İslâm’ın yüce peygamberi Hazreti Muhammed(s.a.s) bayramları, Müslümanlar için yardımlaşma, dayanışma ve sevinç günleri ilan ederek, bugünlerde, insanların gülüp eğlenmelerine izin vermiştir. Hazreti Muhammed(s.a.s), bu günlerde Müslümanların sevinç ve üzüntülerinin paylaşılmasını istemiş ve bu paylaşımın sadece bayramlarda değil, her zaman karşılıklı olarak yardımlaşmayı emretmiştir. O(s.a.s), toplumun dimdik ayakta durabilmesi için maddi imkanları iyi olanların, bayram da, her bir aile bireyi için fitre vermelerini emretmiştir. Bu mübarek  bayramların Müslümanların kaynaşma ve dayanışmasına aracı olduğu gibi fakirlerin ve düşkünlerin ihtiyaçlarının giderilmesine de imkan sağlamasına önayak olmuştur. 

O(s.a.s)’nun zamanında bayram kutlamaları namazgâh adı verilen geniş bir alanda erkeklerin, kadınların ve genç kızların da katıldıkları bayram namazı ile başlardı. İlk bayram namazı namazgâhta kılınmıştır. Yüce Peygamber, bayram namazlarını, hava şartları müsait ise , Mescid’in biraz uzağında bulunan namazgâhta kıldırırdı. Bayram namazına gitmeden önce gusleder ve en güzel elbisesini giyerdi. Namazgâha giderken ve evine dönerken farklı yollardan geçmeyi tercih eder; böylece çok kişi ile selamlaşır onların hal ve hatırlarını sorar gönüllerini alırdı..

Bayram namaza gitmeden önce birkaç tane hurma yerdi. Bayram namazı kılınan yere gelince önce iki rekât bayram namazı kıldırır, sonra da ayağa kalkıp cemaate dönerek hutbe okur, vaaz ve nasihatte bulunurdu. Daha sonra arka saflarda bulunan kadınların tarafına giderek onlara da öğüt verirdi. Ayrıca bayram hutbelerinde sünnet olarak uygun gördüğü çokça tekbir getirirdi.

Hazreti Muhammed(s.a.s)’in zamanında kadınlarla birlikte çocuklar da bayram namazına katılmışlardır. Hazreti Muhammed(s.a.s), Bayram günlerinde olduğu ve diğer günlerde de çocuklara büyük ilgi gösterir, selam verir, başlarını okşar, şakalaşır ve hediyeler verirdi. Hazreti Muhammed(s.a.s), yalnız bayramlarda değil, senenin her gününde çocukların yardımcısı, koruyucusu ve şefkat kaynağı olmuştur.

Hazreti Muhammed(s.a.s), her zaman arkadaşlarıyla görüştüğü gibi bayramlarda da onları evlerinde ziyaret eder, yaptıkları ikramlarını kabul ederdi. Kendisi de yanına gelen misafirlerine ikramda bulunur onlarla hoş sohbette bulunurdu. O(s.a.s), Müslümanlar arasında küskün kalmayı asla hoş görmemiş ve “Bir Müslümanın diğer Müslümana üç günden fazla dargın durması helal olmaz,” buyurmuştur. Dayanışmanın en güzel örneği olarak hastaları ziyarete önem verir; bunun, Müslümanlar için sosyal ve dini bir görev olduğunu bildirirdi. Ayrıca, Müslümanların mezarlarını da ziyaret eder, dua da bulunur ve her Müslümanın dünyası ve ahireti için buralardan ibret alınmasını ister ve herkesin bayramını kutlardı.

Bayramların huzur, mutluluk ve sevinç günleri olduğunu ilan eden Hazreti Muhammed(s.a.s), o günlerin büyük bir katılım ve büyük bir sevinç içinde kutlanmasını tavsiye ederdi. Savaş oyunların eğlence aracı olarak severdi Mesela; bir bayram da Mescid-i Nebevi’nin toprak zemini üzerinde bir grup Habeşli'nin oynadığı mızrak kalkan oyunlarını hanımı Hazreti Ayşe ile birlikte seyretmiştir. Ayrıca, kendisi seyretmemekle beraber, Hazreti Ayşe'nin yanında cariyelerin eğlence aracı olarak def(tef) çalıp oynamalarına da müsaade etmiştir. 

Kısacası; bu güzel örneklerden sonra günümüz bayramları nasıl olmalı derseniz ben derim ki; bayramların toplumlar için dayanışma ve hatırlanma ve de -sevdiklerimizin-saydıklarımızın son durumlarını öğrenmek demek ise; ve biz Türk-Müslüman toplumu olarak bu dayanışma ve sevinç günümüzü nesilden nesile aktarabilmek istiyorsak söyleyeceğim son söz şudur: “Bayram tatile gitmek demek değil, ziyaret etmektir.” Ben her bayram evimde çocuklarım ve komşularımla birlikte beraberim; çok da mutluyum.

İyi bayramlar.