Batıyı kıskandıran araştırma!..

Abone Ol

İstanbul Serbest Muhasebeciler ve Mali Müşavirler Odası (İSMMMO), hazırladığı rapor ile Atatürk’ün geleceğimizi emanet ettiği gençlerimizi incelemiş.
15 ile 34 yaş arasında 25 milyon gencimiz var.
Bu sayı Avrupa gençliğinin yaklaşık 4 katı.
Gençlerin %80’i kentlerde yaşıyor.
Mevcut 25 milyon gencimizin 10 milyonu evli, 15 milyonu bekar; 7 milyonu lise, 3,2 milyonu üniversite; kalan ise ilk ve orta öğrenimde okuyor.
Gençlerimizin “hedeflerindeki öncelikler” ise bir nev’i dönüşümü de anlatıyor.
Gençlerimizin %86’sı ev sahibi olmak istiyor. %82’si işyerinde güçlü bir unvan sahibi olmak, %80’i yüksek maaşlı bir işte çalışmak istiyor, %76’sı kendi işini yapmak istiyor.
Dünya genelinde bu araştırmanın benzerleri yapılmış. Bu araştırmaya göre dünya genelinde aynı yaş ortalamasındaki gençlerin %79’u yani en yüksek oran ise “kişisel tutku ve yeteneklere dayalı iş yapmak” istiyomuş...
Bu araştırmanın sonuçları bizim gençlerimizle pek uyuşmuyor; bizim gençlerimizin hâlen “var olma mücadelesi” verdiği hemen görülüyor.
Ülkemizdeki gençlerin %19,4’ünün işsiz olduğu da ifade edilmiş.
Gençlerimizin diğer özellikleri ise; “rahatlarına düşkün, emir almayı sevmeyen, özgüveni yüksek, çekinmeyen, kendilerine otorite uygulanmasını sevmeyen, tecrübe kazanmadan sorumluluk almak ve sonuçlarını bir an önce görmek isteyen, teknolojiye hâkim, hızlı öğrenen, birçok konu hakkında bilgi sahibi, zamanlarını iyi yönetemeyen ve dikkat eksikliği bulunan” olarak ifade edilmiş.
Bu arada %70’i internet kullanırken, %60’ı sosyal medya uygulamalarını kullanıyor.
Demek ki ilk ve orta öğretimde bulunan gençlerimiz de sosyal medyayı aktif olarak kullanıyor.
Yukarıdaki diğer özellikleri yorumladığımızda, gençlerimizin hızlı öğrenmesini yani her konu hakkında “az az ve azar azar” bilgi sahibi olmasını, dolayısıyla “derinleşememesini” elbette ki üzüntü verici buluyorum.
Yapılan araştırmalara göre, insan beyni yaklaşık 50.000 kelime alabiliyor. Yani hafızamız kısıtlı, bu kadar fazla bilgi ortada dolaşırken, tüm konularda derinleşmek doğal olarak mümkün değil.
Kişiliğimize uygun konuları bulup bu konularda “olgunluğa” ulaşamazsak, hem verimli olamayız, hem de mutlu olamayız.
“Tecrübe kazanmadan sorumluluk almak” ve “hızlı öğrenen” ifadelerinin gençlerimizin özellikleri arasında bulunması, onların, bir anlamda, yetkinliğe ve kemale  (olgunluğa)  oluşamayacağını/ulaşmakta zorlanacağını anlatır.
TÜİK’in yaptığı bir araştırmada ise gençler ve aileleri ile olan ilişkileri konu alınmıştı.
Bu araştırmada gençlerin, ebeveynleri ile tüketim alışkanlığı, arkadaş seçimleri, eğlence ve kıyafet anlayışları gibi konularda uyuşmadığı görülmüştü.
Nüfusumuz tüm Avrupa’yı kıskandıracak kadar genç, ama görüyoruz ki batının ilmi ile birlikte ahlâkının da alındığını araştırmalar açıkça anlatıyor.
Özellikle Diyanet işleri başkanlığı tarafından yapılan “Batının ilmini alalım, ahlâkını almayalım” uyarılarını, maalesef yaşam içinde yerine getirmek mümkün olmuyormuş.
Kısaca okullarda, batı ilmi ve bilimin içerisinde demokrasi, demokrasinin içerisinde sınırsız özgürlük tanımı yapılmışken, batı ilminin içinden, ahlâkını ve kültürünü ayırabilmek mümkün değil.