Kesileceğini hisseden boğalar kaçıyor, arkasından bir takım insanlar kovalıyor, birisi hayvanın kuyruğuna asılmış, sürükleniyor. Garip, medeni bir ülkeye yakışmayan görüntüler! 8000 acemi kasap, kurban keseceğim diye kendini kesmiş, hastanelerde! 18 kişinin kolu, kurban pazarlığında –hani! sallıyorlar ya, kolları çıkmış- hastanedeler! Çocukların gözleri önünde, kan revan içinde kurbanlar kesiliyor, çocuklar dehşet içindeler! 

Tatil yörelerinde insanlar üst üste 500000 araç girmiş, daha doğrusu girememiş, 20 km kuyruk var! Bodrum’a, Çeşme’ye, Antalya’ya varamıyorlar... Oteller, koridorlara kadar dolu! Aylardır kapalı olan işletmeler zararlarını 2 ayda çıkarmaya baktıklarından, fiyatlar ateş pahası, ancak herkes memnun demek ki, ekonomik kriz yok!! 

Koronavirüs salgını bitti sanıyoruz, bitmedi. Vakalar 4 misline çıktı, ölümler gene yükseldi. Siz bayramdan sonar durumu izleyin! Her bayramda trafik kazalarında ortalama 120 kişi ölüyor, 2300’de yaralı oluyor. Bu bayramda da değişen bir şey yok, trafik kurbanları var! İstatistikler, bu kazaların yüzde 95’inin insan, sürücü hatalarından vuku bulduğunu gösteriyor! Devlet devletliğini gösteremiyor, cezalar caydırıcı, asla değil, insanlar yasaları takmıyorlar! Bu vesile ile şunu da ifade edeyim; Kaldırımlar, yasa, nizam dinlemeyen, her yol benim diyen, yayalara, yaşlı vatandaşlara çarpıp geçen motosiklet, bisiklet, son olarak da scooter sürücüleri ile dolu... Yaya vatandaşların hakları yok, bu duruma kamu makamları sadece seyirci... Allah aşkına, bu edepsizleri hizaya sokun, cezalandırın, kaldırımları, yayalardan başka hiç kimse kullanamaz deyin! Her şeyimiz tamam, bir scooterler eksikti! 

Kurbanlarını vatandaşlar, canları nerede isterse, hayvanlara eza, cefa vererek kestiler. Denizler kandan kıpkırmızı oldu! Hayvan hakları diye yeri göğü inletenler neredeler, bu vahşete tabi olan hayvanlara yazık değil mi? Önemli olan sadece köpek, kedi beslemek mi? Milyonlarca küçükbaş, büyükbaş hayvan acı içinde kesildiler! Aslında bayramlar, ailelerin bir araya geldikleri, küslerin barıştığı, büyüklerin ziyaret edildiği, küçüklerin sevindirildiği, anlamlı günlerdir. Yurt dışında okurken “Yılbaşı”, “thanks giving”, “easter lerde” nerede olurlarsa olsunlar, ailelerin, bir araya geldikleri, birlikte yemek yedikleri günleri, takdirle izlerdim. Bizde bu iş böyle olmuyor, bizim bayramımız, anlattığım gibi ızdırap, tatil yolları, kurbanlar!!! Bir defasında Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk’ten, Şeker ve Kurban Bayramlarının iki gün olması önerisini dinlemiştim. 

Samimi olmam gerekirse, ben çocukluğumdan beri, bu Kurban Bayramını hiç sevmedim! Belki de yaşadığım olaylar nedeniyle! Bu benim düşüncem. Neyse bir bayram böyle geçti, gitti!!!