Hayat aslına bakacak okur isek tam da böyle değil midir?

Kaybetmenin de kazanmak kadar olağan olduğu asrımızda kaybederken, kazanan olmak bazı bazı mümkündür. 

Aslında hiç kaybetmezsin...

Kaybettiğini zanneder ve düşünürsün.

İşte orada kader planında devreye girmiştir.

 Belki de kısa vadede sana zarar yazan, zarar kokan hal ve hareketlerine uzun dönemde kar olarak karşına çıkıverir. 

Hepimiz bu hadiseler ile hayatımızın çeşitli evrelerinde sanırım bir çok defa karşılaşırız.

Bu aslında hayatın nasıl bir imtihan olduğunun, hayata bu kadar aslı anlamlar vermenin malayani olduğunun en bariz göstergesidir.

Bizler küçük düşünce ufuklarımız ile bu derinliği görmekten aciziz.

Göremediğimiz gibi dönem dönem gelen bu tarz hadiseleri de kabullenmektir zorlanmaktayız.

Bu konu ile alakalı ecdadın kader planında teslimini en bariz göstergelerinden biri ile örneklendirmek isterim.

Osmanlı ve ecdad Anadolu-Balkanlar’da bedesten ve çarşı girişlerine şu sözü yazarmış.

“İftah lena el hayral bab “

Anlamı.

Allah’ım hayırlı kapılar aç. 

Yani kapıyı açacak olan.

O kapının için de seni istihdam edecek olan Allah’tır.

Seni halden hale sokan...

Seni şekilden şekile evren.

Bir damla sudan yaratan Rabbindir.

Ha!!!

Bu şu anlama da gelmemeli...

Ben bir şey yapmadım.

Allah takdir etsin.

Yok öyle bir dava.

Yok öyle basit bir bakış açısı. 

Kader gayrete aşıktır.

Gayret et eksin.

Emek sarf edeceksin...

Alın teri döneceksin...

Dişlerini sıkacaksın...

Korkmayacaksın...

Kendine ve Rabbine güveneceksin ki;

Yollar,

Kapılar,

Çığırlar, 

Senin gözlerinin önünde açılır.

Sen bile hayret edersin.

Lakin bu açılan kapılar senin değil, Rabbimin inayeti ile olur.

Çünkü O!!!

Kün fe yekün. 

Ol dedi mi!

Oldurandır. 

Bu noktada hayırda.

Şerde.

Rabbimin takdiridir.

Sen sadece yol ayrımlarına karar verirsin.

Ya da verdiğini zannedersin.

İşte tüm mesele bundan ibarettir.

Rızkı veren de.

Alan da O'dur.

Amenna ve sadakna...

Vesselam...

##

İKİ ŞEY

Kilise tarafından yakılarak öldürülen Giordano Bruno (1548- 1600) Rönesans felsefesini biçimlendiren filozofların en önemlilerinden biri olup, evrensel ve zaman mefhumundan uzak "iki şey" öğretisi kulağa küpe olacak cinsten.

İki şey "Kalitesiz İnsan"ın özelliğidir:

1- Şikayetçilik.

2- Dedikodu.

İki şey çözümsüz görünen problemleri bile çözer:

1- Bakış açısını değiştirmek.

2- Karşındakinin yerine kendini koyabilmek.

İki şey yanlış yapmanı engeller:

1- Şahıs ve olayları akıl ve kalp süzgeçinden geçirmek.

2- Hak yememek.

İki şey kişiyi gözden düşürür :

1- Demagoji (Laf kalabalığı).

2- Kendini ağıra satmak (övmek, vazgeçilmez göstermek).

İki şey insanı "Nitelikli İnsa'' yapar:

1- İradeye hakim olmak.

2- Uyumlu olmak.

İki şey "Ekstra Değer" katar:

1- Hitabet ve diksiyon eğitimi almak.

2- Anlayarak hızlı okumayı öğrenmek.

İki şey geri bırakır:

1- Kararsızlık.

2- Cesaretsizlik.

İki şey kaşif yapar:

1- Nitelikli çevre.

2- Biraz delilik.

İki şey ömür boyu boşa kürek çekmemeni sağlar:

1- Baskın yeteneği bulmak.

2- Sevdiğin işi yapmak.

İki şey başarının sırrıdır:

1- Ustalardan ustalığı öğrenmek.

2- Kendini güncellemek.

İki şey başarıyı mutlulukla beraber yakalamanın sırrıdır:

1- Niyetin saf olması.

2- Ruhsal farkındalık.

İki şey milyonlarca insandan ayırır:

1- Sorunun değil, çözümün parçası olmak.

2- Hayata ve her şeye yeni (özgün, orijinal, farklı) bakış açısıyla yaklaşabilmek.

İki şey gelişmeyi engeller:

1- Aşırılık (mübalağa, abartı, ifrat).

2- Felakete odaklanmış olmak.

İki şey çözüm getirir:

1- Tebessüm (gülümseme).

2- Sükut (susmak).

İki şeyin değeri kaybedilince anlaşılır:

1- Anne.

2- Baba.

İki şey geri alınmaz:

1- Geçen zaman.

2- Söylenen söz.

İki şey ulaşmaya değerdir:

1- Sevgi.

2- Bilgi.

İki şey "hayatta önemli olan her şey" içindir:

1- Nefes alabilmek.

2- Nefes verebilmek.

Giordano Bruno (1548- 1600)