Her meslekte elbette aktif olarak kullanılan beden dilinin belki de en etkili kullanıldığı alan eğitim-öğretim alanıdır. Bu alanda kullanılması elzemdir.

Bazen dakikalarca anlatamayacağınız bir faaliyeti bir baş, bir mimik hareketinizle önleyebilir ya da devam ettirebilirsiniz.

Gerçekten de gün boyu bizden beklenen çeşitli rolleri oynamak zorundayız; yerine göre anne veya baba, ağabey veya abla, komşu, eş, evlat, müşteri, iş arkadaşı ve mesleğimize göre (öğretmen, doktor, müzisyen, kuaför, bakkal …). Bu rolleri oynarken şahsiyetimizde bir değişiklik olmaz; biz hep aynı kişiyizdir.

Mesleki anlamda başarılı bir beden dili öğrenilebilir.

Ayrıca öğretmen sadece öğreten değil, aynı zamanda eğiten ve sınıfa örnek olan bir kişidir. İçinde yaşadığı toplumun kültür yapısının gelişmesinde belirleyici bir etkiye sahiptir

“Kinesik biliminin” kurucusu Birdwhistell 1955te yaptığı araştırmasında iki kişi arasındaki iletişimin sadece % 35nin verbal (sözel, dijital iletişim=sembol dili)) % 65nin ise nonverbal (sözsüz, analog iletişim=sembol kullanılmayan dil) olduğunu tespit etmiştir.

Dijital iletişime (işaretler ve dil sembolleri) geçilmeden önce insanların uzun bir süre analog iletişimde bulunduğu varsayılmaktadır.

Sosyolojik araştırmalara göre en başarılı radyo spikerlerinin karşılarında bir dinleyici oturuyormuş gibi el ve kol hareketleri yaptıkları gözlemlenmiştir.

Watzlawick’e göre “iletişimde bulunmamak imkânsızdır” (1990, 53). Susup hiçbir şey söylemediğimiz durumlarda bile iletişimde bulunuruz. Öğretmenin öğrencilere sözlü veya sözsüz verdiği mesajlar net, anlaşılır ve tutarlı olmalıdır. Karşısında henüz kişilikleri gelişmekte olan ilkokul öğrencileri bulunan bir öğretmen onların karakterlerinin şekillenmesinde inanılmaz derecede büyük rol oynamaktadır.

Öğretmen de aynı zamanda öğrencinin nonverbal olarak gönderdiği mesajları değerlendirerek ders işleyiş tarzını veya konunun öğrencide ilgi uyandırıp uyandırmadığını (heyecanlı veya sıkılmış öğrenciler), konunun anlaşılıp anlaşılmadığını (öğrencinin onaylayan veya boş boş bakan gözleri) anlayabilir. Öğrenciden gelen pozitif reaksiyonlar öğretmeni olumlu yönde etkileyerek dersin daha zevkli geçmesini sağlar.

Sözsüz iletişimi üçe ayırır:

sesli nonverbal iletişim (paralengüistik= nonverbal özellikli fonetik sinyaller) - dile eşlik eden vurgu, duraklama, konuşma hızı, ses tonu vb. olgular (Örneğin; vurgu etkin olarak kullanıldığında anlaşılması zor olan karmaşık konuların daha kolay kavranmasını sağlayabilir) - dilden bağımsız olarak ortaya çıkan gülmek, içini çekmek vb. olgular

) sessiz nonverbal iletişim (beden dili) Jest, mimik, proksemik (ing.“proxemics”: mekan içinde hareket), dokunma ve koku alma ile ilgili olgular; kinesik

) nesnel; geniş anlamda iletişim (giyim kuşam, saç şekli, gözlük, aksesuarlar, parfüm gibi) Sınıf içerisindeki iletişim genel kanının aksine sadece bilgi aktarımından ibaret olmayıp, sınıftaki kişiler arasındaki ilişkileri ve duygusal boyutu da kapsamaktadır.

Öğrenciler ve öğretmen arasındaki göz teması uyumlu bir ders atmosferi için son derece önemlidir. Öğretmen bakışları ile konuşan bir öğrenciyi susturabilir, el hareketi ile söz hakkı verebilir, konuşması esnasında öğrenciye söylediklerini onayladığını belli eden jest ve mimikler ile mesaj göndererek yüreklendirebilir. Kısa bir bakıştan açık bir uyarıya kadar çeşitlenebilen “monitörler” davranış bozukluklarını düzeltme ve düzenleme için gereklidir. “Yönetme” ile ilgili unsurlar iletişimin içeriğini konuşma hızını çeşitlendirmek ve heyecan yaratmak (paralengüistik, mimik, jest ve verbal öğelerle) suretiyle değiştirebilirler. “turn-taking-mekanizması” ise söz sırasını, söz alma ve verme usullerini belirler.

Öğretmenin beden dili: İlk defa bir sınıfa derse giren her öğretmen öğrencinin sınırları keşfetme eğiliminde olduğunu bilerek normalden daha sert davranır. Aslında en sert davranan öğretmen gerçekte oldukça toleranslı birisidir. Bu özelliğini bildiği için ilk günden öğrencilerin gözünü korkutarak mesafe koymaya çalışır.

