Aziz okurlar, evvela Kurban Bayramınızı tebrik ediyorum. 2007 yılının başta ülkemiz olmak üzere tüm insanlığa huzur, barış, kardeşlik ve esenlikler getirmesini Yüce Allah'tan niyaz ederim. Kardeşliğin doğduğu, sevgilerin birleştiği, belki durgun, belki yorgun, yine de mutlu, yine de umutlu, yine de sevgi dolu nice bayramlara.. Bayramınız bereketli, yüreğiniz umutlu, umutlarınız atlı, sevdanız kanatlı, mutluluğunuz katlı, sofranız tatlı, mekânınız tahtlı, ömrünüz bahtlı, yuvanız bereketli olsun... Damağınızı, ruhunuzu ve çevrenizi tatlandıran, gerçekten güzel ve bereketli bir bayram dilerim. Bayramlar, ilahi rahmet ve nur yağmurlarıyla, günah kirlerinden temizlenmiş, dini ve manevi vazifelerini en güzel şekilde yerine getirmeye çalışmış kullarına, Mevla'mızın bir mükâfatıdır... Bayram günleri Müslümanların birbiriyle kaynaştığı, karşılıklı sevgi ve kardeşliğin zirveye ulaştığı günlerdir. Bütün bu duygu ve düşüncelerle bayramınızı bir kez daha tebrik ediyor, sağlıklı, huzurlu ve mutlu bir bayram geçirmenizi Allah'tan niyaz ediyorum. Bayramda; Irak, Çeçenistan, Doğu Türkistan, Karabağ, Afganistan, Filistin, Burma, Keşmir ve diğer bölgelerdeki insanlık dışı muamele ve zulmü hatırlamadan geçebilir miyiz? Bosna-Hersek ve Kosova'da yaşanan katliamları hafızalarımızdan silebilir miyiz? Başta Amerika olmak üzere İsrail ve Avrupa'nın oyun ve tuzaklarına karşı bana ne diyebilir miyiz? Amerika'nın 19.yüzyılın sonlarında başlayan dünyaya çeki düzen verme hareketi içinde bulunduğumuz yüzyılda tüm hızıyla devam ediyor. ABD'nin dünyaya yeniden şekillendirme hareketinin başarısız olacağına inanlardanım. Çünkü Amerika dünyaya sözüm ona çeki düzen verirken, insan hakları ve hukuk tanımıyor. 'Ben yaptım oldu' mantığıyla hareket ediyor. Her türlü meşru ve gayrı meşru imkânları kullanıyor. ABD'nin devlet olarak kısa tarihinde vurgun, soygun ve gasplarla dolu. Bush'ların gizli tarihini yazan Adam Ironhouse, Bush'ların şirketlerin menfaat için yapmayacağı şey olmadığını belgelerle ortaya koyuyor. Eski harplerde ölenlerin büyük bir ekseriyeti askerlerden olurken günümüzde askerlerden çok siviller ölüyor ve zarar görüyor. Bu da geniş ve sessiz kitlelerin maşeri vicdanında kin ve nefrete neden oluyor. Bu kin ve nefret uzun vadede fiili mukavemete dönüşüyor. Bugün Amerika Irak'ta güç gösterinde bulunuyor. Bu gösteriyi yaparken, insan hakları, hukuk, temel ve hak ve hürriyetler ayaklar altına alınıyor. Geniş bir İslam coğrafyasında istediği gibi at oynatan ABD işgal ettiği ülkelerde ekonomik ve siyasi olmak üzere iki yoldan ilerliyor. ABD'nin haksız ve hukuksuz işgal ve saldırılarına karşı kimse bir şey demiyor. Bugün İran, Kuzey Kore veya Pakistan'a, niçin nükleer veya kimyevî silah geliştirdikleri sorulabilir, fakat ABD, İsrail, Rusya veya Fransa'ya sorulamaz. Yani güçlü olan haklı görülüyor. Ünlü bir Türk atasözü ABD'nin yaptığını net bir şekilde özetliyor: 'Ablanı öpen kadı ise, şikâyetin beyhudedir!' Dünya, her sabah yeni bir umutla başlar. Geleceğe atılan her yeni adımda, bütün zamanların sırrı gizlidir; yılların, asırların ve çağların şifresi vardır. Bir güne başlamak her gün yeniden doğmak gibidir. Bu yeni doğuşun içinde zıtların dengesi vardır. Bu denge tabiatta