Ben yapı olarak deyim yerindeyse çıtkırıldım pek aşırı ince, çekingen, güçlüklere karşı dayanıksız bir kişi değilim. Ancak asilzade bir prenses mizacına sahip olmamakla birlikte bu tarz özellikleri uyumla taşıyan hanımefendilere henüz küçük bir kızken bile imrenirdim.
Zarif ve asil kadınlar, Hülya Koçyiğit, Belgin Doruk ve Filiz Akın gibi değerli aktristlerin dönem filmlerinde oynadıkları o tatlı, mağrur, korunmaya muhtaç, belki biraz da cicili bicili rollerdeki küçük hanımefendiler gibi olmalıdır diye düşünürdüm…
Günümüzden uzaklarda bir yerlerde çok ama çok geçmişte kaldı, ipek eldivenli, mağrur bakışlı, kadife sesli o hanım hanımcık kadınlar. Elbette ki çiçeklerini düzenleyen, konuklarına gümüş kaşık takımlarıyla çay servisi yapan, evinde çalışan bir yardımcı hanımefendi olmasına rağmen kahve tepsisini salonunun kapısından alarak, kıymet verdiği konuklarına kendi servis eden. Yardımcısı olmasına rağmen eşine verdiği kıymetten her sabah onun kahvesini kendi pişirip servis eden, hangi dosta ne çeşit armağan alınır? Tebrik, kutlama, doğum yada taziye anlarında neler yapılır? Hangi mesaj ve çiçekler gönderilir? İnsanları incitmeden nasıl yardım eli uzatılır? Fular ve inci nasıl ve ne ile takılır? Konuğa yemek servisi soldan yapılır, şarap kadehinin 3\4 ü doldurulur, bayan değil hanımefendi diye hitap edilir, elde götürülen çiçeğe değil konukseverliği için teşekkür etmek istediğiniz vakit çiçeğe not yazılır gibi adabı muaşeret kültürünün mazide kalan inceliklerinin, nadide temsilcilerinin sayıları maalesef bizim kuşağımızda pek fazla değil…
Günümüz metropol kadını kariyer hedefliyor, otuzlu yaşlarında evleniyor. Metro da yada yolda yürürken “bir New yorker (New york’tan olan, New york’lu) misali’’ Bir kahveci markası amblemini taşıyan plastik bardaktaki filtre kahvesini içip, toplantıdan toplantıya koşturuyor. Pek çoğunun evinde yatılı kalan (Gürcü, Rus yada Filipinli) yabancı uyruklu çocuk bakıcıları mevcut ve maalesef çoğu Türkçe bile bilmiyor. Beyaz yakalı diye tabir ettiğimiz pek çok günümüz modern kadının entegre olduğu yeni bir yaşam biçimi var…
Metropol kadını bir toplantıdan öbürüne koştururken vakitsizlikten aracında kırmızı ışıkla yeşil ışık arası zaman aralıklarında makyajını yapıyor. Alışveriş merkezlerinden ve internet üzerinden, yurt dışı alışveriş sitelerinden, kendisi ve çocuğu için sık sık kredi kartına on iki taksit alışveriş yapıyor. Birikimi çok fazla yok, çünkü sürekli bir tüketim halinde. Sosyal yaşamı, bakıcısı, nefes terapisti, yoga hocası, psikolog seansları, Bebek Nişantaşı yada herhangi bir müstesna semtte oturduğu dairesinin kirasına, aracının taksitlerine ve seyahat masraflarına ortalama 15-20 bin Türk lirası ve üzeri olan maaşı bazen ancak yetebiliyor. İlişkileri tahammülsüz ve istikrarsız.
Boşanmış yalnız anneler ve hafta sonu babalarından oluşan oldukça yüksek bir yalnız ama ekonomik anlamda güçlü kadın yüzdesi mevcut. Bazen çok erkeksi niteliklere sahip olmaya, bazen bencilleşmeye başladığımıza, bazen ise moda, kadın, kent ve erkek temasını yıllardır işleye işleye hala bitirememiş, koskoca bir ülkenin birbirinden farklı kültürel, sosyal, ekonomik düzeyi ve eğitimi olan kadınlarının geneline tek tip kadını örnek gösteren, hayatın gerçeklerinden bihaber, bazı kadın dergilerine inanan, fazla kafa yoran, birbirinin aynısı gibi görünmeye ve düşünmeye özenen bu ve benzeri pek çok sebepten ötürü incelikleri yitiren kadınların sayısı hızla çoğalıyor.
Belki de bu yüzden hala tüm enerjisini hayata bir renk daha katmaya harcayan, ilerleyen yıllara rağmen hala böylesine kadın gibi kadın bir eda sergileyen, üretmenin, aile olmanın ve başarının asaletini ruhunda şık bir kostüm gibi taşıyan, nahif, saygın hanımefendileri tanıkça kendi neslime dayatılan inandırılan masallara kafa tutmaya başlıyorum. Otuzlarının sonlarına yaklaşmakta olan bir kadın olarak düşünmekten alıkoyamadığım bir soru takılı veriyor aklıma;
Ben başarının, zarafetin ve üretmenin asaletini ruhunda şık bir kostüm gibi taşıyan kaç kadın tanıyorum?
Şık bir kostümü asalet simgesi olarak taşımaya çalışan kaç yeteneksiz kadın tanıyorum?
Sinema tarihinin bence gelmiş geçmiş en önemli kadın oyuncularından biri bu güne değin pek çok kez üstün oyunculuk performansıyla Oscar heykelciliğini almış aktris Meryl Streep’in çok sevdiğim bir sözüyle sevgiyle kalın…
Drama okulunda öğrendiğim bir derstir: Öğretmen nasıl Kraliçe olursunuz ? diye sorar. “Herkes, duruş ve otoriteyle’’… Cevabını verir. Aslında sadece ikisi yeterli değildir.. Siz Kraliçe olarak içeri girdiğinizde odadaki havanın nasıl? değiştiği önemlidir…