Yunus gergindir… Çok sevdiği arkadaşı dere kenarında uyurken sele kapılmıştır. Yaklaşık iki kilometre aşağıda ceseti çıkar. Sürüklenmiş, dala, taşa çarpa çarpa simsiyah olmuştur. Oysa ki güzel arkadaşını ne kadar çok severdi… Onu artık göremeyecekti. Sadece hatıralarında yaşatabilecekti. O Kuran-ı Kerim’i okumaya başladığında herkes etrafına toplanırdı. Çok güzel sesi vardı. Ondan Kuran-ı Kerim’i dinlemek ne de mutlu ederdi Yunus’u… 

Çok değil ondan iki hafta önce de yine çok sevdiği başka bir arkadaşını yıldırım çarpmıştı. 

Sanki herşey üst üste geliyordu. Yetmiyormuş gibi tarladan sağlıklı mahsülde alınamıyordu. Annesine bakıyordu ama eve yeterince aş götüremiyordu. Köyde karnını güzelce doyurabilen hane yoktu. Sabah bir lokma, akşam bir lokma yemek bulan şanslıydı. 

Yunus işte; Doğuştan yetenekli… İtaat ve itiraz makamını birbirinden asla ayırmaz… Hızla sorgulamaları başladı…

İnancını zedelemek istemiyor ama çok sevdiği, inancının ne denli yüksek olduğunu bildiği arkadaşlarının bu ani ölümlerini sindiremiyordu. Köylerinin ve çevre köylerde yaşayan müslümanların açlık çekmelerini anlayamıyordu…

Yine bir akşam kafasında çok fazla soru ile kendi ile münakaşa halindeydi. Annesi dayanamayıp içerideki odada uyumuştu… Bir ara kapı çaldı. Gelen komşuları Elif kız idi… Komşularının aç olabileceğini düşünüp kendi payından onlara sıkma getirmişti. 

Sohbet başladı… Yunus acımasızca eleştiriyordu. Kötü cümleler kuruyordu. Elif kız bunca eleştirinin ardından şaşkındı. Yunus’u bu denli gergin görmemişti… O gün onu öylece bıraksa belki de Yunus bambaşka bir yere evrilecekti… 

Ama manevi bir güç, sanki o akşam Elif kızı oraya göndermişti. Elif kız onu sabırla dinledi… Ardından konuşmaya başladı. Onun köydekilere yaptığı iyilik ve güzellikleri tekrar yadetti. Yardım ettiğinde ne kadar huzur dolduğunu ona hatırlattı… Gayet uzun ve hoş bir sohbetin ardından Yunus artık kendini daha iyi hissediyordu… 

Ve gün geldi yollara koyuldu, yolunu çizdi… Yunus Emre oldu…

Belki de o akşam sağlıklı yönlenemese, yönetilmese bambaşka bir yol çizecekti…

Elif kız tıpkı yenen bir gıdadan alınan besin gibiydi… Yunus’un kapısını o gün sağlıklı bir besin çalmıştı. Zehirli bir mantarda kapıda peydahlanabilirdi…

İnsanoğlu işte!.. O kritik anlarda aldığı o ilk ivme o kadar önemli ki!.. 

Günümüz basınında da bu tür insan davranışları yönetimini sık sık görürüz… 

Örneğin yakın geçmişte Londra merkezli bir gazete, camide 50 müslümanı katleden hristiyan için “Şeytani bir aşırı sağ katliamcısına dönüşen melek çocuk” manşeti atmıştı… Katilin küçüklüğünden bugüne geçirdiği zor dönemler haberde yer buldu… “Babası o daha bebekken kanserden ölmüştü” diyerek kaderin bir cilvesi şeklinde yansıtıldı… Ayrıca çocukluğundan bir fotoğrafı ön plana çıkartıldı. Mevcut kel, dövmeli, asabi fotoğrafı ise altta minicik verildi… Ve sonrasında tekrar konuşulduğunda “Melek çocuk” olarak anıldı… Manşette öldürülenler konu bile edilmemişti…

Amaç neydi; Böylece hristiyan batı toplumundan, öyle kolay kolay sorunlu insan çıkmaz mesajı vermişti… Alt benliklere de batı toplumu iyi insanlardan oluşur mesajı dünyaya veriliyor, yönlendiriliyordu… 

Aynı gazete daha eski bir tarihte bir gece kulübünü tarayan kişi için “DEAŞ’lı manyak eşcinsel kulüpte 50 kişiyi öldürdü” manşeti atmıştı… Katilin resmi manşette gayet büyüktü… Siyah elbise giymiş, orta doğulu, esmer tenli, şımarık, psikolojisi bozuk olduğu belli olan bir resim kullanıldı… Öldürülenlerin ise kendini koruyamayacak insanlar olduğu “eşcinsel” vurgusu ile tanımlandı… 

Verdiği mesaj; Müslümanların psikolojisi bozuktur. Ve ancak kendini koruyamayacak insanlara zarar verebilir… Alt benliklere verdiği mesaj ise; Müslüman ortadoğulular budur, böyle kalacaklardır…

Gördüğünüz gibi haberler gayet bilinçli bir şekilde insanları yönlendirmekte, yönetmekte… 

Bu haberlerle büyüyen müslüman ortadoğulu genç ben işte buyum psikolojisine girebilir… Aile ya da etrafından gerekli eğitim alındıysa elbette girmez… Ama zaten gazetenin amacı yeterli ilgiyi görememiş gençleri avlamaktır…

Kendi evinizde de öyledir… Çocuklarınız hata yaptığında onları “Kötü ya da iyi bir dille mi?” yönlendirdiğiniz, yönettiğiniz çok önemli… Çünkü çocuklarınızda sizin yönlendirdiğiniz yönde evrilir…

Ya da bir ekonomi de varlık barışlarına, borç yapılandırmalarına, aflara yine ve yine ihtiyaç hâsıl oluyorsa… O hükümetin bunu nasıl yönettiği de çok çok önemlidir… 

Mesela bir torbanın içerisinde, karman çorman bir halde, torba yasa ile halk defalarca yönlendiriliyor ve yönetiliyorsa… 

Halkta “Nasıl olsa bir daha gelecek” duygusu iyice yerleşir… 

Affa, barışa girer ama belki öder… Ya da bir öder bir ödemez… Yeni beyan ettiklerini ise ödeyeceği varsa bile ödemez… Etrafında bulunan ödemişlere yine karman çorman şeyler söyler… Onların da kafalarını karıştırır…

Kısaca toplum; Karman çorman, kaotik bir torba yönelimine evrilmiş olur…