Disiplini sağlamak bazen zor olsa da belli sınırlardaki özgürlük öğrencinin dersi daha iyi anlamasında faydalı olabilir. İlkokul öğrencisinin dikkatinin 15-20 dakika olduğu unutulmamalı ve konu anlatımları max. 20 dak. ile sınırlı tutulmalıdır.

Öğrencilerin dikkatini tekrar toparlamak ve derse devam edebilmek, sınıfla olan ilişkiyi aktif tutabilmek için beden dilini etkin bir şekilde kullanmalıdır.

BAKIŞLAR: Bakışlar aynı anda hem verici hem de alıcı olma özelliğine sahip olduğu için sınıfla olan iletişimin en önemli parçasıdır. Göz teması yoluyla, kültürel farklılıkları da gözeterek, öğretmen her öğrenci ile ayrı ayrı kişisel iletişim kurabilir. Öğretmen öğrenciyi sevip sevmediğini, onun hakkında olumlu veya olumsuz düşünceye sahip olup olmadığını, ona değer verip vermediğini belli edebilir. 

Öğretmen sınıfa adımını atar atmaz veya gürültü varken derse başlamamalı; önce tek tek öğrencilerle göz temasında bulunup, tüm sınıfın üzerinde sakince göz gezdirip, öğrencilerin bakışlarını adeta “toplamalıdır”. Bu şekilde öğrencilerin dikkatini kendi üzerinde topladıktan sonra rahatça derse başlayabilir.

Ancak sınıf içerisinde belli bir öğrenciye uzun süre bakışın odaklanması, ürkek bir öğrenciyi tedirgin edebileceği, güvensizleştireceği veya tehdit olarak algılanabileceği için özenli davranılmalıdır. Ayrıca kimin daha uzun bakabileceğini test etmek isteyenöğrenciler de çıkabilir.

GÜLÜMSEYİN

Grup karşısında konuşmacı, dinleyicilerle ara sıra göz aracılığıyla bağ kurmadığı zaman, dinleyiciler kendilerini önemsenmemiş hissedebilir ve hatta konuşmacıyı kibirli bir kişi olarak değerlendirebilirler ve gergin bir ortam oluşabilir; çünkü her dinleyici(öğrenci) için o partnerdir. Özellikle küçük yaştaki öğrenciler eski alışkanlıklarını sürdürerek, dikkatleri üzerlerine çekmek isterler.

Derse ilgi gösteren öğrenciye yönelmiş öğretmen bakışları, o öğrencinin yakınında oturan öğrenciler tarafından da algılanıp olumlu olarak öğretmene yansıyacağından, bu pozitif tutumun, karşılıklı etkileşim sayesinde yavaş yavaş bütün sınıfa yayılmasını sağlayacak; böylece hoş bir ders atmosferi sağlanmış olacaktır. Bir öğrenciye gülümseyen öğretmen, gülümsemenin “bulaşıcı” etkisiyle, o öğrencinin yakınında oturan başka öğrencilerin de kendisine gülümsediğini görecektir

Bakışlar yukarıda da açıkladığımız gibi “monitör” olarak kullanılarak öğrencilerin davranış bozuklarını düzeltmek ve sınıfta disiplini sağlamak için kullanılabilir. Sınıfın haberi olmadan öğretmen hem ders anlatıp (verbal iletişim) hem de bakışlarıyla (nonverbal iletişim) yaramazlık yapan öğrenciyle özel iletişim kurabilir. Bakışlarını bu öğrencide yoğunlaştırıp onu dersi dinlemesi konusunda uyarırken, dersine hiç ara vermeden devam edebilir; gerekirse vurgu ve ses tonunu değiştirebilir, susabilir; ancak bu net sinyaller nedeniyle, diğer öğrenciler de bu durumun farkına varabilir. Bakışlar dersin akışını düzenlemede ve ilişkileri ayakta tutmada oldukça etkilidir.

Bir öğrenciye söz hakkı vermek için göz işareti ve hafif bir onaylayıcı baş hareketi birleştirilebilir. Arka arkaya söz hakkı verirken konuşmanın veya tartışmanın hızını kesmemek için göz işareti ile bir sonraki öğrenciye geçilebilir. Konuşan öğrenciye yönelmiş gülen gözler hem onu hem de diğer öğrencileri konuşmaya teşvik edecektir. Öğretmenin açık olan tarafta durduğu U şeklindeki oturma düzeni hem öğretmen hem de öğrencilerin birbiriyle göz teması kurabilmesi açısından tavsiye edilmektedir. U şeklinde oturulduğunda öğrencilerin derse daha aktif katıldıkları, hem öğretmenle hem de kendi aralarında yapıcı tartışmalar yaptıkları gözlemlenmiştir. Ancak sınıf mevcutlarının yüksek olması bunu ülkemizde her okulda mümkün kılmamaktadır.