Bay Barzani'nin ziyareti ve dış politika hataları

Abone Ol

Bir defa şu hususu yadırgıyorum. Neden Kuzey Irak Kürt yönetimi varda, neden Kuzey Irak Türk Yönetimi yok. Belki defalarca ifade ettim, Irak’ta özbe öz, bizler gibi Türk kanı taşıyan 3 milyonu aşkın Türk kardeşlerimiz var. Onlar, Musul, Kerkük, Telefer, Süleymaniye bölgelerinde ve Irak’ın her yerinde yaşıyorlar. Bu Türk kardeşlerimiz, yıllardan beri can ve mal güvencesinden yoksun olarak eziyet görmüşler, mahrumiyet çekmişler ve öldürülmüşlerdir. Tarih, Irak’ta Türk’lere dair katliamlarla doludur. Bunları da Kürtler yapmaktadır. Barzani’nin başkanı olduğu Kürt yönetiminin sarayları, arabaları, bakanları, her şeyleri vardır. Dış ülkelerde devlet başkanı seviyesinde karşılanıp, taltif edinirler. Irak Cumhurbaşkanı, Irak Dışişleri Bakanı onlardandır ve Irak Meclisinde Türkler bir kişiyle temsil edilirken, onlar 43 kişiyle temsil ediliyorlar. Ayrıyeten onların adına Peşmerge denilen silahlı güçleri de vardır. Aslında, peşmerge ile PKK arasında hiç fark yoktur. Zaten Barzani efendi de, “Biz Peşmergeleri kullanıp, PKK’nın üzerine yollayamayız” demektedir. Kuzey Irak Kürt Yönetimi tam teşkilatlı devlet gibidir ve bütün hedefleri Türkiye’nin Güney Doğu vilayetleriyle Kuzey Irak’ı birleştirip bir Kürt devleti kurmaktır. Bunun için yoğun şekilde çalışıyorlar ve bunun gününü bekliyorlar. Diğer bir tabirle Türkiye’nin her vesile ile altını oyuyorlar.
Peki bunlara karşılık neden bizim Kuzey Irak Türk Yönetimi diye bir oluşumumuz yoktur? Üstelik Türk kardeşlerimizin yaşadığı Musul, Kerkük, Telefer, Misak-ı Milli hudutları içerisindedir. Bak! Şimdi Suriye PKK kartını açtı deniyor. Bir zamanlar can ciğer kuzu sarması olduğumuz, müşterek Bakanlar Kurulu toplantısı yaptığımız Suriye ile ilişkiler ne duruma geldi, neredeyse harp çıkacak. Son olarak Suriye, elçiliklerimizi basmış, bayraklarımızı yakmıştır. Bütün bunlar olurken, sen Kuzey Irak’da, mezalim altında yaşayan öz Türk kardeşlerini ihmal ediyorsun. Yok Filistin, yok Hamas, yok Gazze deyip, yakın ilişkiler kuruyorsun. Türkleri bırakıp, Mısır, Tunus, Libya’da kraldan çok kralcı oluyorsun. Suriye’li rejim karşıtı insanları, muhalifleri toplantılara çağırıyorsun. Peki, bir başka ülke, PKK’ya yardım edeceğiz diye Mersin-İskenderun limanlarına gemi gönderseler, Suriye’li muhaliflerle yaptığın gibi bazı odaklar, PKK’lılarla görüşmeler yapıp, onlara destek vermek isteseler, hoşuna gider mi? Bunu kabul edebilir misin?
Arap Baharı diye bir olay oldu. Mısır’da, Libya’da, Tunus’ta, Yemen’de eski yöneticiler gitti, yerlerine muhalif gruplar geldi. Bu gelenler ne diyor: “Biz Müslüman kardeşleriz, artık bundan sonra ülkeyi din esasına bağlı, şeriat ile yöneteceğiz” diyorlar. Eski yöneticiler, evet diktatörlerdi, zalimlerdi, ancak her şeye rağmen ülkelerine çağdaş, batı standartları anlayışı getirmek istiyorlardı. Bakın İran’ın başına ne geldi. Şuanda aşırı gerici, yobaz, molla idaresi İran’a kan kusturmaktadır.
Dış politika önceliğimiz her şeyden önce, kendi ülkemizi, kendi soydaşlarımızı korumak ve kollamaktan geçer. Dış politika Türkiye’nin yüksek çıkarları üzerine dizayn edilmelidir.