Bayraklar devletin, milleti ve milli kültürün temsilcisidir. Rengini şehitlerin kanından alan bayrağımız milletimiz için çok kutsal bir varlıktır. Onun uğruna canlar feda olur. Bayrağa yapılan saygısızlığa milletçe tepki vermemiz gerekir. Ama öncelikle bu saygısız davranışın yapıldığı devletteki Dışişleri temsilcimiz bizim adımıza protestosunu yapmalı idi. Resmen bir tepki gösterdiğimizi işitmedim. Bu defa da görmezlikten gelindi sanıyorum. Milli değerlerimizden gittikçe uzaklaşıyoruz ve demek ki biz de küreselleşiyoruz. Nitekim seçim bölgesinde propaganda çalışması yapan Sayın Maliye Bakanımızın muhterem eşleri ABD bayrağı taşıyan bir tişört giymekte mahzur görmemiştir. Küresel güçlerin oldukça mesafe aldıkları görülmektedir.
* * *
YENİ YUNAN YÖNETİMİNİ TERÖR KORKUSU ALDI:
Yunanistan Hükümeti, 13 Ağustos tarihinde başlayacak olan ve 3 hafta devam edecek 2004 Atina Olimpiyat Oyunları'nın güvenliğinin sağlanması için NATO'dan destek istedi.
"Rüzgar eken fırtına biçer" diye bir atasözümüz vardır. Yıllardır başımıza bela olan PKK dahil her türlü terör örgütünü Atina yakınlarındaki Lavrion kampında saklayan, onları eğiten, besleyen ve silahlandırarak Anadolu insanını öldürsünler diye içimize salan, ölen vatandaşlarımızın sayısı arttıkça sevinçten zil takıp oynayan bu aziz dostumuz acaba şimdi neden korkuyor. Avrupalı dostlarımızın anarşist ve teröristleri affetmemiz ve derhal hapisten çıkartmamız için heyet üzerine heyet gönderip AKP hükümetine baskı yaptığı bir dönemde Yunanistan'ın bu isteğine ne demeli bilmem. Bize zarar verecek teröristler iyi, onlara zarar vermesi muhtemel olanlar ise kötü. NATO askeri adı altında Terörizme karşı en iyi yetişmiş Türk askerini istiyor olabilirler. Bakalım bekleyip göreceğiz.
* * *
PAPADOPULOS;"BİZ BİR ŞEY ALMAYACAĞIZ. O HALDE NEDEN VERELİM":
Kıbrıs Rum Yönetimi, müzakerelerde "Al -Ver" süreci daha başlamadan, sürecin başarısızlıkla sonuçlanacağını ileri sürdü. Rum Yönetimi lideri Tasos Papadopulos, KKTC Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş ile görüşmesinden önce yaptığı açıklamada, "A-Ver" sürecinde verecekleri bir şey olmadığını söyleyerek, "Biz bir şey almayacağız. O zaman neden verelim" dedi.
Papadopulos haklıdır. Çünkü çözüm olsa da, olmasa da Kıbrıs Rum Kesimi uluslararası hukuka aykırı olarak AB tarafından AB üyeliğine kabul edilmiştir. Avrupa Komisyonu aldığı bu üyeliğin önünde hiç bir engel kalmadığını, 1 Mayıstan itibaren sürecin başlayacağını açıklamıştır. Yani AB üyesi Rum Kesiminin bize verebileceği bir şey yoktur. Ama alabileceği çok şey vardır. Türkiye uluslararası hukukun kendisine verdiği hakları kullanmadığından bugünkü oldu-bitti ile karşı karşıya kalınmıştır. Bunda son otuz yıldaki Türk Hükümetlerinin vebâli vardır. Kanla alınan vatan topraklar beceriksizliğimiz ve teslimiyetçi politikamız yüzünden Helen toprağı yapılmaktadır. AKP Hükümetinin bir yıllık tutum ve davranışı ile söylemlerine bakıldığında Kıbrıs bizim için bitmiştir. Kıbrıs'tan sonra sırada Ege Sorunu vardır. Şimdi Ege'deki haklarımızı kaybetmemek için çalışma zamanıdır.
* * *
ABD GUANTANAMO'DA ESİRLERE İŞKENCE YAPIYOR :
ABD'nin Küba'daki Guantanamo üssünden ülkelerine dönmelerine izin verilen İngiliz tutsaklardan Cemal el Haris, kampta fiziksel ve psikolojik işkence gördüklerini öne sürdü. Üç çocuk babası 37 yaşındaki Haris, kampta geçirdikleri iki yılı aşkın sürede dayak yediklerini, işkence gördüklerini ve aşağılandıklarını anlattı.
ABD yapar. Çünkü o kuvvetlidir. O istediğini esir alır. İstediğini hapseder. İstediğine işkence yapmakta serbesttir. Aslında bu dünya hakimi olmaya ve bir Dünya İmparatorluğu kurmaya çalışan bir ülke için çok doğal. Doğal olmayan ise, bu devletin yöneticilerinin dünyada insan hakları havarisi kesilip herkesten hesap sormaları. Geçen ay yayınladıkları "Kongre İnsan Hakları Raporunda" kendisinin Guantanamo'da yaptıklarının binde birinin dahi olmadığı ülkemizde insan hakları bulunmadığı iddia edilmektedir. Ve Dışişleri Bakanı Colin Powell bize hesap sormaktadır. Ne diyelim. Dünyanın jandarması onlar. Başı eğik olanın ensesine vuracaklar. Demek ki başımızı dik tutmamız lazım.
* * *
YARGITAY BAŞKANI TÜRKİYEDEKİ YARGININ BAĞIMSIZ OLMADIĞINI SÖYLEDİ:
İstanbul Barosu'nun başlattığı ve 35 ildeki baro tarafından desteklenen "Hukuk Devleti ve Yargı Reformu" kampanyası kapsamında, İTÜ Maçka Amfisi'nde yapılan panelde konuşan Yargıtay Başkanı Eraslan Özkaya," "İdari organ, yargıyı abluka altına almak, yargıyı kullanmak için her türlü duyarsızlığı ve gerektiğinde de hamleyi yapmaktadır. Türkiye'de yargının en büyük sorunu bağımsızlığıdır. Türkiye'de yargı bağımsız değil. Yarı bağımsız yargıya 'bağımsız' demek mümkün değil. Bir şey ya çürüktür ya sağlamdır, yarı çürük olmaz. Yarım adalet olmayacağı gibi yarı bağımsız yargı da olmaz. Evvela bu yargımızı bağımsız hale getirmemiz lazım."
Türkiye'yi yönetmeye çalışanlar önce bunu, yani yargının bağımsızlığını konusunu çözmeliler.Türkiye Anayasası bir hukuk devleti olduğumuzu bildiriyor. Ve ayrıca kuvvetler ayrılığını vurguluyor. Bu T.C.Devletinin olmazsa olmaz kuralı. Adalet yoksa hiç bir şey olmaz. Ülke yönetilemez. Devletin en temel işlevi "ADALET' adaletli olarak dağıtmaktır". Adalet olmayan yerde demokratik devletin varlığından söz edilemez.