1970’li, DPT yılları... Oğlumuz Burç doğmuş, eşim Engin henüz hastanede. DPT Daire Başkanımız Prof Dr. Nevzat Yalçıntaş çağırdı. “Selçuk, ABD’den çok önemli bir program teklifi geldi. DPT’den bir kişinin katılmasını istiyorlar. Müsteşar Turgut Bey ile konuştum, ‘Selçuk katılsın’ dedi.” Ben, “Efendim, benim iki gün önce bir çocuğum dünyaya geldi. Eşim henüz hastanede, lohusa, ben katılamam” dedim. Ertesi gün Nevzat Bey tekrar çağırdı; “Mazeretini Turgut Ağabeye söyledim. Ancak ısrar ediyor, Selçuk gitsin diyor. Bak, Selçukcuğum istersen ben Engin Hanım ile telefonla görüşeyim. Görüştü, Engin ne yapsın, “Tamam” dedi.

ABD’de Başkan Johnson tarafından kurulan, basında Kennedy ailesinden Surgent Shirever’in bulunduğu, Kalkınma Bölgeleri ile ilgili “OEO/Office of Economic Opportunity” departmanında programa katılacaktım. Projenin yasal dibacesinde “Bugün ABD dünyanın en ileri refah toplumu ve süper gücüdür. Her bir Amerikalı fert çok değerlidir. Böyle olmasına rağmen, Amerika’nın bazı yörelerinde, bölgelerarası dengesizlik, işsizlik, refah ve eğitim yetersizliği, gelir dağılımı adaletsizliği mevcuttur. Bu durumu kabul edemeyiz. Özellikle eğitimde kalite ve fırsat eşitliği her ABD vatandaşı için sağlanacaktır. Her Amerikalının refaha ulaşması için, Merkezi Hükümet hiçbir fedakârlıktan çekinmeyerek, gereken yapıyı ve fonları seferber etmiştir. OEO projeleri uygulayacaktır. ABD’de 6 ayı aşkın sürede çok yoğun, yorucu ve ilginç programa tabi oldum. ABD’ne vasıl olduğum, ertesi gün (Adamlar Jet Lag filan dinlemiyorlar), Washington DC’de sabah erken saatte göreve başladım. Hazırlanan program sabahları çok erken başlıyor, gece geç vakte kadar sürüyordu. Seyahatler, toplantılar, sahada çalışmalar, uygulama ve değerlendirmeler birbirini izliyor, neredeyse boş vakit kalmıyordu. Hatırladığım kadarı ile Washington’dan sonra Mass, Maine, Virginia, North/South Carolina, Alabama, Mississippi, Tennessee, Louisiana, Georgia, Pennylvania, Illinois, Dakota, Montano, Nevada, Oregon, CA, Colorado, Texas, Utah eyaletlerini kapsayan bir gezi programında çok çok yorulduğumu anımsıyorum. Soranlara şunu söyler oldum, “I didnt sleep twice, at the same bed.”

Amerika’daki, kalkınma, yaşam şartları, standartlar bizden çok farklıydı. Amerikalılar, aslında belli standartlara sahiptiler. Hadise, daha iyi ücret, daha iyi konut, daha iyi araba, daha düzeyli refaha ulaşmaktı. Bu programdan öğrendiğim en önemli derslerden birisi, eğitim, mesleki eğitim, istihdam ilişkisi idi. Aile İstihdam Merkezlerinde (Family Employment and Training Centers), bir aileyi, tüm masraflar karşılar biçimde alıp, daha yüksek formasyon kazandırıp, daha yüksek maaşla işe yerleştiriyorlardı. Ülkede, fertlerin çoğu rahat, mesut, refah içindeyseler hadise bitiyor.

Bilindiği üzere ABD’de insanlar çok çeşitli ülkelerden, değişik etnik gruplardan gelirler, Amerikalı olurlar. İtalyan, İrlandalı, Hispanic, African, Çinli vs. kökenli Amerikalılar. Türkler de var. Hiçbir Amerikalı, ben ayrı bir devlet kuracağım, ülkeyi bölüp, parçalayacağım demez. Ülke toprakları, en önemlisi refah herkese yeter. Bizimde, önceliğimiz biran önce bölgelerarası dengesizliği giderip, eğitim, tüm ekonomik ve sosyal, kültürel, çevresel sektörlerde gelişmeyi sağlamak olmalıdır. Bizim, DPT’de çok güzel, yerinde bir anane vardı. Yurt dışında bir projeye, programa, toplantıya katılan planlama uzmanları dönüşlerinde, tüm teşkilata geniş çaplı brifing verirler, bu toplantılara, Başkanlar, Müsteşar katılırdı. ABD’de yaşadıklarımı, öğrendiklerimi 2. Plan hazırlanırken, tedbirlere koymak imkanı bulmuştuk. Ancak, plan tedbirlerine koymak yeterli değil! Biz plancıların hazırladıkları planları, uygulayacak hükümetlere ihtiyaç vardır.

Bugün hala Doğu ve Güney Doğu Anadolu’da, başta eğitim olmak üzere birçok sorun çözümlenememiştir. Türkiye’nin bekası için daha da geç olmadan önem ve önceliklere uygun, Kalkınma Planları hazırlanıp, çok seri biçimde yürürlüğe koymak gerekir. (Tamamda, kalkınma planlarını, yıllık programları kim hazırlayacaklar. Adamlar, Devlet Planlama Teşkilatını kaldırdılar. DPTsiz bir Türkiye düşünülemez.)

Türkiye’nin birliği, beraberliği, bölünmez bütünlüğü, kalkınmada öncelikli bölgelerin en kısa sürede gelişmesinden geçiyor. Ekonomik, sosyal, kültürel, çevresel bakımdan refaha ulaşmış, bir ülkede, İstanbul’da ne varsa Hakkari’de de aynısının olduğu bir ülkede neden fertler ayrışma istesinler. Türkiye’yi bölmek isteyenlerin oyunları böyle bozulacaktır. Her karışı şehit kanları ile sulanmış, vatanımızı bölmeye hiç kimsenin gücü yetmeyecektir.

Afganistan’da vuku bulan son olaylar, bize Yüce Atatürk’ün büyüklüğünü göstermektedir. Afganistan, insanlıktan nasibini almamış, cani, katil, acımasız, adına Taliban denilen vahşet çetesinin elinde, karanlık günlere gitmektedir. Bir milletin, kaderi karanlık bir geleceğe dönüştürülüyor. Kadın hakları, insan hakları, bu canilerin elinde yok ediliyor. Bunlar her an kan içiyorlar, cinayet işliyorlar, tüm dünya seyrediyor. Eğer Atatürk olmasaydı, belki de biz de Türkiye’de geri kalmış, hak, hukuktan nasibini almamış, geri, tutucu, gayri medeni bir toplum halinde olacaktık. Atatürk düşmanları, Atatürk’e hakaret edenler, buna müsamaha edenler, bilin, anlayın, görün, O, Büyük Önder sayesinde yaşıyor, hürriyeti, inancınızı teneffüs ediyorsunuz!
ABD’de, OEO’daki programımı tamamlayıp, yurda döndüğümde yeni doğan oğlumuz Burç 6 aylıktı, bana kim bu aday diye bakıyordu!!