkinlik yapıyorlar. Yardım dağıtımlarına katılıyorlar. Ayrıca kendileri de proje üretip projenin başına geçiyorlar. Mesela şimdi kitap okuma etkinliğimiz sürüyor. Bir arkadaşımız önermişti projeyi, önderliğinde devam ediyor kitap okuma etkinliği. 

Dernek içi faaliyetlerinize, eğitimlere ve etkinliklere dışarıdan insanlar katılabiliyor mu?

Bizde dışarıdan diye bir şey yok. Kurt-ar gönüllülerden oluşan bir yapı. Burada kimse maaş almaz, buranın bir görevlisi yoktur. Bu yüzden kapımız herkese açık. Faaliyetlere katılmak isteyen, bir şeylerden fedakârlık edebilecek, vaktini ayırabilecek herkes buraya gelebilir ve buradaki çalışmalara katılabilir. Dernek merkezimiz Ankara’da. İstanbul’da bir temsilciliğimiz var. Bir de Suriye’de de binamız var. Yakın zamanda üniversitelerde temsilcilikler kanalıyla yapılanmaya çalışacağız tabii bu fikir aşamasında şu an. 

“KİY” adında bir yarışma düzenlediniz yakın zamanda. Nedir bu KİY?

Açılımı “Kurtar İyilik Yarışı”. Kiy’in ortaya çıkışını anlatayım. Dediğim gibi merkezimiz Ankara’da. İstanbul’da bir temsilciliğimiz var ve bunun dışında Türkiye’de herhangi bir yerde oluşumumuz yok. Buna rağmen Türkiye’nin her tarafından yaklaşık yüz bin civarında takipçimiz var. Etkinliklerimize dahil olmak isteyen fakat mesafeler sebebiyle fiilen bizimle olamayan takipçilerimiz için düşündük bu oyunu. Çalışmalarımızı seven ve takdir eden insanlara iyilik yapmak için Kurt-ar’a veya başka bir derneğe ihtiyaçlarının olmadığını, kendi başlarına da bizim yaptıklarımızı yapabileceklerini anlatmak istedik.

Kiy, whatsapp üzerinden dahil olunabilen bir yarışma. Yarışmacılara görevleri mesaj yoluyla iletiliyor. Görevlerin tamamı da kurtar faaliyetlerinin minyatürleri oluyor. Katılımcıların kendi başlarına sorun çözebileceklerini sağlayan bir iyilik hareketi de diyebiliriz KİY için. Görevleri tamamlayan yarışmacılar bize ispat fotoğrafı gönderiyorlar. Finale kalıp dereceye giren arkadaşlara da ödüllerini veriyoruz. 

Kurt-ar’dan yeni haberdar olanlara son olarak ne demek istersiniz?

Sosyal medya hesaplarımızdan bizleri takip edebilirler. Faaliyetlerimizi sosyal medya hesaplarımızdan duyuruyoruz. Uzaktan da katılabilecekleri çalışmalarımız oluyor. Şu an kış döneminde olduğumuz için bot, mont, yorgan ve battaniye topluyoruz. Kendi çevrelerinden bunları toplayıp bizlere gönderebilirler. Biz de yardımların ulaştığına dair onlara fotoğraflar göndeririz. Bunun dışında İstanbul ve Ankara’da bulunan takipçilerimiz faaliyetlerimize doğrudan katılabilirler.

Kurt-ar’ın geneline bakıldığında yapılan faaliyetlerin bireysel olarak da yapılabileceğini görebilir insanlar. “Herkes kapısının önünü temiz tutsa” diye başlayan cümle doğru aslında. Faydalı işler yapmak için bir derneğe ihtiyaç yok. Yakın çevrenizdeki ihtiyaç sahiplerine, sokak hayvanlarına ve doğaya vakit ayırdığınızda Türkiye çok daha güzel bir yer olacak buna emin olabilirsiniz.

Bu yüzden gelin, bize katılın, çalışmalarımıza destek olun demiyoruz. Örnek alınırsak ne mutlu.