olduğu gibi, insanın biyolojik ve psikolojik yapısında da vardır. Dünyanın ekolojik, biyolojik ve demografik yapısını bozmak, değiştirmek için kimi devletler var güçleriyle çalışmaktadır. Zıtlar dünyasında içten ve dıştan müdahaleler dengeyi bozmaktadır. Zulüm ve ahlaksızlık evrensel insani değerlerin sınırlarını aşmaya zorladığında tabiî afetlerin beklenmesinden daha doğal ne olabilir! Bunun en güzel tanığı tarih değil midir? Benzer örnekleri kendi şahsi hayatımızı incelediğimizde görmüyor muyuz? Ancak tabiatta oluşan değişim ve deprem gibi tabi afetleri sadece bir şeye bağlamak elbette doğru olmayabilir. Ama büyük bir payının olduğunu da göz ardı etmemek doğru olsa gerektir. ABD, Irak'a barış, huzur ve demokrasi getirmek için işgal ettiğini ilan etmemiş miydi? İşgalin ardından geçen 4 yıl içinde bırakın barış, huzur ve demokrasiyi, Irak'ın tüm sathı mezaristana dönüştürülmüştür. Acaba Batılıların ülkeleri dışında barış, huzur ve demokrasi anlayışı bu mudur? İsrail'in bölgede hâkim olması ve Filistinlileri susturması için her yıl ABD de karşılıksız 20 milyar dolar yardımda bulunuyor. Ortadoğu'da dengeyi bozanların tekrar barışı ve huzuru sağlamaları oldukça zor görünüyor. Çeyrek asır şöyle veya böyle Irak'ı yöneten Saddam Hüseyin'i bayram sabahında sallandırmak acaba ne manaya geliyor? Bu durum Müslümanlarla alay etmek değil midir? Zıtlar dünyasında çok ince dengeler var. "Bizim tarihimizde Ortadoğu'nun gerçek önemini kavrayarak buna uygun politikayı takip eden iki deha çıkmıştı: Yavuz Selim ve İkinci Abdülhamid. Onların politikalarından sadece Türklerin değil, fakat bütün Ortadoğu devletlerinin çıkaracakları çok ders, öğrenecekleri çok şey vardır." (Güngör; 1983. s. 264) "Ortadoğu her şeyden önce bir Müslüman devletler bloğudur. Yüzyılların Batılı hafızalara yerleştirdiği peşin hükümler, İslam dünyasını daima uyanık ve şüpheci olmaya mecbur bırakmaktadır. Batılılar laik olabilirler, fakat Hıristiyan'dırlar ve medeniyetleri de Hıristiyanlığın temel prensiplerine dayanmaktadır... Hz. İsa'yı çarmıha götürenler Yahudi olduğu halde Hıristiyanlar Müslümanlığa düşmandırlar, çünkü Yahudilik hiçbir zaman Hıristiyanlığa rakip olmamıştır. Din ile alakası olmayan bir Batılı Hıristiyan bile, içinde yaşadığı kültürün tesiriyle Arapları ve Türkleri sevmez, hatta bunlar arasında soy farkı olduğunu dahi bilmez". (Güngör; 1983, s. 264) Sonuç olarak, rahmetli Erol Güngör'ün yaklaşık 25 yıl önce yaptığı bu değerlendirmelerin üzerinden geçen yılları göz önüne alınca, üstelik de vefatının üzerinden yirmi yıl geçmesine rağmen; Ortadoğu, Türkiye ve Batı üçgeninde değişen bir şeyin olmadığını rahatlıkla söyleyebiliriz. Erol Hoca'nın, K. Manhaim'den naklen tekrar ettiği bir cümle son derece önemlidir: "İnsan, toplumun sosyal ve tarihî yapısı hakkındaki en açık görüşe ya o toplumun içinde yükselirken, ya da düşerken ulaşır." Bayram günü bunları düşündüm, bilmem fikirlerime iştirak eder misiniz? Unutmayalım ki, her şey zıttı ile kaimdir. Düşmana karşı ilmen, fikren, zikren ve bedenen hazırlıklı olmamız gerekir. Zıtlar dünyasında yerimizi almamız için, düşünmemiz, üretmemiz, çok çalışmamız ve harekete geçmemiz icap der. Bayramınız kutlu, gönlünüz umutlu olsun...